Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Kutlu bir davaya gönül verenler -1-
Kutlu bir mücadeleye hayatlarını adayanlar
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
12-10-2012 11:29 - 4596 Okunma

  Hz. Ebu Talip Camii

Şüphe yok ki İnsan, mensubu bulunduğu toplumun kültürel değerlerini, örf ve geleneklerini özgürce yaşadığı müddetçe mutludur. Bunu yaşaması içinde mutlaka kendini bulabileceği, kendine ait değerlerin yaşandığı yerde bulunması önemlidir. Farklılıkları zenginlik sayan bir anlayışla, kendi kültürü ve inancıyla barış ve huzur içinde yaşaması milli birlik ve beraberliğimizin de olmazsa olmaz şartıdır.

Ülkemizde yaşayan 3 milyon Caferi inancına mensup vatandaşın Iğdır, Kars ve Ağrı Taşlıçay ilçesinden göç ederek başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlere göç etmesiyle birlikte, inançlarını ve kültürlerini yaşamak ve yaşatmak için, Cami ekseninde bir araya gelme fikrini benimsemişlerdir.

1978-1979 Yılında İstanbul’da yapılan ilk Cami Halkalı’da bulunan merkez konumundaki Zeynebiye Camiidir. Artan göçle birlikte ikinci cami yine İstanbul Bağcılar ilçesinde yapılan Hz. İmam Ali Camisi olmuştur.

Azeri kökenli Caferi inancına mensup vatandaşlar, üçüncü camiyi İstanbul İkitelli de yaptırmışlardır. Biz de Caferiyol Dergisi olarak bu sayımızda ismiyle dünyada ilk olan Hz. Ebu Talip Camiinin yapılış hikâyesini konu etmeyi uygun bulduk.

Hz. Ebu Talip Cami imamı H.Ş. Ali Salmanlı camilerin birey ve toplum için önemini anlatmakla başladı konuşmasına.

Salmanlı şunları söyledi: Yüce kitabımız Kur’anı Kerim’in Tevbe suresinin 9’18. ayetlerinde “Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe iman eden, namaz kılıp zekât veren ve sadece Allah'tan korkan kimselerin imar edeceğini buyurmaktadır.

Bundan da anlaşılıyor ki birey ve toplum için en önemli görev ve vazifelerden biri de mescit- Cami yaptırmaktır.

Bunu yaptığı ve yaşattığı müddetçe dünya ve ahret saadetine kavuşma şansını elde edecek ve yaşadığı topluma barış ve esenlik unsuru olacaktır.  Peygamberimiz (s.a.v)’in de Medine'deki ilk işi, Müslümanlar için bir mescit bina etmek olmuştur.

Peygamberimiz (sav) Medine’ye hicreti sırasında Medine şehrine son durak olan Kuba’da ilk mescidi yaptırdı. Adı da Kuba mescidi oldu.

 Peygamber Medine'ye girdiğinde de devesinin ilk çöktüğü arsa, üzerine Mescid-i Şerif'in bina edilmesi için onu on dinara satın alındı. Mescid'in yapımında bütün Müslümanlar iştirak ettiler. Hazret-i Peygamber de diğer Müslümanlar gibi çalışıyor, etraftan taş topluyordu.  Eviyle birlikte ikinci mescide burada yapılmış oldu.

Bundan da anlaşılıyor ki evimizle birlikte ilk yapacağımız veya katkı sunacağımız şeyin Allah’ın evi mescitlerdir.

Yalnız burada bir hususu da belirtmekte fayda var, bazen mescitlerde tefrika yuvası olabiliyor. Örneğin Hz. Peygamber döneminde Mescid-i Zırar (zararlı mescitler)da vardı. Peygamber onları yıktırmıştır.

  Günümüzde de bunlara rastlamak mümkün.  Zararlı mescit hükmünde olmasa bile ayrımcılık yapan, halk arasında tefrikaya sebep alan, insanlar arasında husumeti körükleyen cami ve mescidiler konusunda uyanık ve dikkatli olunmasında son derece fayda vardır.

Hz. Peygamber (sav) üç gurup insan cennetin kokusunu alamayacaktır buyurmuştur. Bunlardan biri de iki mümin arasına tefrika sokan, fitne ve fesat çıkaranlardır buyurmuştur.  

Biz bu mescidi inşa ederken büyük bir ihlâsla inşa ettik. Toplumumuzun birlik ve beraberliğini her şeyin üstünde tuttuk. Birliğimiz bizim namusumuzdur dedik.

Bizlerde İstanbul’a göç ettiğimiz zaman bu ilkeyi uyguladık ve evlerimizle birlikte mescidimizi de yaptık.

Dernek Başkanı Hacı İsa Coşkun bu süreci şöyle anlatıyor:

1984 yılıydı. Bizler İstanbul’da Cuma ve bayram namazları için Zeynebiye Camine gidiyorduk. Ancak bu yeterli değildi, çünkü ailelerimiz ve çocuklarımız bundan mahrum kalıyordu.  Ben o zamanlar sebze meyve satıyordum.  Bir Skoda arabam vardı. Onunla gidip geliyorduk. Bu durumun böyle devam edemeyeceğine karar verdik ve arkadaşlarımla Zeynebiye Camiine değerli Liderimiz Selahattin Özgündüz ve Hamit Turan hocamızla görüşmeye gittik. Onlara durumu arz ettik.

 Değerli liderimiz de yarından tezi yok bu sorunu çözelim dedi. Elbette onun camiamız için yaptıklarını asla unutmayız. Hamit hocamı görevlendirdi. Her gün birimizin evinde toplanıyor ve inancımızla ilgili eksiklerimizi gideriyor bilinçleniyorduk. İki telli köyünün Muhtarını mescit yeri için evimizdeki toplantıya çağırdık. Durumu anlattık. Kendisi pek razı olmadı.

Peygamberimizin metodunu uyguladık

Sonra merhum H. Ahmet Kabak, H. Abdullah Kamacı, H. Kerem Coşkun, Seyat İlter, H. Memet Coşkun merhum seyyid Muhsin Sutay resmi derneğin dernekler masasınca tescil edildiği haberini getirdiler. Bir bayram coşkusu yaşadık. Böylece ihlâs ve coşku dolu çalışmamız başladı. Merhum H. Mehmet Kabak 400 metrelik arsasını derneğimize bağışladı ve buraya iki katlı mütevazı bir mescit yaptık. Buranın işçiliğini de onca yaşlarına rağmen, tıpkı Peygamberimizin yaptığı gibi ihlâsla çalıştılar. Çok yaşlı olmasına rağmen rahmetli Cihangir Karabulut’ta çalışanlar arasındaydı.

1987'de Artık bağlar mahallesi camisi adıyal mescidin temeli atıldı. 200 Yılında ise Camii ibadete açıldı.  Burada İlk hocamız Ş.Ahmet Şahin oldu. Hocamız yeni gelmişti kendisi hizmet vermeye hazır olduğunu söyledi. Değerli Liderimiz, Hamit Turan hocamızla konuştuk. Ve bize imamlık yaptı. Kendisinin de bu süreçte zahmetleri ve emeği oldu Allah razı olsun. Hocamız burdan ayrıldıktan sonra Ş. Ali Salmanlı hocamızı buraya getirdik.  Sonra bir gün mescidin yanı başında bulunan arsanın hafriyatı alındı ve zemin temeli atıldı. Mahalle muhtarı buranın cami yapılacağını söyleyince yan yana iki cami olmaz dedik.  Küçükçekmece Belediyesine gittik. O dönemde Başkan yardımcılığı yapan Muzaffer Salman (Allah rahmet eylesin vefat etti)  kendisi muhtarla konuştu. Bunun doğru olmadığını bu arsanın bize verilmesi gerektiğini söyledi. Muhtara ait büyük bir tarla vardı onun da imar sorunları mevcuttu, onların düzeltileceğini söyledi.

Böylece hem onun sorunu düzeldi hem Murat ve İrfan Özkan’a ait olan bu arsa bize bağışlandı. Böylece Allah’ın yardımıyla işlerimiz düzeldi ve bu caminin yapımı böylece başlamış oldu.

Başkanın konuşmasını Hz. Ebu Talip Camii İmamı H. Ş. Ali Salmanlı devam ettirdi. Ben Bağcılar Sanayi mahallesinde İmam Zeynelabidin Camiinde görev yapıyordum.  Oradan buraya geldim.

İlhas olunca Allah’ta yardımını gönderiyor

Geldiğimde zamanın parası 270 bin liramız vardı. Caminin temeli tamamlanması için 2 milyar 800 bin lira gerekiyordu. Bu bizim için büyük bir paraydı. Burada yaşayanların durumu da buna elverişli değildi.  Burada ilk kez size anlatacağım bir anıyı söylemek isterim. Hatırlıyorsanız Irak’tan gelen Ayetullah Uzma Seyyid  Muhhammed Said El Hekim’in dış ilişkiler sorumlusu Hüccetül İslam Seyyid Salih El Hekim Camimizi ziyarete geldiğinde “ Ben bir çok cami gezdim ama buranın ayrı bir havası var nedir burayı böylesine farklı kılan acaba” deyince ben de o anıyı anlattım.

 Bir gün bir seyide hanım bana gelerek dedi ki “ Rüyamda Hz. Ali (as)’gördüm. İmam Ali atına binmiş bir halde buraya gelerek buranın alimine söyle bu Camiyi yaptırsın.” Ben bundan çok etkilendim ve bunun bir işaret olduğunu, Allah’ın yardımının yakın olduğuna inanarak korkmadan işe koyuldum. 

Farklı bir yol izleyerek esnaflarla Cami yaptırma niyetimizi paylaştık. Caminin pencerelerini şu an Almanya’da bulunan H. Erol Buyruk kardeşimiz üstlendi. Değerli İş adamlarımızdan Yusuf Aydeniz kardeşimiz, Kurşun, işçiliğiyle birlikte çinilerini ve halılarını üstlendi, avizesini yine değerli esnaflarımızdan H. Celil Efe yaptırdı.

 Fakir ama gönlü zengin cemaatimiz Pazar paralarını bile verdiler, daha nice gizli kahramanlar hayırda yarışarak Camimizi bir yere kadar getirdik. İş gelip Caminin kubbesinin yapılmasına dayandı. Merhum H. Aliasker İlter’e gidip ondan senet aldım.  Ama bununda ödenmesi gerekiyordu. Sanayi mahallesinde görev yaptığım zaman Bağcılar belediye başkanı Av. Feyzullah Kıyıklık beyle bir hukukumuz vardı. Ama bizim bölgemiz bu ilçeye bağlı değildi.

 Onun bu konularda aydın ve anlayışlı biri olduğunu biliyordum. Gittik durumu izah ettim. Seneti gösterdim. Bize para vermeye yetkisinin olmadığını ancak beton verdi. Böylece Allah’ın inayetiyle çok kısa bir zamanda 1987 yılında Camimizi ibadete açtık.  Camimizin kütüphanesi, sosyal faaliyetlere açık bölümleri mevcuttur. Gençliğimizin camimizle ilgili bir sitesi var. Gençlerimize yönelik faaliyetlerimiz mevcuttur. Camimizin mimarı ise birçok önemli projeye imza atan mimar Fazıl Konuksever’di. Onunda büyük emekleri oldu kendisine teşekkür ediyorum.

Ebu Talip İsmi Kabul Görmedi

Camimizin adı 1996 yılına kadar Bağlar camisiydi. Ancak derneğimiz isim konusunda birçok fikir ortaya atıldı. Sonunda Ebu Talip Camisi olmasına karar verdik. Ancak dernekler masasında bir takım insanlar buna karşı çıktılar. Çünkü bu günde devam eden o zaman da yanlış bir inanç vardı.

Dediler ki Hz. Ebu Talib’in iman getirmeyen birisidir. Biz de Ehli Sünnet kaynaklarından deliller getirdik. Uzunca bir tartışmamız oldu. Sonunda ikna oldular ve şükürler olsun buna muvaffak olduk.  

Camimiz Herkese Açık

Bu Camii müştemilatıyla birlikte herkese hizmet vermeye açıktır. Sünni Alevi herkes burada ibadete geliyor. Hatta bazen gayrimüslim vatandaşın da cenazesini morgumuza getiriyorlar. Bölgemizde bulunun herkesle karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı çok güzel münasebetlerimiz var.

 Bu bizim inancımızın bir gereğidir. Ehli Beyt imamları bize “Bizim dostlarımız yaşadıkları bölgeye ancak barış ve esenlik unsuru olurlar” buyurmuştur. Milli birliğimiz bizim için çok önemlidir. Ben tekrar emeği geçen herkese sizin aracılığınızla şükranlarımı sunuyor, Allah razı olsun diyorum.

Hayatımın en büyük sermayesi

Bu süreçten sonra bana göre tarihin mazlumu olan Hz. Ebu Talip’le ilgili bu yanlış inanışın bertaraf edilmesi gerekiyordu. Ben de Eski Diyanet İşleri Başkanlığı Danışmanı Ali Akın beye konuyla ilgili bir kitap yazmasını istedim. O da Hz. Ebu Talip ve Gizli Kalmış Gerçekler adı altında çok önemli bir kaynak eser ortaya çıkardı. Bu benim için onca mücadelenin içinde hayatımın en değerli sermayesi oldu. 

İki arzum daha var biri Hz. Ebu Talip (as) ilgili derleyip topladığım bir film projem var. Eğer evim ve araban bunu karşılamaya yetseydi hiç tereddüt etmeden satar yapardım. Eğer muvaffak olursam yapacağım, eğer ömrüm vefa etmezse bir film şirketine bu metinleri vermek arzusundayım.

Garz-ül Hesene sandığı oluşturmak

Bir diğeri de Garz-ül Hesene (güzel yardım)  adı altında bir yardım sandığının oluşturulması. Böylece öğrencilere burs verebiliriz, yardıma gerçekten muhtaç olanlara da yardım edebiliriz.  Ben son olarak size teşekkür ediyorum. Allah’tan milletimize ülkemize ve İslam dünyasına barış, huzur ve esenliler diliyorum. www.caferider.com.tr

 

 

 

 

 

 

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
12-10-2012 11:29 - 4596 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
23-04-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım