28-01-2013 tarihinde eklendi
İslam'da Hadis'in yeri


     Hadisin ehemmiyetini üç çeşit delil ile ispat edebiliriz.

1.    Aklımızla:
Kur’an genelde hükümlerin teferruatına inilmediği için onda eğer az çok ahkâmla ilgili ayetler varsa da yine bizim hadise olan ihtiyacımızı gideremez. Zira ahkâmla ilgili ayetler 500 den fazla değildir ve hatta bizzat o ayetlerin kendisinde de hadise ihtiyacı olduğu inkâr edilemez.
Şu noktayı da belirtmemiz gerekiyor ki hadisten amacımız Peygamber ve Ehl-i Beyt’inin sözleridir. Zira yalnız Peygamber’den gelen hadisler de yeterli değildir.
Çünkü Peygamberden bize ulaşan ahkâma ait hadislerin sayısı 400 aşmamaktadır.
Bu 400 hadise, ahkâmla ilgili ayetleri de eklersek 900 ayet ve hadis olacaktır.
Kıyamete kadar devam edecek olan bir dinde bu miktar hadis ve ayetle de devam edemeyeceği bilinmektedir.
Şunu da bilmemiz gerekir ki: Ehl-i Beytin buyrukları aynen dedeleri Hz. Muhammed’in (saa) buyruğudur. Buradan İmam- Cafer Sadık (a.s)’dan şu hadis-i şerif-i nakletmeyi faydalı buluyoruz: “Benim hadisim babamın hadisidir, babamın hadisi de dedemin hadisidir, dedemin hadisi İmam Hasan ve Hüseyin’in hadisidir, bunların hadisi atam Ali’nin hadisi ve atamın hadisi de ceddim Resulullah’ın (s.a.a) hadisidir”. (Usul-i Kafi c.1 kitaplar ve hadisler bâbı)  

2- Kur’an-ı Kerimle:
Kur’anı Kerim, peygamberin buyruğunu, Allah’ın buyruğu olarak kabul etmiştir.
“ Peygamberin buyruğu onun kendisinden değil. Allah’ın buyruğudur”. (Necm/34)

    3- Hadislerle:
İslam’da hadisin önemi bizzat hadisin kendisinden anlaşılmaktadır.
Buna örnek olarak birkaç hadis sunuyoruz:
1.    “İnsanlara bizim hadislerimizi (amel edip anlattıkları) kadar değer verin”.
2.    “Hadisleri yazın zira o hadisleri ancak yazarak koruyabilirsiniz”.
3.    “Hadisleri yazarak koruyun ki sonradan onlara sizin ihtiyacınız olacaktır”.
( Usul-i Kafi, c.1,s.51 ve Vesail-üş Şia, c. 18, kitabı şahadet 8. Bâbı)

EHL-İ BEYT VE HADİS:
Yukarıda Ehl-i Beyt’den naklettiğimiz hadislerden de bizzat onların bu konudaki tutumları anlaşılmaktadır.
Halka hadisin önem ve ehemmiyetini bildirip onları hadis yazıp aktarmayı teşvik etmekle birlikte, binlerce öğrenci yetiştirip onlara çeşitli ilimlerin yanında Hz. Peygamberin hadislerini de öğretip onları bir İslam tebliğcisi olarak yetiştiriyorlardı. Nitekim İmamı Rıza (a.s)ın ashaplarından biri olan Hasan b. Ali b. Veşşa şöyle diyor:  “Küfe camiinde İmam Cafer-i Sadık (a.s)’dan hadis rivayet eden 900 Şia alimi gördüm”. Bu rivayeti hicri 450 de ölen Neccaşi, Hasan b. Veşşa’nın tercüme-i halini kendi rical kitabında yazdırmıştır. Neccaşi rical kitabında Şia âlimlerinden bin iki yüz tanesinin isimlerini zikrederek onların hayatlarını anlatmıştır.
  İmam Ali döneminden İmam Rıza dönemine kadar, Şia’nın emin âlimleri tarafından İslami ilimlerde yazılan kitapların sayısı 400 cilde ulaşmıştı. İmamı Sadık (a.s)’ ın talebeleri tarafından telif edilen “usul-u Erbea mia “ İmam-ı Rıza zamanında onun ashabı tarafından toplatılarak kitap haline getirildi ve (cevam-i) ismini aldı.
  

 HADİSLER HUSUSUNDA İLK ÜÇ HALİFENİN TUTUMU
1- Halife Ebu Bekir’in tutumu:
      Zehebi “Tezkiret-ül Hüffaz” adlı kitabında şöyle naklediyor: Ebu Bekir halkı toplayarak şöyle dedi:” siz Peygamberden hadis rivayet ediyorsunuz ve bu yüzden de ihtilafa düşüyorsunuz, eğer böyle devam edecek olursa gelecekte daha büyük ihtilaflara neden olacaktır, onun  için bundan sonra Peygamber’den (s.a.)’den hadis nakletmeğin ve eğer sizden hadis nakletmenizi isteseler, Kur’an’ın yeterli olduğunu  söyleyin..”(Tezkiret-ül Huffaz, c.1,s.3)
Yine Zehebi başka bir hadiste Ayşe’den şöyle rivayet etmiştir: “Babam  (Ebubekir) beş yüz hadisi yaktırdı”. Bilinmesi gerekiyor ki biz bu hadisleri örnek olarak söz uzamasın diye kısa ve az verdik.

2-Halife Ömer’in tutumu:     
   Ömer zamanında hadis yasağı daha ciddi şekilde devam etmiştir: Nitekim Ömer’in Irak’a gönderdiği memuru Gerta b. Kab Ömer’in onlara hadis nakletmemelerini emrettiğini söyledi.
( Müstedrek-i Hakim, c. 1,s. 85. Tezkiret’ul Hafız, c.1, s. 7)  

3.Osman’ın tutumu:
Osman’ın zamanında da ondan öncekilerin döneminde olduğu gibi hadis yasağı devam etmiştir. Çünkü halife minber üzerinde şöyle dedi: “Benim, Ömer ve Ebu Bekir zamanında işittiğim hadisler hariç, başka bir hadis nakletmek yasaktır”.
(Müsned-i Ahmet b. Hanbel, c.1, s. 365. Taabagat-i b. Saad,c.2, s.100)
  Halifelerin bu tutumundan doğan sonuçların ikincisi muteber hadis kitabı olan sahih-i Müslim’in halifelerden aldığı hadislere baktığımızda onlardan diğer sahabeler bile hadis nakletmediğini görüyoruz. Örneğin: Ebu Bekir’den beş hadis, Ömer b. Hattab’dan kırk bir hadis, Osman’dan on altı hadis, nakletmiştir. Ama bu kitapta Ebu Hüreyre’den yaklaşık beş yüz seksen beş hadis nakledilmiştir.

  HADİS NAKLETME YASAĞININ SONUÇLAR:
  1. Hz. Peygamber (s.a.a)’in buyurduklarına itina etmeyip onları bir kenara atmak.
  2. İlahi maarif (öğretiler)’in, fıkh-i meselelerin ve Kur’an tefsirinden mahrum kalmak ve saire
   3. Bu gerçek ihtiyaç duyulan boşlukları doldurmak için ilmi ricalde gereken bir takım kuralları (örneğin ravinin doğru söyleyen (vusuk), tanınmış, emin olması) bir kenara bırakıp hadis adında hurafe ve gayri ilahi gayelerle hadisler uydurulmuştur. Mesela: Ahmet Musne’dinde kırk bin hadisten kırk üç tanesini çadırda yaşayan bir kişiden veya benzer şahıslardan nakledilmiştir. Seliym kabilesi hanımlarından on tane hadis nakledilmiştir; iki ihtiyar hanımdan; Ensar’dan bir ihtiyar hanım ya Ben-i Ramir’den bir ihtiyar hanım.
  Bu konuyu daha fazla açabilmek için Ehl-i Sünnet’in en büyük hadis kitabını yani Ahmed’in Musned’inin ravilerinden örnek olarak bir kaçının naklettiği hadisin miktarını ve onların hayatlarını gözden geçirelim.
  1. Semere ibn-i Cundeb’den yüz elli hadis  
  2.Mervan b. Hakem’den yirmi iki hadis
  3.Amr b. As’dan yirmi hadis
  4. Muğayre b. Şube’den yetmiş iki hadis
  5. Velid b. Ukbe’den bir hadis
  6. Muaviye b. Ebu Sufyan’dan yüz hadis ve bunun gibi Temimi Dari; Rabiye b. Umeyye, ve Ebu Hureyre’den hadisler nakledilmiştir.
   Şimdi bu ismi geçen ravilerden örnek olarak bir kaçının hayatına kısa bir göz atalım:

1.    SAMERE B. CUNDEB
A-. Samer b. Cundeb’in Şia ve Sünni kaynaklarına göre Ensar’dan birinin evinin bahçesinde bir ağacı vardı. O ağaç konusunda Peygamber(s.a.a)’in emri dinlemeyip onu gazaplandırmıştı
  (Vesail-üş Şia kitabı iğtiyarı mevat, Bab.12. İbn-i Ebul hadid, c.4,s.78. İbn-i Esir Nihaye kitabında Zarar babında zikretmiştir).
B- Semere b.Cündeb’in Basra’da şarap sattığı ve halife Ömer’in’ Allah  Samere’yi öldürsün” dediğini Sahih-i Buhar-i ve Sahih-i Müslim nakletmişler. (Sahih-i Müslim, c.5, hamr babın da Sahih-i Buhari, c. 3. ”la yuzabbu şehmul meyte ve la yuba,” babında.) burada ilgi çeken nokta Ahmet b. Hanbel’in bir taraftan Semere’nin şarap sattığını naklederken diğer taraftan ondan yüz elli hadis nakletmesidir.( c. 1.5 .25)
C- İbn-i Ebil Hadid’in naklettiğine göre Samere Muaviye’den kırk bin dirhem alarak Bakara suresinde ayet 207’de İmam Ali (a.s)’nin faziletini bildiren ayeti İmam (a.s)’in katili (İbn-i Mülcem) hakkında indiğini ve yine Bakara suresinde 203. Ayetindeki Münafıklar hakkında inen ayeti İmam Ali (a.s)’ hakkında indiğini, Peygamber’den işittiğini iddia etti. (şerh-i Nehc’ül Belaga c.4, s.202).
D. Tarih-i Taberi’nin naklettiğine göre Samere, Ziyad b. Ebiyh hükümeti zamanında Basra valiliği kendisine verildiğinde Basra’da sekiz bin Şii öldürdü.(Tarih-i Taberi, Kamil-i İbn-i Esir, ellinci yılın olayları).
E. İbn-i Ebil Hadid’in naklettiğine göre, Samere’nin Kerbela olayında Peygamber’in (s.a.a)’ gözünün  nuru  ve evladı olan İmam Hüseyin (a.s)’ ın katlinde İbn-i Ziyad’ın yardımcısı olup hatta onu bu katliama teşvik ettiği ortaya çıkmıştır.(Şerh-i Nahc-ül Belaga,c.4,s.79).

2. EBU HÜREYRE    
  Ebu Hüreyre’nin takvasızlığı üzere ikinci halife Ömer onu sorguladı ve Bahreyn’de vali olduğu zamanda usulsüz biriktirdiği çok miktarda servetini elinden aldı ve ona başkalarının hakkına tecavüz ettiğinden dolayı o kadar kırbaç vurduk ki bedeninin her tarafından kanlar akmaya başlamıştı. (El Bidaye ve el Nihaye,c. 8 s. 113. Akd-ül Ferid,c.1,s. 26).

3.    AMR İBN-İ AS
  Bu şahsın Peygamber(s.a.a) Ehl-i Beyt’inin düşmanı olduğuna dair araştırmacı bir insan için gizli bir hadise değildir.  Zira  Siffeyn savaşında Muaviye tarafında yer aldığı da  tüm muteber tarihlerde yazılmıştır. Bu şahısın kendisinden çok hadis uydurarak yazdığına örnek olarak:” Resulullah’tan işittim açık değil ama üstü kapalı şöyle buyurdular ”Gerçekten benimle Ebu Talip oğulları arasında bir dostluk yoktur, doğrusu benim dostum Allah ve Salih müminlerdir”. (Şerh-i ibni Ebul  Hadid,c.4 s. 64)
  Burada bizim maksadımız zikredilen ravilerin hayatını geniş bir şekilde ele almaktan öte onların bir kaçını örnek olarak aktardık.
  Ama geri kalanların durumu Muaviye, Velid, Muğeyre, Mervan, Temim dari ve Rebie’nin durumundan daha kötü olmasa dahi iyi de değildir.        
        Selam olsun hidayete tabi olanlara…     
      

http://www.caferider.com.tr/islam-da-hadis-in-yeri_m3189.html