17-07-2014 tarihinde eklendi
Kendine İslamcı Diyenler...
Nuray Mert yazdı

IŞİD namıyla anılan ve aslında ne olduğu tartışmalı yapı, malum, bir süre önce ‘hilafet’ ilan etti. 
Kendine İslamcı diyenler ‘hilafet’i yorumlayacağım derken işi ‘barbarlığa’ vardırıyor.
 
IŞİD namıyla anılan ve aslında ne olduğu tartışmalı yapı, malum, bir süre önce ‘hilafet’ ilan etti. Doğrusu, ben böylesi bir yapının, böylesi bir girişiminin ciddi bir ‘hilafet’ tartışmasının önünü açmasını çok tuhaf buluyorum. Böylesi bir girişim olsa olsa bir ‘şuursuzluk’ olarak algılanabilir; ancak bölgedeki siyasal ortam içinde değerlendirilebilir. 
 
Aksi takdirde, başına sarığı saranın İslam alimi, savaşçısı, lideri ve nihayet halifesi olarak tanımlanabildiği bir algı dünyasıyla boğuşmak durumunda kalırız. Ama bakıyorum, İslami/İslamcı kesimde ‘IŞİD hilafeti’ni ciddiye alıp itiraz için de olsa ciddi ciddi ‘hilafet şartları’ndan bahsedenler var. 
 
Neler yazılmyor ki 
 
Diğer taraftan, konuya açıklık getirilmeye çalışılıyor: IŞİD destekleniyor değilmiş, mesele yanlış anlaşılmışmış, Hayrettin Karaman, IŞİD’in İslam lemine karşı bir oyun olduğunu belirtip Müslüman Kardeşler’in ruhani liderlerinden Karadavi’nin aslında IŞİD’in hilafet iddiasını desteklemediğini yazmış….
 
Yine Yeni Şafak gazetesinden Faruk Beşer de, Kardavi’nin başkanlık ettiği Dünya Alimler Birliği’nin (DAB) bildirisine yer vererek ‘yüreklere su serpiyor’: DAB ildirisinde, “Başlangıçta ezilmekte olan Sünni halka yapılan baskılara bir tepki olarak gördüğümüz, bu sebebeple de
memnuniyetle karşıladığımız bu hareketin, hiçbir ön şart oluşmadan, şeri ölçülere riayet etmeden hemen bir hilafet ilanına kalkışması ve bütün Müslümanları biate çağırması faydadan çok zarar getirecek bir husustur” denmiş. Bildirinin devamında da ciddi ciddi IŞİD’in hilafet ilanının sorunları sıralanmış. Sanki, IŞİD’inki gibi bir İslam anlayışının kendisi sorun değilmiş gibi, mesele uzun uzun mevzu edilmiş.
 
Bu nasıl bir fukaralıktır?
 
Kendine İslamcı, Müslüman diyenler, IŞİD meselesine böyle baktığı sürece kusura bakmasınlar ama, çok şikayet ettikleri ‘İslam düşmanlarının İslamı barbarlık olarak gösterme çabaları’ fazlasıyla karşılık bulur. IŞİD’i ‘başlangıçta Sünni halklara yapılan baskılara tepki
olarak görüp memnuniyet duymak’ ne demek, birisi izah edebilir mi?
 
IŞİD ve radikal hareketlerin çeşitli zulümlere tepki olarak toplumsal karşılık bulduğunu biliyoruz ama, bu tepkilerin kendini ancak barbarlıkla ifade edecek hale gelmesine İslam adına vahlanmak yerine memnuniyet duymak nasıl bir fukaralıktır? 
 
Sığ sularda 
 
Hilafet konusu zaten çok çetrefil, çok derinlikli bir mesele. Hilafetin dini mi, siyasi bir mesele mi olduğu bile tartışmaya muhtaç. IŞİD’in hilafet iddiası karşısında, itirazi gerekçe olarak ileri sürülenler ise bu meselenin ne denli sığ sularda anlaşılmaya başlandığının en iyi ifadesi. İslam dünyası (eğer bu terimi kullanmak mümkünse tabii) en başta oturup bu sığ sulara nasıl savrulduğunu dert etmeli.
 
Dahası, evet, İslam’ı Taliban, Kaide, IŞİD temsil etmiyor/etmemeli ama işin gelip buraya dayanmasına, İslam dünyası adına söz söyleyen, siyaset yapanların böylesi savruluşlara zemin teşkil edecek bir düşünce/siyaset/medeniyet fukaralığı içinde bulunmasının epey ‘katkı’ yaptığını ileri sürmek hiç de yanlış olmaz. 
 
Tertip avuntusu 
 
Her sorunla karşılaşıldığında, ‘İslam dünyasına karşı oyunlar tertip ediliyor’ avuntusuyla varılacak yer ancak burası olabilirdi. Çıkıp bir üstün insanlık tasavvurunu ‘barbarlık’ seviyesine indirenlere yüksek sesle ‘Dur’ deyin bakalım, kimse oyun kurabiliyor mu? Bakın bakalım o zaman kimse dünyanın dört yanındaki Müslüman gençleri, din, cihat, hilafet adına radikal örgütlere asker yazabiliyor mu? Nedir din anlayışınız, cihat, hilafet anlayışınız? Siz tanımlayın ki kimse sizin adınıza oyun çevirmesin. Ama, bunun için sizin din anlayışınız, barbar yorumların kıyısına uğramamalı, dünyayı düşman, kumpas, fitne fesattan ibaret görmemeli. Kusura bakmayın ama, itikadı güçlü, değerli, derin olana, hiçbir oyun işlemez. Ama, böylesi bir din anlayışı da, ne olursa olsun, daha ‘başlangıçta’ barbarlığı memnuniyetle karşılamaz.
 
Mesele itikadi değil, siyasi 
 
Diğer taraftan, Sünnilik itikadi olarak tabii ki Şia’dan ciddi bir ayrılık içinde. Ancak bırakın bu itikadi meseleyi siyasi kavganın bahanesi yapmayı. Mesele itikadi mezhep meselesi olsa, Sünniler yüzyıllardır birbirini boğazlamazdı. Halife-i Raşidin (Dört Halife) dönemi bile kana bulanmış bir iktidar kavgası dönemiydi. Şimdi de mesele siyasi kavga meselesi. O nedenle olsa gerek, Karadavi, IŞİD’in Şiileri katletmesini, Şii camilerini havaya uçurmasını hiç mesele yapmamış. Zaten 2008’de ‘Bölgedeki en büyük sorunun Şii yayılması olduğunu söylemiş’, çok tepki almıştı. Şu kısa zaman zarfında Sünni dünya artık Şii karşıtlığına tepki vermez, tam tersine körükler oldu. Bizde, başta ‘Gülen Cemaati’ olmak üzere, birçok tarikat/cemaat zaten Şii/İran karşıtlığıyla bilinir. Şimdilerde AKP çevresi de siyasi manada mezhepçi bir söyleme teslim olmuş vaziyette. Şiiliğe ‘püsküllü bela’ diyen mi ararsınız, Gülencilere ‘Paralel Şia’ diyen mi? 
 
Başka düşmana gerek var mı? 
 
‘IŞİD Türkmenleri katlediyor’ diyenler dahi, katledilen Türkmenlerin Şii olduğunu söylemiyor. Her şey bir yana, iktidarı destekleyen, onun İslam alemi davasına inanan İslami çevreden, IŞİD’cilerin Şii katliamına karşı tek ses duydunuz mu? Yazık, ayıp, günah! Müslümanların içinde bulunduğu hale bakar mısınız…
 
Mutlaka düşmanlar vardır, ama sizce İslamı bu şekilde anlayıp temsil edenlerin kendilerinden başka düşmana gerek var mı?
http://www.caferider.com.tr/kendine-islamci-diyenler---_h12027.html