28-09-2015 tarihinde eklendi
İMAM CAFER SADIK'IN (aleyhisselam) ŞİA OLMAYANLARA YAKLAŞIMI


    İslam dini sosyal bir din olup kendisine inananlara yardımlaşma ve dayanışmayı emretmektedir. Yardımlaşma ve dayanışma noktasında ise din, dil, mezhep ayrımını gözetmemektedir. Bunun en güzel örneklerini Ehlibeyt imamlarının hayatlarında görmek mümkündür. Ehlibeyt imamları kendi velayetlerine inanmayanların hastalarının, hacdan dönenlerinin ziyaretlerine gidilmesine dair emirler vermişler, taraftarlarına, onlara güzel ahlak, delil ve burhan ile kendilerini ifade etmelerini emretmişlerdir. Ehlibeyt imamlarının siresinde ve hadislerinde bunların yüzlerce örneği olmasına rağmen Şia içerisinden radikal olan bazıları bu tutumun aksine bir yol tutmuş ve hakaret ve küfretme yoluna gitmişlerdir. Aşağıda nakledeceğimiz rivayetin velayeti kabul etmeyenlere karşı nasıl davranmamız noktasında cümlemize rehber olmasını temenni ediyorum.

     İmam Cafer Sadık (aleyhisselam) gecenin karanlıklarında sırtına erzak ve ekmek yüklenerek fakirlerin mahallesini dolaşır ve onlara yardım ederdi. Mualla b. Huneys şöyle diyor; Bir gece ben de sessiz bir şekilde imamın arkası sıra yola koyuldum. İmam Beni Saide gölgeliğine (bir mahalle) doğru gidiyordu. Bir anda imamın sırtından bir şeyler yere düştü. O esnada imamın yavaş bir şekilde şöyle dediğini duydum; "Allah'ım yere düşeni bana geri döndür. İleri giderek imama selam verdim. İmam sesimden beni tanıdı ve Mualla sen misin diye sordu. Ben imamın cevabını verdikten sonra, yere düşenin ne olduğuna baktım ve bir miktar ekmeğin yere düştüğünü gördüm. İmam; Mualla ekmekleri yerden topla ve bana ver diye buyurdular. Ben onları topladım ve imama verdim. Ben imama bir insanın zorlukla taşıyabileceği ekmek dolusu yükü taşımam için bana vermesini söyledim. İmam; ben bu işe senden daha layığım ama benimle beraber gelebilirsin buyurdu. İmam ekmek dolusu yükü omuzlanarak Beni Saide gölgeliğine doğru ilerledi. Bir yere ulaştık, orada evleri olmayan bir grup fakir ve çaresiz insan uyuyorlardı. Onlardan bir tanesi bile uyanık değildi. İmam onların her birinin kucağına bir veya iki ekmek bıraktı ve hatta bir tanesi bile ekmeksiz kalmadı. Daha sonra oradan ayrıldık. Ben imama şunu sordum; Sana feda olayım bu yardım ettiklerin hakkı tanıyorlar mı (yani Şia mıdırlar)? İmam Cafer Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurdular;  “Eğer onlar hakkı tanımış olsalardı onlara tuz da verirdim." (Kâfi, c.4, s.12-Tahzib, c.4, s.105-Vesail-üş Şia, c.9, s.399)

     Ehlibeyt imamlarının tutum ve davranışları ortadadır. Ancak Ehlibeyt imamlarının amellerine rağmen bazı radikal düşünenler farklı bir yol tutmuşlardır. Bu radikal olanlarının kimi zaman konuşmaları yaldızlı olabilir ama amelleri, davranışları, ağızları hakaretten ve çirkeften öteye geçmez. Kurban olduğum İmam Cafer Sadık aleyhisselamın yanındaki arkadaşı kölesine "ey babası belli olmayan" diye küfür ettiğinde; Kurban olduğum imamın öfkeden rengi değişmiş, kişiyi azarlamıştır. O günden sonra, tarih o kişiyi kurban olduğum imamın yanında görüldüğünü kaydetmemiştir.

      Ehlibeyt imamları insanların ayıplarını ayyuka ederek asla mücadele etmediler. Bir Hristiyan bayanın ayağından çıkarılan halhal Hz. İmam Ali'ye (aleyhisselam) haber verildiğinde "Müslüman geyretinden ölse kınanmamalıdır" buyurdu. Ehlibeyt karşısındaki düşmanın bile namusuna halel getirilmesine müsaade etmemiş, düşmanının bile namusunu korumuştur. Ehlibeyt insanların ilmi ve itikadi yanlışlarını konu etmiş, bu dalda mücadele etmişlerdir, ama insanların ailevi konularını (gaybı bildikleri halde deşifre) etmemişlerdir. Ehlibeyt ayıp açmamış, ayıp örtmüştür… Ancak kendilerini herkesten daha iyi Şia gören bazıları bu güzel amellerin aksini kendilerine yol edinmişlerdir. Acaba bir insanın amel ve söylemi Ehlibeytin amel ve söylemi ile taban tabana zıt olursa bu insanın ameli ne derece Ehlibeytin ameline benzemiş olur!

      Adamın birinin peygamberlik iddiasında bulunduğu padişaha haber verilir. Padişah bunu cezalandırmak istediğinde; Adam şöyle der: Efendim önce benim cemaatimi bir görün, sonra hakkımda ceza kararı verin. Padişah adama; Cemaatini alıp gelmesini söyler. Sahte peygamber cemaati ile padişahın huzuruna geldiğinde, padişah seni dinliyorum der: Sahte peygamber, cemaatine (affınıza sığınıyorum, beni affedin, mecburum bunu yazmaya) EŞEK gibi anırmalarını söyler. Cemaat, eşek gibi anırmaya başlar. Sahte peygamber: padişaha bakarak; efendim gördünüz mü, işte benim cemaatim bunlardır; Ben böyle eşeklerin peygamberiyim.

Not 1:Unutmayalım ki; "Soğan yemeyenin ağzı kokmaz" Ağzı kokanlar verecekleri tepki ile kendilerini belli edeceklerdir.

Not 2: “İÇTİHAT VE TAKLİT”hakkında dokuz bölümlük makale yayınlayacağımızı daha önce duyurmuştuk. Bu makalelerden dört tanesini bu güne kadar yayınladık. Ancak diğer beş bölümü makale olarak yayınlamayacağız. Zira içtihat ve taklidin dışında bugün gündemde olan bir takım konular hakkında “ALLAH İLE ALDATANLARI TANIYALIM” (Gulat ve Ahbarilere Cevaplar) adında 300 sayfalık kapsamlı ve sağlam delillere dayalı bir eser kaleme aldık. Dolayısıyla dileyenler içtihat ve taklit konusunun tamamını bu eserimizden takip edebilirler…

Selam ve Dua ile…

http://www.caferider.com.tr/imam-cafer-sadik-in-aleyhisselam-sia-olmayanlara-yaklasimi_m3345.html