--İmam Sadık (a.s)şöyle buyurmuştur: “Kalp Allah’ın haremidir, Allah’ın hareminde Allah’tan başkasında yer vermeyin'
(Bihar’ul-Envar, c. 70, s. 25)
İmam Ali b. Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mümin kul şu üç sıfat sebebiyle helak olmaktan kurtulur: Allah’tan başka ilah, yoktur, tektir ve ortağı yoktur diye yaptığı şahadet, Resulullah’ın şefaati ve Allah’ın rahmetinin genişliği...”
(Sefinet’ul-Bihar, s. 517)
Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Namazlarınızı zayi etmeyiniz. Şüphesiz ki namazını zayi edenler Karun ve Haman ile haşr olur. Allah da onu münafıklar ile birlikte bir hak olarak ateşe atar.”
(Bihar’ul-Envar, c. 83, s. 14)
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Namazı hafife alanlar şüphesiz ki asla şefaatimize nail olamazlar.”
(Bihar’ul-Envar, c. 82, s. 136)
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’a yapılan bütün dualar Muhammed ve Al-i Muhammed’e salavat gönderilmedikçe göklere örtülüdür/yükselmez.”
(el-Kafi, c.2, s.493)
Emir’el Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle’ye yeryüzünde en sevimli gelen amel duadır. İbadetlerin en üstünü ise iffettir.”
(Bihar’ul Envar, s.93, s.295)
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetim arasında Ehl-i Beyt’imin misali, Nuh'un gemisi misalidir. Ona binen kurtulur, ondan yüz çeviren ise helak olur.”
(Bihar’ul Envar c.27, s.113)
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Meclislerinizi Ali bin Ebi Talib’in zikriyle süslendirin.”
(Bihar’ul Envar, c.38, s.199)
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınızı üç şey üzere terbiye edin: Peygamberinizin sevgisi, Ehl-i Beyt’inin sevgisi ve Kur’an-ı Kerim’i kıraat etmek üzere...”
(ec-Cami’us-Sağir, c. 1, s. 14)
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sözü doğru olanın ameli temiz olur, niyeti iyi olanın Allah rızkını arttırır. Ehline iyi davrananın Allah ömrünü uzatır.”
(el-Hisal, c. 1, s. 88)
Süleyman bin. Mehran şöyle diyor: “Hz. İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna vardığımda yanında bulunan bir grup Şiiye şöyle dediğini işittim: “Ey Şiiler, bizim ziynetimiz olun, utanç kaynağımız olmayın. Halka iyi şeyler söyleyin, dillerinizi koruyun, fazla konuşmaktan ve kötü söz söylemekten alı-koyun
(El-Emali/400)
İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim Allah’ın emrine itaat ederse bizim velimiz ve dostumuzdur. Her kim de Allah’ın emirlerine isyan ederse bizim (Ehl-i Beyt’in) düşmanımızdır.”
(El-Kafi, c.2, s.75)
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Günahın küçüklüğüne bakma, lakin kime isyan ettiğine bak.”
Müstedrek’ül-Vesail, c.11, s.330;
Bihar’ul-Envar, c.77, s.79
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Amel defterinizin Resulullah (s.a.v)’e takdim edildiğini bilmiyor musunuz? Peygamber amel defterinizde bir günah görünce üzülür. O halde (günah işleyerek) Peygamber (s.a.v)’i üzmeyin. (Güzel amellerinizle) Peygamber (s.a.v)’i sevindirin.”
el-Kafi, c. 1, s. 219
Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “En çirkin ayıp az af etmek hataları görmektir. En büyük günah ise intikam almada acele davranmaktır.”
Gurer’ul-Hikem, s. 235
* * *
Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:”Gözyaşları sadece kalpler katılaştığı için kurur (akmaz olur) ve kalpler de sadece çok günahtan dolayı katılaşır.”
Bihar’ul-Envar, c. 70, s. 55
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Alim ve ilim talipleri (üstat ve öğrencileri) mükafat ve ecirde ortaktırlar. Diğer insanlarda ise hayır yoktur.
Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 2
Emir’el-Mü’minin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Her şahsın değeri övdüğü şeye bağlıdır. (Her sanatçının değeri bildiği sanata bağlıdır, doktorun değeri sağlığın önemine denktir, öğretmen ve alimin değeri toplumun hidayet ve eğitiminin önemine denktir.)
Nehc’ül-Belağa, 482. Hutbe
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlim öğrenin; zira ilim öğrenmek iyiliktir. İlim talep etmek ise ibadettir.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 189
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlminizi kimden aldığınıza dikkat edin.”
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 92
İmam Zeyn’ül-Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar ilim talebinin değerini bilmiş olsalardı deniz seferlerine ve ölüm tehlikesine bile aldırmadan ilim talep ederdi”
Kafi, c. 1, s. 35
İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlmini insanlara da öğret ve başkalarından da ilim öğren”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 111
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim kendisinden bildiği bir şey sorulur da onu gizler ise, ağzına ateşten bir gem vurulur.” (Zira onlar şaşkınlığa düşen insanların derdine çare olabilir ve onlara yol göstererek hayatlarının akışını değiştirebilirler; dolayısıyla sessiz kalmaları büyük bir günahtır.”
el-İsna Aşeriye, s. 11
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kur’an Allah’ın okuludur, Allah’ın okulundan gücünüz yettiğince ilim öğrenin.”
Bihar’ul-Envar, c. 92, s. 19
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki mümine öldükten sonra ulaşacak amel ve iyilikleri; öğrettiği ve yaydığı ilmi, geride bıraktığı salih evladı ve miras bıraktığı kitaplarıdır.
Sünen-i İbn-i Mace, s. 1, s. 88
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden iki grup ıslah olursa ümmetim de ıslah olur ve bozulursa ümmetim de bozulur.” Kendisine, “Ey Resulullah! Onlar kimdir?” diye sorunca da, “Alimler ve emirlerdir.” diye buyurdu.
Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 49
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali şu yedi sıfat sebebiyle Cebrail de insanoğlundan olmayı temenni etti.
1-Cemaat ile namaz kılmak
2-Alimler ile oturmak
3-İki kişinin arasını ıslah etmek
4-Yetimlere ikram etmek
5-Hastayı ziyaret etmek 6-Cenazeyi teşyi etmek
7-Hac mevsiminde hacılara su vermek.
O halde sen de bunları elde etme gayreti içinde olan.”
el-İsna Aşeriye, s. 245
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Cehennem ehlinin feryat ve inlemesi daha çok tövbeyi erteledikleri içindir.”
el-Müheccet’ül-Beyza
Resulullah (s.a.v), Ali (a.s)’a şöyle buyurmuştur: “Ya Ali, Allah’tan başka hiç kimsenin haberinin olmadığı bir günahına ağlarken Allah’ın kendisine nazar ettiği kimseye ne mutlu!”
Bihar’ul-Envar, c. 77, s. 63
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İki kişiyi arasını bulmanın sevabı, bir kimsenin bütün ömrü boyunca kıldığı namaz ve tuttuğu orucun sevabından daha üstündür.”
Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 43
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse diğerlerine iyilik yapma hususunda öncülük (örnek teşkil) ederse, o iyiliği kendisi yapmış gibidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 96, s. 119
Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Zulüm adımları kaydırır, nimetleri ortadan yok eder ve ümmetleri helak eder.”
Tesnif-u Gurer’ul-Hikem, s. 456
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Mümin kardeşini üzer, sonra da (kendisini affetmesi için) bütün dünyayı kendisine verecek olsa bu kendisi için kefaret olmaz ve bu ihsanından dolayı asla mükâfat görmez.” (Dolayısıyla önce tövbe etmeli ve üzdüğü Müslüman kardeşini kendisinden razı etmelidir.)
Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 150
Hz. Hasan (a.s), annesi Fatıma (a.s)’ı sürekli komşuları ve diğerleri hakkında dua ederken gördüğünde, “Anneciğim, neden kendine dua etmiyorsun?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurdu: “Önce komşu, sonra ev.”
Keşf’ul-Gumme, c. 2, s. 25
Bihar’ul-Enver, c. 43, s. 82
İmam Hasan b. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Başkalarına karşı, kendine nasıl davranılmasını seviyorsan öyle davran.”
Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 116
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir Mümine eziyet eden şüphesiz ki bana eziyet etmiştir.”
Bihar’ul-Envar, c. 67, s. 72
Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Birbirinizle karşılaştığınız zaman selam verip tokalaşın ve ayrıldığınızda da birbirinize mağfiret dileyerek ayrılın.”
Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 4
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetim iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak hususunda gevşek davranıp bu önemli işi birbirine havale ettiklerinde Allah-u Teâlâ’ya karşı savaş ilan etmiş olurlar.”
Bihar’ul-Envar, c. 100, s. 92
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir Mümini haramdan alı-koymak Allah nezdinde makbul olan yetmiş hacca denktir.”
Müstedrek’ül-Vesail, c. 11, s. 276
Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İyiliği emretmek insanların en üstün amelidir.”
Müstedrek’ül-Vesail, c.12, s. 185
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Dilin çıkardığı fitne, kılıcın vurduğu darbeden daha şiddetlidir.”
Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 286
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Gıybet etmenin Müslüman insanın dinini yok etme hususundaki etkisi; insanın, içindeki cüzzam hastalığından (ölmesinden) daha etkilidir.”
el-Kafi, c. 2, s. 257
Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanların en kötüsü kendisinin ayıplarını görmeyen ve sürekli insanların ayıplarını araştıran kimsedir.”
Teraif’ul-Hikem, s. 176
Enes b. Malik şöyle diyor: “Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Benden altı şeyi kabul edin, ben de size cenneti kabul edeyim (cenneti garantileyeyim):
1-Konuştuğunuz zaman yalan söylemeyin.
2-Söz verdiğiniz zaman sözünüzden caymayın.
3-Güvenildiğiniz zaman ihanet etmeyin.
4-Gözlerinizi (günahlara ve haramlara) kapayın.
5-Avret mahallinizi (ırzınızı) koruyun.
6-El ve dillerinizi haramlardan koruyun.”
el-Hisal, s. 321
Ebu Muhammed’il-Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bütün kötülükler bir evde karar kılınmıştır. Bu evin anahtarı ise yalandır.”
Bihar’ul-Envar, c. 72, s. 263
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsan dostunun dini üzeredir. O halde kiminle dost olduğunuza bakınız.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 192
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın velilerini kötüleyen kimselerle oturup kalkan şüphesiz ki Allah azze ve celle’ye isyan etmiştir.”
el-Kafi, c. 2, s. 379
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kardeşinden dünyalık bir hüznü/sıkıntıyı gideren kimseyi, Allah da kıyamet gününün hüznünden kurtarır.”
Şehab’ul-Ahbar, s. 194
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Müslüman kardeşi kendine halini şikayet eder (borç isterse) de ona borç vermezse, kıyamet gününde Allah iyilere mükafat verdiğinde cenneti kendisine haram kılar.”
Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 329
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Müslüman kardeşi bir borç için kendine muhtaç olur da borç vermezse Allah iyileri mükafatlandırdığı kıyamet günü ona cenneti haram kılar.”
Bihar’ul-Envar, c. 76, s. 367
İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir mümini sevindirirse evvela Allah’ı, ikinci olarak Resul-i Ekrem’i, üçüncü olarak da bizi (Ehl-i Beyt’i) sevindirmiştir.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 314
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim rızkının genişlemesini ve ecelinin gecikmesini istiyorsa sıla-i rahimde bulunmalıdır. (Onlara başvurmalı, ihtiyaçlarını gidermeye çalışmalıdır.)”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 89
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Üç kişi asla cennete giremez: Şarap içen kimse, sihir yapan kimse ve sıla-i rahimde bulunmayı kesen kimse.”
el-Hisal, s. 1
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın rızası anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın gazabı da anne ve babanın gazabındadır.”
Müstedrek’ül-Vesail c. 15, s. 176
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ya Ali (kötü davranışlarıyla) çocuklarının asi olmasına sebep olan anne ve babaya Allah lanet etsin.”
Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 2
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınız yedi yaşında eriştiklerinde onlara namazı öğretin. On yaşına eriştiklerinde (eğer namaz kılmazlarsa) namaz için onları tevbih edin ve yataklarını ayırın.”
Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 4
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evet, hamile olduktan sonra doğuruncaya kadar ve hatta süt vermesi bitinceye kadar kadın için (bütün bu süre boyunca elde edeceği mükâfat) Allah yolunda sınırlarda nöbet tutan mücahit (bir kimsenin elde ettiği mükâfat) kadardır. Eğer bu dönemde vefat edecek olursa kendisine şehitlerin makamına benzer bir makam verilir.”
Men La Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 561
Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Çocuğun emdiği hiç bir süt annesinden emdiği süt kadar bereketli değildir.”
Vesail’uş-Şia, c. 21, s. 452
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Hamile olan kadın; oruç tutan, geceleri namaz kılan, Allah yolunda canı ve malıyla cihat eden mücahit kimse gibidir. Doğurunca Allah katında hiç kimsenin bilemeyeceği kadar büyük mükâfat elde eder. Çocuğuna süt verdiğinde ise bebeğin her emmesine karşılık kendisine, Hz. İsmail’in evlatlarından birini azat etme sevabı verilir. Süt verme dönemi bitince de bir melek kendisine (müjde vermek için) dokunur ve şöyle der: “Ameline baştan (sıfırdan) başla, şüphesiz ki sen bağışlandın/mağfiret edildin.”
Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 106
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evli insanın kıldığı iki rekât namaz, geceyi ibadetle geçiren ve gündüzleri de oruç tutan bekâr insanın (ibadetinden) daha hayırlıdır.”
Men la Yehzuruh’ul-Fakih, c. 3, s. 384
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Göklerin rahmet kapısı dört yerde açılır: Yağmur yağarken, çocuk anne ve babasının yüzüne bakarken, Kâbe kapısı açılırken ve nikâh kıyılırken.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 221
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bekâr çocuklarınızı evlendirin, zira bu vesile ile Allah ahlaklarını güzelleştirir, rızıklarını genişletir ve haysiyetlerini/mürüvvetlerini çoğaltır.”
Bihar’ul-Envar, c. 103, s. 222
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bekâr kızlar, ağaçtaki meyveler gibidir. Meyveler yetişir de toplamazlarsa, güneş bozar ve rüzgâr dağıtır. Bekâr kızlar da işte böyledir; kadınların derk ettiğini derk ettikleri zaman artık onları evlendirmekten başka bir çare/ilaç yoktur. Aksi takdirde fesada düşmeyeceklerinden emin olunamaz. Zira şüphesiz onlar da insandır. (beşeri içgüdülere sahiptir.)”
el-Kafi, c. 5, s. 337
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Peygamber (erkekler için) dünyayı terk edip evlilikten kaçınmayı nehy etmiş ve kadınları da nefislerini evlilikten alıkoymaktan sakındırmıştır.”
Müstedrek’ül-Vesail’uş-Şia, c. 14, s. 248
İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlahi rahmet gölgesinden başka hiç bir gölgenin olmadığı günde şu üç kişi Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenirler: Müslüman kardeşini evlendiren, ona hizmet eden ve sırrını gizleyen kimse.”
Bihar’ul-Envar, c. 74, s. 356
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir araya gelsinler diye iki müminin evliliği hususunda çalışan kimseyi Allah azze ve celle, her biri inci ve yakuttan köşkler içinde bulunan bin Hur’ul-Ayn ile evlendirir.”
Vesail’uş-Şia, c. 20, s. 46
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kadının uğursuzluğu mihrinin çokluğu ve ahlakının kötülüğüdür.”
Bihar’ul-Envar, c. 58, s. 321
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki giderleri en az olan nikâh, bereketi en büyük nikahtır.”
Kenz’ul-Ummal, c. 16, s. 29
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ahlakını ve dinini beğendiğiniz biri (evlenmek için) size gelirse (kızınızı verip) onu evlendirin.” Ya Resulullah (s.a.v) soyu düşük olsa da mı? diye sorulunca da Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ahlakını ve dinini beğendiğiniz biri (evlenmek için) size gelirse (kızınızı verip) onu evlendirin. Eğer (ahlakı ve dini güzel olduğu halde soyu veya benzeri sebeplerden dolayı kendisine kızı vermez ve gerekeni) yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.”
et-Tehzib, c. 7, s. 394
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kızını fasık biri ile evlendiren şüphesiz ki onunla sıla-i rahimi (yakınlığını) kesmiştir.”
el-Müheccet’ül-Beyza, c. 3, s. 94
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir kadınla sadece yüzünün güzelliği için evlenen kimse (din ve ahlakını göz önünde bulundurmayan kimse) şüphesiz ki onda sevdiği şeyi bulamaz. Her kim de bir kadınla malı için evlenirse Allah da onu o malıyla baş başa bırakır. O halde siz dindar olanlarını seçiniz.” (Zira bütün hayır ve saadet onun varlığında gizlidir.)
et-Tehzib, c. 7, s. 399
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Eşi kendisine gazap eden kadına eyvahlar olsun. Eşi kendisinden razı olan kadına ne mutlu.”
Bihar’ul-Envar, c. 8, s. 310
Hz. Fatıma (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizin en iyileriniz/hayırlı olanlarınız insanlara karşı en iyi/yumuşak davrananlarınızdır. En değerli olanlarınız ise eşlerine karşı en merhametli ve bağışlayıcı olanlarınızdır.”
Delail’ul-İmame/İbn’il-Huseyn Muhammed b. Harun
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Erkeği kadın üzerindeki hakkı kandili (ışığı) yakması, yemek hazırlaması, kapının eşiğine kadar kendisini güzel sözler ile uğurlaması ve özrü olmadıkça nefsini eşinden sakınmamasıdır.
Mekarim’ul-Ahlak, c. 2, s. 246
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Kadının biri Nebi (s.a.v)’e gelerek şöyle dedi: Ya Resulullah, erkeğin kadın üzerindeki hakkı nedir?” Resulullah şöyle buyurdu: “Ona itaat etmen ve isyan etmemendir.”
Vesail’uş-Şia, c. 10, s. 527
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şu dört haslete sahip olan ümmetimin kadınları şüphesiz ki cennete girer: Namusunu korur, eşine itaat eder, beş vakit namazını kılar ve Ramazan ayında oruç tutarsa...”
Bihar’ul-Envar, c. 104, s. 1
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Gücünüz yettiğince temiz olun, şüphesiz ki Allah-u Teala İslam’ı temizlik üzere bina etmiştir. Temiz olmayanlar cennete de giremez.”
Kenz’ul-Ummal, 2
Emir’el-Müminin İmam Ali (a.s), İmam Hasan (a.s)’a şöyle buyurmuştur: “Seni doktora muhtaç etmeyecek dört hasleti sana öğreteyim mi?” İmam Hasan (a.s), “Evet, öğret” diyince de Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: “
1-Acıkmadıkça yemeğin başına oturma,
2-Henüz yemek için iştahın olduğu halde sofradan kalk
3-Ağzındaki lokmayı iyi çiğne
4-Yatarken tuvalet ihtiyacını gider.
Bunları yapacak olursan şüphesiz ki doktora muhtaç olmaktan kurtulursun.”
Vesail’uş-Şia, c. 24, s. 245
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Her kim benim gibi yaşamak, benim gibi ölmek ve Allah'ın bana vaat ettiği Adn cennetine girmek istiyorsa, benden sonra Ali İbn-i Ebi Talib'e (a.s) ve onun soyundan olan vasilere uysun, onları kendine imam ve veli edinsin. Onlar benim toprağımdan (ve nurumdan) yaratılmış benim hanedanımdırlar.
Ümmetimden onlara düşman olanları, fazilet ve üstünlüklerini inkâr edenleri, akrabalık bağımı onlar hakkında gözetmeyip, onların ziyaretinden yüz çevirenleri, Allah'a şikayet ederim. Andolsun Allah'a ki oğlum Hüseyin, benden sonra öldürülecektir; Allah benim şefaatimi onun katillerine nasip etmesin."
Bihar-ul Envar, c.44, s.257
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a):
"Ümmetimden benim dinime mensup olduklarını sananlar olacak ki, benim evladımın faziletlilerini, soyumun temiz ve iyilerini öldürecek, dinimi ve sünnetimi değiştirecek, geçmişteki Yahudilerin Yahya ve Zekeriyya'yı öldürdüğü gibi, onlar da yavrularım olan Hasan ve Hüseyin'i öldüreceklerdir. Bilin ki Allah, Yahudileri lanetlediği gibi, onlara da lanetini yağdıracaktır. Kıyamet gününden önce onların (yolunu takip eden) nesillerine ise, Mazlum Hüseyin'in soyundan, hidayet üzere olan Mehdi'yi musallat kılarak dostlarının kılıcıyla onları cehennem ateşine atıp yakacaktır.
Allah'ın laneti, Hüseyin'in katillerine, katillerini sevenlere, onlara yardımda bulunanlara ve takiyye olmaksızın onlara lanet okumaktan çekinenlere olsun. Allah'ın salat ve rahmeti ise, şefkat ve merhametle Hüseyin'e ağlayanlara, düşmanlarına lanet okuyan, kin besleyen, kalbini onlara karşı gazap ve öfkeyle dolduranlara olsun. Bilin ki, Hüseyin'in katline razı olanlar, katillerinin (Hüseyin'i öldürdükleri suçta) ortağıdırlar. Hüseyin'in katilleri, yardımcıları, dostları, onların yoluna uyan takipçileri Allah'ın dininden uzaktırlar..."
Mesme' Kurdin şöyle rivayet etmiştir:
"İmam Cafer Sadık (a.s) bana "Ey Kurdin, acaba Hz. Hüseyin'in (a.s) başına gelen musibetleri hatırlıyor musun?" dedi. Ben de "Hatırlıyorum." dedim. İmam "O zaman üzüntü duyup ağlıyor musun?" dediğinde "Evet vallahi ağlıyorum, bu halimden ailem bile haberdar oluyor. Ağlama yüzünden yemek bile yiyemiyorum; öyle ki bu durumum yüzümden anlaşılıyor." dedim. İmam Sadık (a.s) ise şöyle buyurdu:
"Allah senin gözyaşlarını esirgesin. Bil ki, sen bizim sevincimizle sevinen, hüznümüzle hüzünlenen, bizim sevinç ve üzüntüde korku ve güvenimizi paylaşanlardansın. Sen ölüm zamanında babamın, başının ucuna gelip ölüm meleğine senin hususunda tavsiye etmesine, ölümünden önce seni sevince boğacak müjdeler vermesine şahit olacaksın. Göreceksin ki ölüm meleği sana karşı, şefkatli bir annenin çocuğuna olan şefkatinden daha merhametli davranacaktır."
Sonra İmam Sadık (a.s) ağladı ve ben de onunla birlikte ağladım. Sonra İmam dedi ki:
"Ey Mesme', Emir-ul Mü'minin Ali'nin (a.s) şahadetinden bu yana, yer ve gök bize ağlıyorlar. Bize ağlayan meleklerin sayısı ise daha fazladır. Bize ve bizlerin başına gelenlere acıyarak ağlayan herkesin henüz gözünden yaş çıkmadan Allah ona acır. Yanaklarının üzerine akan gözyaşı damlalarından bir damlası cehenneme düşecek olursa, onun ateşini söndürür, öyle ki artık sıcaklığı kalmaz.
Kalbi bize acıyan insan, ölüm zamanı bizi görmekle öylesine sevinir ki bu sevinci, Kevser havuzunda bize kavuşuncaya kadar kalbinde sâbit kalır. Kevser havuzu, bizi sevenlerin gelmesiyle sevinir ve ondan içen dostumuz beklemediği tatları alır..."
Bihar-ul Envar, c.44, s.290
İmam Cafer Sadık (a.s):
"Bize yapılan zulme mahzun olan kimsenin her nefesi tespihtir; üzüntüsü ibadettir ve bizim sırrımızı gizlemek, Allah yolunda cihattır."
Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Bunu altınla yazmak gerek."
Emaliy-i Şeyh Müfid, s.338
İmam Rıza (a.s):
"Bizim musibetimizi yâd eden ve mazlumiyetimize ağlayan kimse, kıyamet günü bizimle beraber bizim derecemizde olur. Kimin yanında musibetimiz anlatılır ve ağlar, diğerlerini de ağlatırsa, bütün gözlerin ağlayacağı günde, onun gözü ağlamaz. Bizim emrimizin (velayet ve imametimizin) ihya edildiği bir mecliste oturan kimsenin kalbi, kalplerin öleceği günde ölmez." Bihar-ul Envar, c.44, s.278
İmam Zeyn-ul Abidin (a.s):
"Bir mü'minin gözlerinden Hz. Hüseyin'in (a.s) şehadeti için göz yaşı yanaklarına doğru akarsa, Allah onu uzun süre boyunca yerleşip kalacağı cennet odalarına yerleştirir. Düşmanlarımız tarafından bizlere edilen zulüm ve eziyetlerden dolayı yanaklarına akacak şekilde ağlayan mü'mini Allah, cennetteki doğruluk yerine (makamına) yerleştirir. Allah, kıyamet günü bizim için eziyete katlanan ve bir musibet sonucu yanaklarını ıslatacak şekilde gözlerinden yaş akıtan şahsın yüzünden, eziyetleri giderir, onu kendi gazap ve ateşinden uzaklaştırır."
İmam Ali Rıza (a.s):
"Cahiliye devri Araplarının bile savaşı haram bildiği Muharrem ayında bizim kanlarımız akıtılıp, hürmetimiz çiğnendi, çocuklarımızla kadınlarımız esir edildi. Çadırlarımız yıkılıp yakıldı, bütün mal varlığımız yağmalandı ve Resulullah'ın (s.a.a) hürmeti O'nun yakınları olan bizler hakkında gözetilmedi.
Hz. Hüseyin'in başına gelen hadise (Aşura günü hadisesi), yüreklerimizi parçalamış, yaralarımızı kanatmış, gözyaşlarımızı akıtmış, azizimizin "kerb" (üzüntü) ve "bela" çölünde hürmetinin çiğnenmesine ve haşre dek keder ve belanın üzerimize çökmesine vesile olmuştur. Ağlayanlar, İmam Hüseyin (a.s) gibisine ağlasınlar ki O'na ağlamak, büyük günahları yok eder."
Sonra İmam Rıza (a.s) şöyle devam etti:
"Babam (İmam Musa Kazım)'ın Muharrem ayı girdiğinde, artık güldüğü görülmezdi ve üzüntü ona galebe ederdi. Muharrem'in onuncu gününe kadar durumu hep böyleydi. Onuncu gün (Aşura) olduğunda, o gün O'nun musibet ve ağlama günü olurdu ve'Bu, Hüseyin'in (a.s) şehid edildiği gündür' derdi." Emaliy-i Şeyh Saduk, s.111, Bihar-ul Envar, c.44, s.283
Allame Meclisi "Bihar-ul Envar" adlı kitabında şöyle nakletmiştir:
"Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a), kızı Hz. Fatıma'ya (s.a) oğlu Hz. Hüseyin'in (a.s) şehid edileceğini bildirince, Hz. Fatıma (s.a) şiddetle ağlar ve der ki;"Babacığım, bu ne zaman gerçekleşecek?" Hz. Resulullah (s.a.a) "Benim, senin ve Ali'nin (hayatta) olmadığı bir zamanda." buyurur. Hz. Fatıma'nın (s.a) ağlaması şiddetlenir ve der ki; "Peki kim O'na matem tutar?" Hz. Resulullah (s.a.a) buyurur ki:
"Ya Fatıma, ümmetimin kadınları Ehlibeyt'imin kadınlarına ve erkekleri de Ehlibeyt'imin erkeklerine ağlarlar. Nesiller boyu her sene ve her asırda matem tutarlar. Kıyamet olduğunda ise sen kadınlara, ben de erkeklere şefaat ederim. Onlardan herkim Hüseyin'in (a.s) musibetlerine ağlamışsa, elinden tutar ve onu cennete götürürüz."
Daha sonra Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Ya Fatıma, kıyamet günü bütün gözler ağlayacaktır; Hüseyin'in musibetlerine ağlayan göz hariç; o göz sevinçli olur ve cennet nimetleri ile müjdelenir."
Muaviyet-ibn-i Veheb, İmam Cafer Sadık'ın (a.s) namazdan sonra şöyle dua ettiğini naklediyor:
"Allah'ım, Eba Abdillah-il Hüseyin'in kabrine yönelen yüzlere (ve yüzlerini o kabre sürenlere) kendin merhamet eyle. Bize acıyıp, gözlerinden yaş akıtan gözlere acı. Bizim için tutuşup yanan ve hüzünlenen kalpleri esirge. Bizim yolumuzda edilen feryat ve sızlamalara merhamet et." Bihar-ul Envar, c.44, s.292
İmam Ali Rıza (a.s):
"Her kim Aşura gününü kendine musibet, hüzün ve ağlama günü edinirse, Allah (c.c) kıyamet gününü ona neşe ve sevinç günü kılar. Her kim Aşura günü (yas tutma amacıyla) kazancı (çalışmayı) terk ederse, onun dünya ve ahret hacetleri ile ilgili duaları kabul olur. Her kim Aşura gününü musibetle, hüzünle ve ağlamakla geçirirse, Allah-u Teâlâ kıyamet gününü onun için kurtuluş, sevinç günü kılar ve bizi cennetlerde görmekle gözü aydınlanır.
Ve Her kim Aşura gününü bereket (bayram) günü bilir ve evinde herhangi bir şey biriktirir ve evine bir şey alırsa, Allah biriktirdiği şeyi ona mübarek kılmaz ve kıyamet günü ise Yezid, Ubeydullah ibn-i Ziyad ve Ömer İbn-i Sa'd (Allah'ın laneti onlara olsun) ile mahşere getirir ve cehennemin en alt tabakasında ona yer verir."
Bihar-ul Envar, c.44, s.284, Emaliy-i Şeyh Saduk, s.112
İbn-i Abbas rivayet etmiştir ki:
"Hz. Ali (a.s), Resulullah'a (s.a.a);"Ya Resulallah, sen Akil'i seviyor musun?"dedi. O da "Evet, ben onu iki açıdan seviyorum." dedi "Biri onun kendisi için, biri de Ebu Talib'in onu sevdiği için. Onun oğlu, senin oğlunun muhabbeti üzere şehit olacaktır. Müminlerin gözleri onun (Hüseyin) için yaşaracak ve mukarreb melekler ona salat ve selam gönderecektir."
Sonra Resulullah (s.a.a), gözlerinin yaşı göğsüne dökülecek şekilde ağladı. Daha sonra"Yakınlarımın benden sonra uğrayacakları eziyet ve zulümleri Allah'a şikâyet ederim."dedi." Bihar-ul Envar, c.44, s.287, Emaliy-i Şeyh Saduk, s.128
Hz. İmam Cafer Sadık (a.s):
"Hz. İmam Zeyn-ul Abidin (a.s) kırk yıl babası (İmam Hüseyin'e) ağladı. Bu müddet içerisinde gündüzleri oruç tutar, geceleri de ibadetle geçirirdi. İftar vakti kendisine yemek getirildiğinde ve buyurun yeyin denildiğinde, ağlar ve şöyle buyururdu: "Resulullah'ın oğlu açken katledildi, Resulullah'ın oğlu susuzken şehit edildi." Bu sözü tekrarlayıp ağlardı öyle ki, yemek ve içecekler gözyaşıyla karışırdı. O, Allah'ın rahmetine kavuşuncaya kadar hep böyle yaşadı."
"...Bir defasında hizmetçilerinden biri İmam'ın haline dayanamayıp"Canım size feda olsun ey Resulullah'ın evladı, (ağlamayın) sağlığınızın tehlikeye girmesinden korkuyorum" dedi. İmam ona buyurdu ki:
"Hz. Yakup peygamber idi, on iki oğlundan birisi (Hz. Yusuf) kayboldu. Onun hayatta olduğunu bildiği halde hasretine dayanamayıp o kadar ağladı ki, gözlerine ak indi. Ben ise babamın, kardeşimin, amcamın ve ailemden olan on yedi (bazı nakillere göre de on sekiz) kişinin etrafımda katledilmiş cesetlerini gördüm. Benim gamım, üzüntüm nasıl son bulabilir. (Onları kaybettiğim andan itibaren devamlı elimde olmaksızın gözyaşlarım akmaya başlar.)" Bihar-ul Envar, c.46, s.108, Maktel-ul Mukarrem, s.477
İmam Cafer Sadık (a.s):
"Bir gün Hz. Hüseyin (a.s), İmam Hasan'ı (a.s) ziyaret etmek amacıyla kardeşinin evine gitti. Kardeşine baktığında, ağlamaya başladı. Hz. Hasan (a.s) kardeşine "Ne oldu, niçin ağlıyorsun?"diye sorunca, İmam Hüseyin (a.s) şöyle dedi: "Sana yapılan zulme, başına getirilenlere ağlıyorum."
Hz. Hasan (a.s) ise"Bana yapılan ancak ölümüme sebep olan zehirin verilmesidir."dedi "Ama (bunu bil ki) senin günün gibi hiçbir gün yoktur ey Eba Abdillah! Ceddimiz Hz. Muhammed'in (s.a.a) ümmetinden olup, İslam dinine mensup olduklarını sanan otuz bin kişinin seni öldürmek, hürmetini ayaklar altına almak, çocuklarınla kadınlarını esir almak ve malını yağmalamak için saldırdıkları gün daha da ağırdır. İşte bu zaman Beni Ümeyye lanetlenecek, yer, gök ve dünyada bulunan her şey sana ağlayacaktır."
Emaliy-i Şeyh Tusî, Menakıb-u İbn-i Şehr Aşub, c.4, s.86, Bihar-ul Envar, c.45, s.21