Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın izdivaçları üzerine
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
06-10-2014 06:28 - 1795 Okunma

 Hz.Peygamber Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) şöyle buyurmuştur:

“Ali olmasaydı, Fatıma’ya denk bir eş bulunmazdı.”

Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali’nin, Âlemlerin Hanımlarının Seyyidesi Hz. Fatıma Zehra ile (Onlara selâm olsun) mubarek ve nurlu evliliklerinin yıl dönümü münasebetiyle değerli konuklarımızı kutlarız.

Zilhicce ayının ilk gününde gerçekleşen bu kutlu münasebetin değerli konuklarımız için hayırlara vesile olmasını dileriz.

Hz.Peygamber Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) kızı Hz.Fatıma Zehra’ya (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurmuştur:

“Kızım, Sana salât eden kimseyi Allah bağışlar ve Benim cennette bulunduğum yere o kimseyi eriştirir.”

Başka bir hadiste de şöyle buyurmuştur:

“Fatıma benden bir parçadır; O’nu üzen beni de üzer, O’nu kuşkulandıran beni de kuşkulandırır!”

İşte Hz. Fatıma Zehrâ’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) böylesine yüce makamları bulunduğuna göre, kim O’nunla (Allah'ın selâmı üzerine olsun) evli olmanın şerefine nail olmak istemezdi ki! Nitekim Kureyş’in büyükleri de dahil olmak üzere birçok kimse O’nunla (Allah'ın selâmı üzerine olsun) evlenmek istediğini bildirmişti. Ebubekir, Ömer ve başka birçok sahabi Hz.Fatıma’yı Babası’ndan (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) istemiş; ama Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) bu taleplerini şu özürle geri çevirmişti: “O’nun hakkındaki hüküm henüz inmedi.”

Seyyidul Emîn, Mecalisu-Seniyye adlı eserinde şöyle nakletmiştir:

“Hz. Ali (O'na selâm olsun), Hz. Peygamber Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) Hz. Ümmü Seleme’nin (Allah O’ndan razı olsun) evinde iken geldi. Hz.Peygamber’e (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) selâm verip oturdu. Hz.Peygamber Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) O’na “Bir şey istemek için mi gelmiştin?” buyurdu. (O'na selâm olsun) şöyle cevap verdi:

“Evet, Kızın Fatıma’yı (O'na selâm olsun) istemek için geldim. O’nu benimle evlendirir misin?”

Ümmü Seleme şöyle dedi: Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) yüzünün sevinç ve mutlulukla aydınlandığını gördüm. Sonra da Hz. Ali’nin (O'na selâm olsun) yüzüne gülümsedi ve Hz. Fatıma’ya (O'na selâm olsun) gidip şöyle dedi: “Ali senin işinden bahsetti; Ben de Rabbim’den kızımı yarattıklarının en hayırlısı ile evlendirmesini diledim. Nedir görüşün?”

Hz.Fatıma Zehra (O'na selâm olsun) da sustu.

Hz.Peygamber Efendimi (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) de bunun üzerine dışarı çıktı ve şöyle buyurdu:

“Allah-u Ekber! O’nun sukût-u ikrarıdır (susması onaylamasıdır)!”

Hz. Peygamber Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ardından Enes bin Malik’e sahabilere gerçekleşen evliliği ilan etmek için toplanmaya çağırmasını emretti.

“Sahabiler toplandığında Hz. Peygamber Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) şöyle buyurdu:

“Allah-u Teâlâ bana, Hatice kızı Fatıma’yı Ebu Talib oğlu Ali ile evlendirmeyi emretmiştir!”

Ardından da Hz. Ali’ye (O'na selâm olsun) bu evliliğin mehrinin dört yüz miskal gümüş olduğu haberini ulaştırdı.

Bu pek kutlu evlilik ikinci Hicrî yılın Zilhicce ayının ilk günü (1 Zilhicce 2) tarihinde meydana gelmiştir.

ÖNEMLİ BİR SORU

Hz. Peygamber Efendimiz’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) bu hususta ilahi emri beklemek zorunda oluşu, şu soruyu akıllara getirmektedir: “ Neden Hz.Fatıma’ya (O'na selâm olsun) kendi evliliğini kendisi gerçekleştirmesi için izin verilmemiştir. Ya da neden babası olduğu,Peygamber olduğu ve “Peygamber müminlere kendilerinden evladır” olduğu halde; evlilik için Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) özel hükmü beklemesi gerekti?

Cevabı şudur: Bu evlilik ile bağlantılı bir ilahi hikmet ve sırrın bulunması zorunluydu.

Zira Hz. Fatıma (O'na selâm olsun), Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) kızı, ve Âlemlerin Hanımlarının Seyyidesi idi. Dünyada da, cennette de hanımların en üstünüydü. “O’ndan bir parça”, yaratılanlar içinden O’na en sevimli olan, “iki yanı arasındaki ruhu”ydu.

Öte yandan, Amcaoğlu Hz. Ali bin Ebi Talib (O'na selâm olsun) ise, Nübuvvet okulunun ilk ve en üstün öğrencisiydi. Dünyaya gözlerini açınca ilk gördüğü, Hz. Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) mubarek yüzüydü. O’nu küçüklüğünden itibaren himayesi altına almış; kendi elleriyle yetiştirip büyütmüştü. Vahyin inmesi öncesinde de, indiği anda da ve sonrasında da hep yanında oldu. En çetin zamanlarda en sağlam dayanağı, sırdaşı, kardeşi, varisi, vasisi ve O’na (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) açılan kapıydı... Yüce Allah’ın hakkında mubahele ayetini (Al-i İmran 61) indirdiği mubahele olayında tarif buyurduğu gibi; İmam Ali, Hz. Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “canı” idi.

Hz. Peygamber Efendimiz’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) mubarek soyunu işte bu iki fazilet kutbundan devam ettirdi. Kuruluşundan itibaren her anı nurla dolu olan bu mukaddes yuvadan; Cennet gençlerinin Efendileri ve Ümmetin Hidayet Önderleri, Hz. İmam Hasan ile Hz. İmam Huseyn (Onlara selâm olsun) doğacaktı.

Bu yüzden Hz. Fatıma’nın (O'na selâm olsun) evliliği ilahi bir emirdi. Hz. Peygamber (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) de emir gelinceye kadar öne geçmedi ve buyurdukları gibi hüküm inmeden tasarrufta bulunmadı.

Zaten Hz.Fatıma Zehra (O'na selâm olsun) hiç bir zaman Peygamber Efendimiz’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) önüne geçmez, hep O’nun (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) kararlarının izinden giderdi. Hz. Peygamber Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) de yavrusu hakkında, en hayırlısını yüce Allah’tan istemişti. Yüce Allah da Habibi’nin “ruhu” ve “canı” hakkında en hayırlısını irade buyurdu. “Can” ile “ruh”u bir araya getirdi. Hem yeryüzünde ve hem de semâda evlendirdi. O pâk yuvanın ve fertlerinin nurlarıyla varlık alemini nura boğdu…

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
06-10-2014 06:28 - 1795 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
25-04-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım