18-05-2015 tarihinde eklendi
"EDEP YAHU"


     Halk arasında beklenmedik, büyük bir kusur yapıldığında; "Allah'tan kork", "kuldan utan", "edep yahu" cümleleri kullanılır. İnsan yapılanlara, yazılanlara, başkalarına hakaretle, saldırgan ve çirkef bir tutum sergilediği zaman, ona "edep yahu" söylemek imanın bir gereğidir. Bazıları ille de rahmet yerine gazaptan nasip almaya çalışıyorlar adeta. Elbette herkesin kendisi bilir ne yapacağını. Ancak bizim vazifemiz insanları aydınlatmak, doğruları muhataplara aktarmaktır. Ancak konu bizim camiamızı, inanç değerlerimizi, muhataplarımızı alakadar ediyorsa, tabiî ki bizim de bir şeyler yazmamız gayet doğal karşılanmalıdır.

     Toplum içinde öyle kimseler vardır ki nefislerinin heva ve hevesleri ve geçici dünya menfaati için imanlarının yok olacağını, ahretlerinin berbat olacağını hesaba katmadan düşünmeden konuşurlar, yazarlar bir şeyler yaparlar. Bunları yaptıktan sonra oturup düşünenler ve hatta düşünmeye gerek bile duymayan zavallılar olabiliyor. "Edep Yahu" Oysa akıllı, imanlı insanlar konuşmadan, yazmadan, bir şeyler yapmadan önce düşünürler ve sonra yaparlar. Düşündükleri zaman da ahret menfaatinin hesabını yapar ve ona göre karar verirler.

     Birileri yıllarca bazı şeyleri eleştiriyorsa; yok efendim dinde tekelcilik yoktur, din kimsenin tekelinde değil, başkalarının din adına yaptıkları hizmetleri önemsemeyenler din de tekelcilik yapmaktadırlar diye yıllarca eleştiri yapar, etraflarındaki insanları farklı yönlendirir ve nihayetinde tefrikalara sebep olurlarsa ve kendi ellerine geçen ufak imkânlarda aynı tekelciliği kendileri yaparlarsa, kendilerini onaylayanların hizmetlerini, çalışmalarını ellerindeki imkânlarla anlatır, yazar, anlattırırlarsa, kendilerini gözü kapalı onaylamayan, kendilerini kardeş bilip, onların yanlışlarını dile getiren ve mutlak olarak kendilerini onaylamayanların çok önemli ve güzel hizmetleri hakkında tek kelime ile bile söz etmeyenler; Bu durumda, böyleleri yıllarca yapmış oldukları eleştirilerinde samimi ve yapıcı olmadıklarını kendi tutumları ile ispat etmiş olmazlar mı! Bu tür insanlar insanlığın karşısına egoları ile çıkarlar ve egolarına uygun düştüğü oranda insanlara, yaptıklarına değer verirler. "Edep Yahu".
        

     İnsanın maddi iki gözünün yanı sıra basiret gözü ve akıl gözü diye nitelenen bir gözü daha vardır. Bir hadisenin, projenin, konuşmanın, yazının, kişinin, eserin gerçek boyutlarıyla anlaşılması, basiret gözünün görmesine bağlıdır. Basiret gözü kör olmayanlar, yukarıda söylediklerimizin sadece görünen kısmını değil, perde arkası dediğimiz, hikmetini de görür, algılar ve gördükleri ile algılarına göre değerlendirirler. Bu özelliğe sahip kimseler rahmanın rızasını kazanma şuuru ile hareket eder ve görmeyi sadece seyretme boyutunda bırakmaz, seyretme boyutundan çıkararak değerlendirme boyutunu da hayata geçirirler. Bu özelliklere sahip olanlar kalp aynaları temiz olduğu takdirde gerçekleri görür ve idrak eder ve gerçeklere göre hareket ederler.

    İnsanlara, yazılanlara, konuşulanlara, etkinliklere, doğaya, çiçeğe, bitkiye baş gözü ile bakanlar sadece kendi görüş alanı içerisinde olan bölüme bakar ve onun ötesine geçmez. Değerlendirme yapmaz, tahlil etmezler. Bu tür insanlar toplumsal olaylarda her zaman olumsuz olmuşlar ve yapılanlarda sadece ve sadece mide bulandırmışlardır. Böyleleri kullanılmaya müsaittirler. Bunların değer yargıları da daima değişkendir. Bir gün çok değer verdiklerini bir gün ise çok ağır yererler. "Edep Yahu". Böylelerini İmam Cafer Sadık aleyhisselam döneminde çok vardı. Zira o dönemde bazıları vardı bir zaman İmam Cafer Sadık'a (aleyhisselam) dost olur, onun ders halkasında oturur, başka bir zaman ise Allah'ın hüccetinden ayrılırdı. Yani onların sevgisi ve dostluğu vakıa üzerine, objektif değildi aksine sevgileri ve dostlukları sübjektifti. "Edep Yahu".

         Toplum olarak zorlukları aşacak basiret gözü açık bir millet olursak her türlü sıkıntının ve tehlikenin üstesinden geliriz. Bugün toplumdaki insanları tahlil ettiğimizde; bırakın basiret gözünü, bırakın akıl gözünü, baş gözüyle bile gördüklerini basit bir süzgeçten geçirmekten aciz olan insanları görmek mümkündür.  Bir tolumda böyleleri her geçen gün çoğalırsa, güçlü ve mutlu yarınlara ulaşmak mümkün olmaz.

         Bazı insanlar vardır, bilmez, bilmediğini de bilmez. Öğrenmek de istemez. Hasta olduğu halde hastalığını kabul etmez. Etmediği için de tedavi için harekete geçmez. Kendine gerçeği söyleyenlere ise öfkelenir. Böylelerinin yaşamı bilgiden uzak, ön yargıları vardır. Böyleleri ilim, irfan sahibi olmadan kanaat sahibi olduklarını zannederler. Böylelerinin hakkı ve doğruları görecek gözleri, doğruları, yanlışlarını duyacak kulakları, hakikatleri idrak edecek kalpleri yoktur. Aslında vardır da ama nefse kul heva hevese tabi olduklarından yoktur. Nefsi ile karar verenler bir anlık öfke ile bir kibrit çöpü ile kocaman bir ormanı hiç umursamadan yakar, kül eder. Geçmiş yılların güzel anılarını hiç yaşanmamış gibi maziyi tahrip eder, yok sayar. Sözlerinin nasıl anlaşıldığı umurlarında bile olmaz. Her sözleri ile saçmalarlar. Etrafa kin, nefret ve ayrımcılık aşılarlar ama güzeli ve doğruyu yaptıklarını zannederler. Uğraş ve çabaları kendilerini her konuda doğru ve vazgeçilmez göstermektir. Oysa böyleleri bu düşünce ile çaba sarf ettikleri oranda bir mum gibi yavaş yavaş yanıp söndüklerinin farkında bile değillerdir. Aklanma psikolojisi ile kesin bir kanaate dönüşmüş zanlarını haykırmak için fırsat kollarlar sadece. Böyle karakterler her zaman da ve her toplumda vardır ve çok çabuk tanınmaz ve anlaşılmazlar. Böylelerini olaylar, haller, tavırlar ve davranışlar kendiliğinden tanıtır. 
        

         Bu günümüze, yarınlarımıza geceli gündüzlü hizmetler eden, camiaya, hadiselere, yaşananlara doğru zeminlerde yön vermeye çalışan, yaşanan olayların önünü, arkasını, boyutlarını anlayan, yarınların hesabını yapan ve toplumun yarınlarını, gençliğin sıkıntılarını, mektebe müanit olup mektep çalışanlarına şaşı bakmaları, onlarla uğraşmaları kendisine büyük bir dert olarak gören, toplumsal bilince eren basiret gözü açık olan çilekeş, zahmetkeş âlimlere, kanaat erlerine, basiretli, şuurlu, bilinçli olan ve kuruntusu olmayan enerji dolu ihlâslı gençlere destek verilmesi, sahip çıkılması aklın ve imanın bir gereğidir. Sahip çıkmayanlara, onların hizmetlerine değer vermeyenlere, yapılan hizmetleri kendi hesaplarına uygun olduğu takdirde tasvip edip destekleyenlere ve farklı tutumlar sergileyenlere şunu demek gerekir  "Edep Yahu"

"Edep Yahu" söylemeye mecbur kalmayacağımız yarınlara…

Selam ve Dua ile…

http://www.caferider.com.tr/-edep-yahu-_m3331.html