27-03-2013 tarihinde eklendi
Millet ama hangisi?



    Başbakan hiç vazgeçmiyor. Türk Milleti demekten ısrarla kaçınıyor. Yine “Türkiye’de Arnavutlar var, Boşnaklar var, Kürtler var, Türkler var, Çerkezler var, Lazlar var, Romanlar var” diye saymayı sürdürüyor. “Daha başkaları da var.” Diyerek kapıyı açık bırakıyor.

    Umuyorum ki başbakan ve onun gibi düşünenler bu işi iyi niyetle yapıyorlar. Adını koymadıkları bir “Millet” içinde ayrılıkçı Kürtleri de birleştirmek için bu işi yapıyorlar. Sanıyorlar ki “Türk Milleti” demez ve Türkiye Milleti ya da “Millet Milleti” dersek bölücü örgüte bağlananlar bağlarını çözecek ve Türkiye Milleti ya da “Millet Milleti” içinde yer alacaklar. Böylece de çok kolay bir şekilde bölücülük ve ona bağlı terör ortadan kalkacak, kan akmayacak ve analar ağlamayacak.

            Ne güzel hayal değil mi?

            Ve ne kadar kolay değil mi?

            Değil!!!

            Önce bir örnek olayla bu mantığın doğruluğuna bir bakalım.

            Hani “bir millet, iki devlet” diye anlattığımız bir komşumuz var: Azerbaycan Cumhuriyeti…

   Bu Cumhuriyetin yapısı da bizim gibi. Bağımsızlıktan sonra yaptıkları anayasaya “Azerbaycan Cumhuriyetinin resmi dili Türkçe’dir” diye yazmışlardı da, kimi yurttaşları itiraz etmişti. “Cumhuriyetimiz yurttaşlarından Türk olmayanlar var. Türkçe demiyelim de Azerbaycan dili diyelim, milletin adı da Azerbaycan Milleti olsun” demişlerdi. Böylece Türk olmayanlar da kendilerini “Azerbaycan Milletinden” sayacaklardı. Bu sihirli formül ile meseleyi kökünden halledeceklerdi.

   Yaptılar. Anayasalarını değiştirdiler “Türkçe” sözünü kaldırdılar “Azerbaycanlı” kimliğinde halkı birleştireceklerini ve öteki kimlikleri ortadan kaldıracaklarını sandılar.

            Yanıldılar!!!

            Bakınız… TİKA DÜNYASI adlı derginin 2012 yılı 2. sayısındaki habere:

            “Temmuz 2012’de yapılan sayıma göre nüfus 9 milyon 600 olan ülkenin yüzde 90.6’sı Azerbaycanlı, yüzde 2.2’si Lezgi, yüzde 1.5’i Ermeni yüzde 1’i Talış, yüzde 4.7’si Türk, Tatar, Ukraynalı, Sahur, Gürcü, Kürt, Tat, Udin ve Musevi…”

            Yani?

   Yani, Azerbaycan Türkleri Türk olmaktan vazgeçmiş ve Azerbaycanlı olmuşlar (yüzde 90.6) ama ötekiler Azerbaycanlılığı kabul etmemiş ve kimliklerini korumuşlar. Yani hesap tutmamış, evdeki bulgurda elden gitmiş.

            Türk’üm diyenler ise Ahıskalı Türkler…

            İşte Türkiye’de olacak olan da bu… Hatta daha acıklı.

            Neden mi daha acıklı.

   Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaya koyduğu Türklük anlayışı sayesinde başbakanın saydığı o etnik grupların büyük çoğunluğu kendisini Türk olarak sayıp, görüp Cumhuriyetin asli unsuru olarak biliyorlardı. Sadece bölücü akımların etkisinde kalan küçük azlıklar Türklük mensubiyetini red ediyorlardı.

            Şimdi ne olacak?

            Türk Türk olmaktan vazgeçip, Türkiyeli olacak ama ötekiler Türk olmaktan vazgeçip başbakanın tanımladığı gibi olacaklar.

            Ne güzel işler bu işler değil mi?

            Bu arada araya bir de “roman”lar karıştırıldı ki tam romanlık…

   Şimdilerde adına roman denilen çingene yurttaşlarımız ne zaman Türk olmaktan şikayet ettiler ki roman açılımı falan gibi komediler sahneye kondu?

            Şair “çatal karam çingenem, nar tanem, nur tanem, bir tanem” derken Çingenliği küçük mü görüyordu.

            Neyse hadi roman diyelim.

Diyelim de bu romanlarla ilgili bir gerçeği de belirtelim:

Köstence’de üç tür Türk ile birlikte bir etkinlik gerçekleştirmiştik. Osmanlı Türkleri… Tatar Türkleri ve Millet Türkleri…

Millet Türkleri de kim mi?

Şimdilerde Roman diye ayırmaya çalıştığımız Müslüman çingeneler… Onlar kendilerine Türk diyordu; bununla övünüyordu. Başkaları da onlara Millet Türk’ü diyordu. Halen de öyledir.

Peki şimdi ne olacak Türk olmak onuru onlardan alınacak mı?

Ne dersiniz pek sayın Başbakan?

http://www.caferider.com.tr/millet-ama-hangisi-_m3212.html