İran’ın Çabehar şehri Cuma imamlarından Mevlana Abdurrahman Mollazei “İslam Ulemaları Açısından Radikal ve Tekfirci Akımlar Kongresi”nde önemli açıklamalarda bulundu. Şeyh Mevlana Abdurrahman Mollazei yaptığı açıklamalarda şunları söyledi: “tekfircilik riyaset ve servet sevgisinin acı bir semeresidir. Tekfircilik, bu boş ve anlamsız düşünce sahibi insanın düşüncelerinde kendini bulmuştur.

İran İslam Cumhuriyetinin Kum kentinde bugün başlayan “İslam Ulemaları Açısından Radikal ve Tekfirci Akımlar Kongresi”ne İran’dan katılan  İran’ın Çabehar şehri Cuma imamlarından Mevlana Abdurrahman Mollazei önemli açıklamalarda bulundu. Konuşmasına Kur’an-ı Kerim’den bir ayetle başlayan Mevlana Mollazei’nin konuşmasının tercümesini sunuyoruz:

Şu ana kadar konuşmacıların değerli sözlerinden istifade ettik.

Bugün insaniyet ve beşeriyetin başına bela olan uğursuz bu görüngünün sebep ve nedenlerine bakmamız gerekmektedir. Bende bu oturumda değerli konuşmacıların sözlerinden istifade ederek birkaç noktaya değinmek istiyorum.

Tekfircilik, müçtehitleri taklit etmenin yasak olması sonucu doğmuştur. Kişi veya kişilerin taklit edilme düşüncesinin ihya edilmesi yahut şartlara haiz bir taklit mercii, tedrici bir hareket başlatabilir, ancak bu, gayri şeri, insani ve radikal düşüncenin köklerini kurutabilir.  tekfircilik riyaset ve servet sevgisinin acı bir semeresidir. Tekfircilik, bu boş ve anlamsız düşünce sahibi insanın düşüncelerinde kendini bulmuştur. Amerika ve İngiltere, Müslümanların temellerini çeşitli yöntem ve metotlarla hedef almış ve ümmeti parçalamak için geri durmamışlardır.

İslam iddiasında bulunanlar veya kendini öyle gösterenlerin bir çoğunun mukabele ve mücadele amaçlarına ve aynı şekilde düşman ve müşriklerle cihat ve savaş kaynaklarının tahrif edilmesi bu nedenlerden birisidir. Oysa bizler son günlerini geçirdiğimiz Muharrem ayının hürmetini İmam Hüseyin’den (a.s) aldığımız dersle öğrendik. O bize öğretmiştir ki dinini izzetinden başka bir şey yoktur ve onun maksadı dinin hıfzedilmesinden başka bir şey değildi.

İslam dininde böyle düşüncelere yer yoktur. İslam dini, şefkattir ve İslam peygamberi, rahmet ve vahdet peygamberidir.

Tekfir fetvası vermek veya tekfir içerikli fetvaları vermek herkesin harcı değildir, bunun ehli vardır ve bu insanlar yıllarca uzman üstatların dizlerinin dibinde öğrencilik yapmış, yıllarca çalışmış ve onların yanında müçtehit olarak merceiyet makamını korumuşlardır.

Fetva vermek, müftü, merci ve müçtehidin işidir. Herkesin fetva vermeye hakkı yoktur. Ehli sünnet, radikalleri ve hareketlerini haram bilmekte ve onların yaptıklarını caiz bilmemektedir.

Bizlerin güncel siyasi konularda büyük ve şanı yüce rehberimiz vardır (Ayetullah Hamaney’i kastetmektedir) ve onun düşüncelerine tabiyiz.