Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Özgündüz: Hz. Hüseyin’in Şahsında Bütün Şehitlerimize Selam Olsun”
09 Eylül 2019 Pazartesi günü Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) sevgili torunu İmam Hüseyin (a.s) ve 71 yâreni, Aşura Günü Kerbela’da şehit edilişlerinin 1380. yıl dönümünde İstanbul Halkalı'da törenlerle anıldı. Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz bir konuşma yaptı.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
13-09-2019 20:45 - 1705 Okunma
Türkiye Caferileri lideri Selahattin Özgündüz, “Konuşmamdan önce İmam Hüseyin’i selamlıyorum. Ben Kerbela’yla ilgili fazla uzun konuşmayacağım. Bu sene öne çıkan Hz. Aliasgar’i yeniden tanıyacağız.
 
Bir iki güncel meseleye değineceğim. Suriye meselesi kangren halini almaya doğru gidiyor. Biz başından beri diyorduk ki Suriye, İsrail karşısında dik duran tek Arap devletidir. Emperyalizm, Arap baharı bahanesiyle ve GOP projesi amacıyla Suriye’yi yıkmak istemektedir.
 GOP projesiyle Suriye’yi yıkmak ve bu yıkımı Türkiye ve İran’a da sıçratmak istemektedir. Hatta başarırlarsa Müslüman devletleri birbirine düşünerek çok daha fazla kâr elde etmek istiyorlar. Çok şükür ki bugüne kadar siyasilerimize rağmen emperyalizmin bu oyunu boşa çıkmış gibi görünüyor.
 
 Güvenli bölge meselesine gelince güvenli bölge meselesini arzu etmemiz çok normaldir. Ülkemizde yaşayan dört milyon Suriyeli kendi vatanlarına dönüp yeniden hayatlarına devam ederler ve bizde kendi sorunlarımızla tekrar ilgilenmeye başlarız. Yani bu güvenli bölge meselesi haksız değildir. Yanı başımızda yapmacık devletler kurup Müslümanları birbirlerine düşürmelerinin de önünü almış oluruz.
 
 İran ve Türkiye’yi parçalamak için bölgede bulunan Amerika emperyalizmi bölgede bulunması en gayri meşru oluşumdur. Biz Suriye Devleti ile anlaşarak oraya girmemiz mantıklı ve hukuka uygundur. Amerika emperyalizminin iznini alarak o bölgeye girmemiz ise verdiğimiz büyük tavizlerden biridir. O topraklar onun değil ki biz ondan izin alarak giriyoruz. Orası Suriye toprağıdır ve Suriye ile anlaşarak oraya girmemiz gerekiyordur. Amerika’dan neden biz izin alıyoruz? O “gir” deyince giriyoruz? Korkarım ki bu izin olayını yanlış kapıdan alıyoruz, bu gelecekte de bize problemler yaşatacaktır. Amerika’nın o bölgede gayri meşru bir şekilde kalmasına izin vermek bizim açımızdan hiçte hayırlara vesile olmayacaktır. Bu yüzden bu işte komşularımızın rızasını almayı daha doğru buluyorum. Amerika Orta Doğu’dan gitmelidir.
 Yemen’de haksızlıklar yaşanıyor, katliamlar yaşanıyor, camiler, okullar yıkılıyor. Geçmiş devlet adamlarımızdan bir tanesi yeni bir parti kurmaya hazırlanıyorken Suriye’de bizi soktuğu bu durumdan kurtarmak yerine hâlâ Esad’ı kötülüyor, Suriye’nin İsrail’den daha fazla insan öldürdüğünü söylüyor. Eğer Esad cami yıktıysa, masum insanları öldürdüyse Esad’ın eli kırılsın, Hizbullah orada mezhep ayrımcılığı yapıyorsa, Sünnileri öldürüyorsa Hizbullah’ın eli kırılsın ama eğer sen yalan söylüyorsan senin dilin lal olsun. 
 
 Yemen’de, Suudlar emperyalizmin ve siyonizmin emellerini gerçekleştirmek için milyon dolarlar harcıyor. Kadın, çocuk, hasta ayırt etmeden herkesi öldürüyor, yiyecek kaynaklarını vuruyor. Bunca yapılan insanlık dışı şeye ve yaşanan acıya rağmen insanlık neden susar? Vicdanlar sızlamaz mı? İşte biz Hüseyin mektebinde yetişen insanlar olarak dünyada ne kadar çok mazlum millet varsa biz onların yanındayız. Bu vesileyle bunu dünyaya ilan ediyoruz: “Biz mazlumdan yanayız, zalimin karşısındayız.”
 
 Azizlerim, Hüseyin (a.s) ölümü pahasına bir direniş sergilemiştir. Emsalsiz, tarihte başka bir benzeri yoktur. Kur’an hukukundan bir dilim ayrılmadan bir direniş destanı ortaya koymuştur. En çok yarene ihtiyaca olduğu zamanda yanındaki askerlerine emir vermiştir “İsteyen gidebilir.” diye. Yanında kalanların bir kısmını da kendisi göndermiştir “Siz de gidin.” Diye. O insanlar kimlerdir bilir misiniz? Onlar başka bir kula borcu olanlardır, boyunlarında kul hakkı olanlardır. Bu mücadeleyi eşsiz kılan yanlarından bir tanesi de bu durum olmuştur.
 Peki dava nedir? Yezid ırkçı, zalim, despot düzenini Hüseyin’e onaylatmaya çalışıyor, “Ya biat, ya kelle” diyor. İmam Hüseyin namaz üstündeyken, Mescid-i Nebi’deyken bu ferman geliyor. Yani Hüseyin isyan etti ve onlarda haklı olarak devlet olmanın gereğini yaptı, isyanı bastırdı; böyle bir şey yok. Hüseyin, Medine toprağına kan düşmesin, Medine’de katliam yaşanmasın diye Medine’den ayrıldı Mekke’ye geldi. Yezid, Hz. Hüseyin’i orada da rahat bırakmadı ve bir terör çetesini Hüseyin’in üstüne saldı. Hz. Hüseyin Mekke toprağına da kan dökülmesin diye oradan da ayrıldı ve çöllere düştü. Buyurdu ki: “Sığınacağım bir mağara bile kalmasa yine de zalime boyun eğmeyeceğim, ona ortak olmayacağım.” Hakikaten de sığınabileceği hiçbir yer yoktu. Ama onu yirmi seneden beri davet eden bir yer vardı. Hukuken de, mantıken de, etik olarak da gitmesi gereken yer orasıydı. Orası Kûfe’ydi. Mecbur oraya doğru yol almaya başladı. Önce mektup yazdı ve biat aldı ama cevap ulaşamadan şehit edilmişti. Kûfelilerin gönderdiği heybeler dolusu mektupları da yanında taşıyordu ki en azından yine ihanet ederlerse o mektupları yüzlerine çırpabilmek için. Ama Yezid ordusu, Hüseyin’in önünü kesti ve onun hür bir şekilde daha fazla ilerlemesine izin vermediler. Yezid ordusunun başı dedi ki: “Senin buradan elini kolunu sallayarak geçmene izin vermeyeceğiz. Seni Kûfe halkına değil Kûfe valisi İbni Ziyad’a götüreceğiz.”
 
 Ve tabi ki İmam Hüseyin bunu kabul etmedi. Tabiri caizse itişe kakışa Kerbela denilen yere gelindi. O öncü birliği yarıp Fırat’a gidebilirdi. Yarenlerinden bu taktiği önerenlerden oldu. Dediler ki: “Biz şimdi bunlarla savaşmazsak, bunları yarıp su başına geçemezsek arkadan gelen on binlerle baş edemeyiz.” Askerî açıdan çok haklıydılar ama İmam Hüseyin buyurdu ki: “Savaşı başlatan taraf ben olmak istemiyorum.” 
 Hüseyin’in alternatifi savaş değildi, barıştı. Hüseyin, Yezid’in bütün ordularına komuta eden Ömer Saad’ı çağırıp bu barışçıl önerilerini ona da sundu ama ne yazık ki kabul görmedi. İmam Hüseyin buna karşı buyurdu ki: “Bu soysuz bana barış şansı bırakmıyor. Ya kılıçlar arasında doğranmamı ya da alçalarak diz çökmemi istiyor.” 
 
 Yezid’in hükmüdür bu iki seçimde. Hüseyin’in değil. Hüküm hukuki olmadığı için kurbanlık koyun gibi boynunu uzatmadı Hüseyin. Kendisini ve ailesini savundu. Nefsi müdafaa yaptı. Yiğitçe savaştı ve mertçe şehit düştü ama karşı taraf hakikaten namertliği, iğrençliği zirveye çıkarmıştı. 
 
 Bir düşünün geçenlerde ülkemizde birisi boşandığı hanımını çocuğunun gözünün önünde boğazını kesmişti ve bu durum üzerine milletimiz nefret yağdırdı. Yine düşünün ki peygamber torunu, akrabası kızların gözleri önünde; abilerinin, kardeşlerinin, kocalarının yüzlerce ok, kılıç, mızrak ile şehit edilişini ve kafalarının kesilişini gördüklerini düşünün. O küçük kızlardan büyük annelere o kadar acıyı gördüklerini düşünün. Artık Hüseyin yalnız kaldığında üzerine hücum eden düşmanlardan yüzlercesini öldürmüştü ama düşman mert değildi. Uzaktan ok atıyorlar, yüz yüze gelmiyorlardı Hüseyin ile. Tarihçiler der ki Hüseyin’in bedeni adeta bir kirpi bedeni gibi olmuştu şehit düştüğünde, o kadar çok ok saplanmıştı o mübarek bedenine.
 
 Attan düştüğünde dedi ki: “Allah’ım sadece sana teslimiyet içerisindeyim. Yaptığım ve seçtiğim hiçbir şey için pişman değilim, çünkü sana geliyorum.” O yaralı aslanı ve etrafındaki on binlerce sırtlanı gören kızlarını, bacılarını bir düşünün.
 Bunu bilin ki Resul-ü Ekrem bugün tam bu saatlerde ağlamıştır. Bu durum Ehl-i Sünnet kaynaklarında da Şia kaynaklarında da vardır. Hz. Hüseyin şehitlerin şahı olarak sizleri arştan izlemekte ve sizlere dua etmektedir. Kim Hüseyin için yas tutarsa Hz. Muhammed’in dostudur.” dedi.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
13-09-2019 20:45 - 1705 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
25-04-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım