11-07-2014 tarihinde eklendi
Cami saldırısıyla ilgili ilk kez konuştu
Özgündüz'den çarpıcı açıklamalar

Halkalı-  Esenyurt’ta  Muhammediye Camiine yapılan saldırıyla ilgili konuşan Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz  önemli mesajlar verdi.

Özgündüz Zeynebiye Camiinde kılınan Cuma hutbesinde kafamdaki sorulara yanıt bulduğumda basına açıklamalarda bulunacağını söyleyerek şunları söyledi:

Saldırıyla ilgili Irak’tan büyük taklit mercii Muhammed Said El Hekim’den, Siyasilerden, Seyyid Ammar El Hekim ve diğer birçok şahsiyetten geçmiş olsun telefonları aldık. Yine İran İslam Cumhuriyetinden Ayetullah Musevi Erdebili başta olmak üzere, önemli şahsiyetlerden bizleri arayarak geçmiş olsun temennilerinde bulundular. Avrupa’dan ve Ülkemizin birçok kentinden bizleri arayanlar oldu, ben sizler adına kendilerine teşekkürlerimi ilettim.

Sizlerde duymuşsunuzdur, Ormanın içinden bir kulübede birilerine mesaj gönderiyor ve o masajında hakaret var diye emniyet onu arayıp bulup çıkarıyor üç günlük bir zaman zarfında.  Ben inanıyorum ki Türk emniyeti gelip İstanbul’un göbeğinde gelip cami yakanları bulup yakalar.

Neden bulunmuyor? Yaklaşık iki ay içerisinde aynı bölgede iki camimiz saldırıya uğradı. İçinde Kur’an yakıldı. Failler meçhul. Ama bunlar sosyal medyaları üzerinden, tehditlerini savuruyorlar,  tehditlerini açıkça bildiriyorlar.

Siz düşünün ki Türkü, yobaz Arap'a, Osmanlıyı yıkmak üzere İngilizler tarafından kurdurulan Vehabi Arap teröristine ezdiren anlayışa ben ne diyeyim?

Kerkük’te öldürüyorlar, Türkiye’de öldürüyorlar, camimizi yakıyorlar, Askerimizi öldürüyorlar diplomatlarımızı esir ediyorlar, İşçilerimizi, şoförlerimizi, mühendislerimizi esir ediyorlar. Ve biz hala bunlara terörist demeye bile kıyamıyorsak, Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar aciz midir? Terörist derksek kalplerine dokunur, bizi de ezerler böyle mi düşünüyorsunuz?

Yoksa kıyamıyor musunuz, onlara terörist, cani, gayri meşru olduklarını söylemeye, kıyamıyor musunuz? İşte ben bu soruların cevabını arıyorum. Cevabını bulduğumda basına da açıklama yapacağım.

 Türkiye Cumhuriyeti devleti Kerkük’te yüz binleri mağdur eden, cenine kıyan, çocuğa kıyan, insan eti yiyenlere benim bakanım dost diyorsa peki düşmanınız kim bizim?

Meydanlarda falanca mescide ayakkabıyla girilmiş diye kükreyenler, burada Allah’ın evi, Allah’ın kitabı yakılmış, peygamberlerin hadisleri yakılmış ve kimseden gık çıkmıyorsa nedendir acaba?

Ben bir şeyi net söylüyorum. Bundan behemehâl hükümet sorumludur. Dilim varmıyor teşvik ettiler, yaptırdılar, yaktırdılar demeğe ama bu milletin sana yüklediği şu görevler var; Can, mal, haysiyet ve şeref güvenliği. Bunlar sizin sorumluluk alanınızdadır.

 Sayın İçşileri Bakanımız neden susuyorsunuz? Dışişleri Bakanımız neden susuyorsunuz? Sayın Başbakan neden susuyorsunuz? Bu suskunluk ve bu yumuşaklık ne?   Türkiye Cumhuriyeti hükümet ve devleti böyle mi olur? Türkü İngiliz uşağı Vehabiye ezdirmek midir Türk devleti olma sorumluluğu?

Bu soruların cevabını bulabilsem basına çıkıp bir şeyler söylerim.   Bu suskunluk onları küstahlaştırmaz mı? Teröristleri cesaretlendirmez mi?  Bu soruların cevabını bulmak istiyorum. Bu suskunluğun neticesinde bir ay geçmeden ikinci camimizi yaktılar. Neden susuyorsunuz?  Neyi bekliyorsunuz? Camiyle beraber insanların da mı yakılmasını bekliyorsunuz?

Biz dirlik ve birlikten bahsediyoruz. Sorumluluk makamında olanların milli birlik ve beraberliği koruyup kollamakla görevliyken, biz bu metaneti, bu vakarı, sorumluluğu yerine getiriyoruz. Ama bu vatanın külfetini üzerimize yıkıp bizi idare edenlerin suskunluğu onlara cesaret veriyor. Onun için diyorum ki bu tür saldırıların sorumlusu hükümettir. Hükümet ne için var? Hükümetin varlık sebebi nedir? Benim mal, can ve haysiyetimi korumakla görevli olan hükümettir. Onun görevi budur ve bunun için benden vergi alıyor. Bunun için vatan görevi yıkıyor benim üzerime, bunun için evladımız, kardeşimiz vatanın en tehlikeli bölgelerine gidip askerlik görevini yapıyor. Sen sorumlusun.

Sen onları getirip karnının üzerinde beslersen, beslediğin karga da gözünü oyar. Körle yatan şaşı kalkar. Çocuğa kıyan canilerle benim ne gibi bir dostluğum olabilir? Sorumluluğunu gereğini yaparak üstleneceksin.

Kafamı kurcalayan bir soru daha var. Geçen seçimin arifesinde Iğdır’da Müftülüğün hazırladığı bir rapor vardı o raporla bize verdi veriştirdiler? Ne oldu, ne yapıldı haklarında?

Yine bir seçimin arifesindeyiz ve bu kez camilerimiz yakılıyor.  Bu kez bu olanlar benim aklıma şu soruyu getiriyor acaba bununla Şii toplum da kalkıp bir reaksiyon göstersin ki burada bir şeyi de hatırlatayım Cumhurbaşkanımızın iftar davetine gelen alevi dostlarımız da bu durumlardan şikâyetçi olduklarını söylediler yoğunlukta oldukları bölgelerde müftülerin Tahrik edici konuşmalar yaptıklarını söylediler bana. Valiler, kaymakamlar da aynı şekilde. Acaba bunun altında yatan sebep, Alevi – Caferi kesimi tahrik edip, gösterecekleri reaksiyonla  da Sünni asabiyet tahrik olacak ve bu durum da oya tebdil olacak gibi hesaplar mı var diye insanın aklına soru işaretleri geliyor.

Bu suallerden dolayı susmuşum. Türk milletinin bir bütün olarak Alevisi- Sünni’siyle birdir, beraberdir kardeştir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetin görevi bu milletin huzurunu, güvenini, emniyetini, mal, can ve haysiyetini korumaktır. Bu görevi yerine getir kardeşim. Biz oy kaygısını değil milli menfaatleri göz önüne alırız. Bizim, vatan, bayrak, milli birik kaygımız kırmızı çizgimizdir.

http://www.caferider.com.tr/cami-saldirisiyla-ilgili-ilk-kez-konustu_h11987.html