05-09-2013 tarihinde eklendi
Bugünün Türkiye'sinde Temel Çelişki


 
 Dünya döner… Hayat gelişir… Olaylar dönüşür…  Ve gelinen noktada dünya yeniden kurulur ve herkes bu dünyada yerini alır.

Sovyetler Birliğinin dağılışı ve sosyalizmin kapitalizm önünde diz çöküşü yeni bir dünya getirdi. Tek kutup mu? Çok kutup mu? Zaman onu belirleyecek…

Milli Devlet ya da çok Milletli Devlet ya da İmparatorluk yapısındaki devletler için şimdi ana soru budur: Ne yapacaklar? Tek kutup var, deyip o kutuba teslim mi? olacaklar yoksa…

İşi kökünden anlamalıyız. İnsanlık tarihinin en büyük üçüncü dönüşüm dönemindeyiz. Birincisi “tarım devrimi” idi, tarım uygarlıklarını başlattı; binlerce yıl sürdü. O dönemin bakış açısıyla sonrasını anlayamayız. İkincisi “sanayi devrimi” üç yüz yıl önce başladı ve sanayi devletlerinin dünya üzerinde hakimiyetlerini getirdi. Sanayileşmiş ülkelerin büyük şirketleri “kaynak ve pazar ihtiyaçlarını karşılamak için” birbirleriyle savaştılar. Bu savaşlarda devletler kullanıldı, milyonlarca insan öldü. Savaşların amacı kaynak paylaşımı ve pazar elde etmektir. Birinci ve İkinci Dünya savaşları budur.

Elli yıldan beri yeni bir devrim ve yeni bir dönem başladı. Bilgisayarların getirdiği bu devrimin zamanına şimdilerde bilgi çağı ve küreselleşme deniliyor.

Küreselleşme dedikleri, ülke sınırlarını aşan dev şirketlerin dünyayı çıkarları doğrultusunda düzenlemeleri demek…

Merkezi ABD olan ve önce bu ülkeyi denetim altına alan dev şirketler şimdi dünyada yeni düzeni kurmak için bütün güçleriyle çabalıyorlar. Bu işin sırrını hem de işin içinde olarak keşfedenlerden J. Perkins küreselleşmenin gerçek adını ifşa etti: “ŞİRKETOKRASİ”… Onun kitapları okunmalı… Şirketokrasi, İMF, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası gibi araçları kullanarak dünyayı çıkarları doğrultusunda düzenliyor. Bu işi anlamak için de Joseph Stiglitz okunmalı… O da işi içinden bilenlerden… Dünya Bankası eski baş ekonomisti… İşlerin nasıl yürüdüğünü anlamak için de Antonıa Juhasz’ın, Buşh’un Ajandasını okumak yeterli… Kitabın öteki adı “Dünyanın Ekonomik İstilası”

Dev şirketler, “dünyanın kaynaklarına el koymak ve ülkeleri kendileri için uygun pazarlar haline getirmek” istiyorlar. Bunun için, her ülkede kendilerine hizmet edecek iktidarlar oluşturma peşindeler. Bu işi sanayi çağında ülkelerin şirketleri adına devletleri yapardı. Şimdi bu çağda dev şirketler adına, konuşlanılan devletler, yine aynı işi yapıyorlar.

Bu hamur çok su götüren bir hamurdur. Söylenecek çok söz vardır. Ama işin özeti böyledir. Bunu bilmeyen dünyada olup bitenlerin perde arkasını anlayamaz.

Şimdi temel soru sorulmalı ve cevabı verilmelidir. Ülkeler ne yapacak? Küreselleşmeye teslim olup oyuncak hale gelip yok oluşa doğru sürüklenecekler mi? Ya da direnecekler mi? Daha iyisi direnenler safında saf tutup; dev şirketlerin oyunlarını bozacaklar mı?

Şimdi, ülkeleri adına düşündüğünü söyleyen; yazıp çizenlerin; kendilerini yerleştirecekleri iki yer var: “Ya küreselleşmeci olacaklar ya da milli kalacaklar”. Bunun dışındaki kavramlar artık ikinci plandadır.

Milli kalmak, milli ekonomi, milli iç ve dış siyaset, milli kültür mücadelesi vermek ve ülkeyi bilgi çağı üreticisi yapmaktır.

Gayri milli olmak ise globalizme, yeni liberalizme, global kültüre teslim olmak ve global şirketlerin oyuncağı olmayı kabul etmektir.

Özet olarak bugün ülkemizde de saflar millilik ve gayri millilik üzerinde oluşmuştur. Bu konu konuşulmalıdır.

http://www.caferider.com.tr/bugunun-turkiye-sinde-temel-celiski_m3262.html