07-06-2016 tarihinde eklendi
ABDESTLİ MÜNAFIKLAR!


Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihivesellem) şöyle buyuruyor;  “Dört şey kimde olursa o katıksız (halis) münafıktır. Bu dört şeyden birisi kimde olursa onu terk edene kadar onda nifaktan bir sıfat var demektir; Güvenildiği halde hıyanet eden, yalan konuşan, söz verip aldatan ve düşmanlıkta haddi aşan.” (Et-Tarğib, c.4, s.10)

Münafıklar yaygaracıdırlar erdemden, onurdan ve ilkeli olmak ve ilkeli yaşamaktan kopuk insanlardır. Böyleleri ilkeli ve erdemli olmaktan söz etseler bile ilkesiz ve erdemsizliğin şahlığını yaparlar. Yaygaracı olan bu insanlar erdemsiz ve ilkesizlerdir ve daima kusur ve noksanlık arayışı içerisinde olurlar. Kusur ve noksanlığı bulamadıkları zaman kendi hayal dünyalarında vesveselere kapılarak iftiralar üretmeye ve ürettikleri iftiraları da işlerine gelen ortamlarda yaygaraya başlarlar ve kendileri gibi başkalarını da kendi yaygaralarına inandırmaya uğraşırlar. Yaygara üretenler de, yaygaralara inanlar da ilke ve erdemden uzak kimselerdir. İşte iç yüzlerini, sıfatlarını anlatmaya ve ortaya koymaya çalıştığımız münafıkların durumu budur.

Oysa her Müslümanın hayatını dünya ve ahiret arasında dengelemesi, bir ölçüye göre ayarlaması bilinci ile yaşaması aklın ve imanın bir gereğidir. Hayatımızı kimlere, nelere, hangi kıstaslara göre  ayarlayacağız. Allah, Müslümanlara usveihasene diye nitelediği fahri kainat efendimizi idol edinmelerini emretmiş ve Resul-ü kibriya efendimiz de bizlere canlı Kuran'lar olan Ehlibeyt'ini samit Kuran ile beraber emanet bırakmıştır. Her Müslüman hayatını gerçek idole ve O idolün sonrasında, idolün emanetleri olan diğer idollere ve onların ilkelerine göre hayatını dizayn etmelidir. Bu tarzı kendilerine yaşam felsefesi edinenlerin sevgileri de nefretleri de ölçülü ve dengeli olur. Ancak münafıklar bu kavramlardan söz etseler bile işleri, uğraşları kendi sorumlulukları ile ilgilenen veya kendi işinde ve halinde olan müminlerle uğraşmaktır. “Müminler ile uğraşanlar pantolonlarının dizlerini yırtacak kadar secdelerde kalsalar, namazlar kılsalar, müminlerle uğraştıkları için öldüklerinde onlara ateşten elbiseler giydirirler…”Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihivesellem): “Kimde üç sıfat olursa oruç tutsa da, namaz kılsa da ve kendisinin Müslüman olduğunu kabul etse de, o insan münafıktır; kendisine güvenildiği halde hıyanet eden, yalan konuşan ve söz verdiğinde sözünü tutmayan.”(Bihar-ülEnvar, c.69, s.108)

Münafıklar her konuda kendilerini ölçü ve mihenk olarak görürler. Oysa insan kendisini ölçü kabul ettiği durumda doğrular ve yanlışları kendisine göre değerlendirir. Ancak bilinmelidir ki, doğrular ve yanlışların ölçüsü-furkanı ilahi kavramlardır.

Münafıklar müminlere karşı çok mu çok cesurdurlar. Müslümanların içindeki bu karakterler sadece Müslümanlara karşı cesurdurlar, sadece kendi halkına karşı cesur ve despotturlar, sadece onların karşısında arz-ı endam ederler ama mektebi değerlere her gün saldıranlara karşı bunların bir söz yazdığını ve konuştuğunu görmeniz ve duymanız mümkün olmaz.

Münafıklar işlerine gelmeyenleri hedef gösterirler. Karşılarındakinin kim veya kimler olduğu önemli değildir onlar için. İnsanlık tarihi ne kadar eski ise hedef gösterme ve gösterilme de bir o kadar eskidir. Tarih boyunca münafık ve mümin daima karşı karşıya olmuş ve birbirlerine karşı mücadele içinde olmuşlardır. Ancak mümin münafığa karşı mücadelesini şartlarına göre ilkeli olarak sürdürmüş. Ama münafık mümine karşı mücadelesini karalama kampanyaları ile ilkesiz ve namertçe sürdürmüştür. İnsanlık tarihinde bu iki tabloyu fazlası ile görmek mümkündür.

Münafık her ne kadar mütevazı bir görüntü sergilese de aslında çok mu çok bencildir. Bencil insan hakkı görüp, işitip kabul etmez, hidayet ve saadet yolunda mesafe almaz, ilerlemez ve gözleri bağlı, kulakları sağırmış gibi aynı yerde dönüp durur. Etrafındaki insanların midesini bulandırmaktan, moralleri bozmaktan başka bir şey yapmaz bencil insan. Allah'ın dinine ihlâs ile hizmet edenler din adına etkinlikler yaptıkları zaman "egoistler" toplumda kendilerini fark ettirmek için adeta boy gösterirler ve etkinlik bittikten sonra üç-beş ay toplumda kimse görmez böylelerini. Yaşantıları, komşuluk, dostluk, akrabalık ilişkileri, din alanında yaptıkları hizmetleri benlik hesabına göre olanlar, benlikle oturup, benlikle kalkanlar, aradıklarını "benliğin" karanlık bataklıklarında arayanlar, istedikleri kadar uğraş verseler de, çaba gösterseler de bir arpa boyu kadar yol alamazlar.

 

Devam Edecek…

Selam ve dua ile…

http://www.caferider.com.tr/abdestli-munafiklar_m3373.html