13-06-2012 tarihinde eklendi
Kendini Yenileme


Kendini her açıdan yenileme, sürekli var olabilmenin ilk esası ve önemli şartıdır. Sırası geldikçe kendini yenileyemeyen her şey, güçlü de olsa, er-geç tükenip gitmeye mahkûmdur. Her şey, kendini yenileyerek canlı kalır ve yenilenmek onu canlı kılar. Varlığını sürdürmesi de bu esas şarta bağlıdır. Sünnetullah da bunu gerektirmektedir. Aksini düşünmek dahi bir sorumsuzluktur ve duyarsızlığın ta kendisidir.

Yenilenmenin durması ise, canı çekilmiş ceset gibi, kendine bir mana ve mefhum yüklemeden, bir akim durma yaşam sonucu kendisini kendi elleriyle mahkûm ederek sonlandırmaktır.

Yeryüzünde, her şeyin kendini yenilemesine “muhteşem mahşeri misal” denilmesi de aslında abartılı değildir. Aynen Allah’ın Zilzâl suresinin 6. ayetinde buyurduğu gibi:

يَوۡمَٮِٕذٍ۬ يَصۡدُرُ ٱلنَّاسُ أَشۡتَاتً۬ا لِّيُرَوۡاْ أَعۡمَـٰلَهُمۡ.

“O gün insanlar, gittikleri yerden gelirler, yaptıklarını görmek için.”(Zilzâl/6)

İşte o gün insanlar farklı, farklı renkleriyle, farklı, farklı simalarıyla, yaşlarıyla, cinsiyetleriyle ve amelleriyle… Yerlerinden kalkarlar ve yaptıklarının karşılığını almak ve görmek için Mahşere doğru hareket emrini beklerler. Yüce yaratan, Uhrevi Mahşeri, dünyevi örneklerle, insanlığa;  algılamaları, kendilerini gözden geçirmeleri ve kendilerini yenilemeleri için aslında bir açıdan da bir kanıt olarak sunmuştur. Bunu bazen doğada baharın gelişiyle her şeyin yeniden canlanması ve yeniden hayatın olar için başlaması; bazen de ibadi bir eylem olan Hac’da -bir giysiyle- insanların toplu ibadete koyulmasıyla perçinlemiştir.

Güller, ağaçlardaki çiçekler ve yapraklar tümü kara toprağın bağrından yeniden çıkarak ünlü şair Sadi Şirazi’nin de dediği gibi birer “Vehdehula şerike leh” Allahın Varlığına ve tevhidin birer canlı kanıtı olmaya ziyadesiyle yeterli olduğu gibi aynı zamanda insana kendini yenileme bilinç ve şuurunu sunmakta en güzel örnek teşkil etmektedir. Bu yenileme yeryüzünü şenlendirip cennetlere çeviriyor olmasıyla birlikte akıl ve kemal sahiplerine de çok engin dersler ve mesajlar vermektedir. Tabi ki düşünenlere ve akıl sahiplerine ve kendini aynen evrende olan ve kendini yenileyen her şey gibi yenileme derdi ve gamı olanlar için bu engin mesaj geçerliliğini taşır.

İnsanın kendini yenilemesi üç kısımdır.

 

1-      Ölümle sonuçlanmasıdır. Bu hususta Allah Kuran’ın Al-i İmran sure’sinin 185. ayetinde şöyle buyuruyor:

كُلُّ نَفۡسٍ۬ ذَآٮِٕقَةُ ٱلۡمَوۡتِ‌ۗ

“Herkes ölümü tadacak.”( Al-i İmran/185)

2-      İnsanın inişe doğru değişimi ve kendini yenilemesidir. Kuran Nisâ suresinin 145. ayetinde şöyle buyurmaktadır:

إِنَّ ٱلۡمُنَـٰفِقِينَ فِى ٱلدَّرۡكِ ٱلۡأَسۡفَلِ مِنَ ٱلنَّارِ وَلَن تَجِدَ لَهُمۡ نَصِيرًا.

“Şüphe yok ki münâfıklar, ateşin en aşağı katındadırlar ve kesin olarak onlara bir tek yardımcı bile bulamazsın.”( Nisâ suresi/145)

Yine Allah Kuran’ın Tîn Suresi’nde şöyle buyuruyor:

لَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَـٰنَ فِىٓ أَحۡسَنِ تَقۡوِيمٍ۬ (٤) ثُمَّ رَدَدۡنَـٰهُ أَسۡفَلَ سَـٰفِلِينَ.

Gerçekten de biz, insanı, en güzel bir sûrete sâhip olarak yarattık. Sonra da onu döndürdük, aşağıların en aşağısına attık.”(Tîn Suresi/4-5)

3-      İnsanın kemale doğru yükseliş yönünde kendini değiştirmesi ve yenilemesidir. Bu hususta Kuran Enfâl sure’sinin 4. ayetinde şöyle buyuruyor:

أُوْلَـٰٓٮِٕكَ هُمُ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ حَقًّ۬ا‌ۚ لَّهُمۡ دَرَجَـٰتٌ عِندَ رَبِّهِمۡ وَمَغۡفِرَةٌ۬ وَرِزۡقٌ۬ ڪَرِيمٌ۬.

“Onlardır gerçek inananlar, onlarındır Rableri katında dereceler, yarlı-ganma ve dâimî, bitmez-tükenmez rızık.” (Enfâl suresi/4)

Yine Allah Kuran’ın Al-i İmran Sure’sinin 163.ayetinde şöyle buyuruyor:

هُمۡ دَرَجَـٰتٌ عِندَ ٱللَّهِ‌ۗ وَٱللَّهُ بَصِيرُۢ بِمَا يَعۡمَلُونَ

“Onlara Allah katında dereceler var ve Allah ne yapıyorlarsa hepsini görür.”(Al-i İmran/163)

İnsandaki “Kendini yenileme”; Ahlak ilmi”nde genellikle  “İnişe veya kemale doğru” değişmesi ve kendini yenilemesi şeklinde ele alınır. Birinci kısımsa bu iki kısmın sonucunu insanın görmesini ve yaşamasını sağlar.

Gerçek yenilenmede, insanın çekirdeğinde ve benliğindeki safveti koruyarak geçmişten günümüze gelen bütün ilahi değerlere bağlı kalarak o değerlere uyum sağlayarak ve Allah’ın rızasını kazanmak için riya ve gösterişten uzak amel ederek kendini yenilemesi esastır. Önemli olan insan kendini bu mübarek ayların maneviyat dolu havasından yararlanarak ilahi ziyafet ayı olan mübarek Ramazan ayına girerken onun azamet ve değerini derk etmesi ve yaşamasını sağlaması için daha çok gayret ve himmet etmelidir.

 Bu nedenle insanın kendini yılın tüm aylarında özelliklede bu üç ayların ikisinde yani Recep ve Şaban aylarında kendini tamamen yenilemesi, kendini ilahi ziyafete hazırlaması çok önemli ve gereklidir. Ölmeden ölümü görmesi ve tatması, hayatın içinden o yapayalnız da olsa, bir yıldız gibi süzülüp maşukun huzuruna iştiyak ve heyecanla koşması için aslında her günün yeni doğuşuyla o da hayata yepyeni güzellik ve safvetlerle doğmalı ve kendini yenileyerek dününden daha hayırlı eylemler ve söylemler için rabbinin rızasında koşuşturmalıdır. Bu hususta yüce Allah Kuran’ın Ra'd Suresi’nin 11. ayetinde şöyle buyuruyor:

إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوۡمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِہِمۡ‌ۗ وَإِذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِقَوۡمٍ۬ سُوٓءً۬ا فَلَا مَرَدَّ لَهُ ۥ‌ۚ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَالٍ.

“Şüphe yok ki bir topluluk, ahlâkını değiştirmedikçe Allah o topluluğu değiştirmez. Allah, bir topluluğun kötülüğünü dilerse o kötülüğü geriye atmaya imkân yoktur ve onlara, ondan başka bir yardımcı da bulunamaz.”Rad suresi/11)

Bu ayette iki önemi hususa dikkat etmeliyiz.

Bir- Allah İnsana ahlakını özgür iradesini kullanarak iyi yönde değiştirme ve kendini yenileme gücünü vermiştir. Nitekim kötü yönde değiştirme gücünü de vermiştir. Ancak insanların iyi yönde kendini yenilemesi ve değiştirmesi için insanlara peygamberler ve kitaplar dahi göndermiştir. Ancak insan, kendini zulmet ve günahların karanlığının pençesine tutsak kılarsa sonucuna da dünyevi ve uhrevi olarak katlanmak zorundadır. Ayetlerde bu husus çok çarpıcı örneklerle vurgulanmıştır.

İki- İnsan kötü yönde değiştiği ve kendini kötü yönde yenilediği andan itibaren dünyevi sıkıntılar etrafını saracak ve ciddi sıkıntılar onu bulacaktır. Ayrıca uhrevi sıkıntılar ve cezalar da yarınını beklemekte olacaktır. Bu iki sıkıntı ve zorluğu insandan giderecek biri de yoktur. Çünkü Allah ayetin devamında şöyle buyurmuştur:

Allah, bir topluluğun kötülüğünü dilerse o kötülüğü geriye atmaya imkân yoktur ve onlara, O’ndan başka bir yardımcı da bulunamaz.”

Allah’ın yardımı olmadan kim bir sıkıntıyı insandan gidere bilir ki? İnsanın gerçek yardımcı ve gerçek dostu Allah ve onun Peygamberleri ve Ehl’i Beyt’i ve bunlara gönül verenler ve gerçek manada onların yolunda sadakatle yürüyenler olmayınca, diğer tüm dostlukların bir hiç olduğunu bilmelidir. Çünkü Allah ve Allah dostlarının dışında onların kendine faydası olmadığı gibi bir başkasına nasıl faydası olabilir ki? Öyleyse dost edinirken, ona baktığında rabbini hatırlatacak insanlar olmasına önem verilmelidir. Ruhunu zehirlerle doldurup kasavetin ve karanlığın bağrına yapayalnız bırakacak olanlardan ise uzak durulmalıdır.

Gerçek manada yeryüzüne bakıldığında topraktan başka bir şeyin görülmediği ve yeniden ona hayat veren yüce Allah, aynen en bedbaht olan ve kalbi taşlaşmış insana da Rabbinin huzuruna döndüğü andan itibaren yeniden hayat bulacağını ve yeniden huzur bulacağını Kuran Hadîd suresinin 17. ayetinde şöyle açılamıştır:

ٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ يُحۡىِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِہَا‌ۚ قَدۡ بَيَّنَّا لَكُمُ ٱلۡأَيَـٰتِ لَعَلَّكُمۡ تَعۡقِلُونَ.

“Bilin ki Allah, yeryüzünü, ölümünden sonra diriltir; andolsun ki akıl edesiniz diye size delillerimizi apaçık bildirdik.”

Evet, toprağın bağrından bir gülün yeşermesi, akıl sahibi olanlara önemli dersler veriyor ve hayatta insanın ümitsizliğe düşmemesi gerektiğini apaçık anlatıyorsa; aynen kalbini günahların sonucunda karartmış ve taşlaştırmış biri de bir anda Rabbine dönüş yaptığında; artık, onun kendini yenilemesi ve kurtuluşu demektir. Nitekim Allah insanların ümitsizliğe kapılmaması ve günahlar ve masiyetler deryasında boğulmaması için kullarını uyararak Zümer suresinde şöyle buyuruyor:

قُلۡ يَـٰعِبَادِىَ ٱلَّذِينَ أَسۡرَفُواْ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمۡ لَا تَقۡنَطُواْ مِن رَّحۡمَةِ ٱللَّهِ‌ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَغۡفِرُ ٱلذُّنُوبَ جَمِيعًا‌ۚ إِنَّهُ ۥ هُوَ ٱلۡغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ (٥٣) وَأَنِيبُوٓاْ إِلَىٰ رَبِّكُمۡ وَأَسۡلِمُواْ لَهُ ۥ مِن قَبۡلِ أَن يَأۡتِيَكُمُ ٱلۡعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ.

“De ki: Ey nefislerine uyup hadden aşırı hareket eden kullarım, Allah rahmetinden ümit kesmeyin; şüphe yok ki Allah, bütün suçları örter, şüphe yok ki o, suçları örter, rahîmdir. Ve dönün Rabbinize ve teslîm olun ona, size azap gelip çatmadan, sonra yardım edilmez size.”(Zümer/53-54)

Evet, O’nun rahmetinden ümit kesmek bile insanın kendine yapacağı en büyük günah ve zülümdür. Ümitsiz olmamakla beraber, azap gelmeden ve ömür sona ermeden dönüşü ve insanın kendini yenilemesini Allah beyan ediyor. Böylece insanın kendini yenilemesi için ümitsizliğe düşmemesi ne kadar önemliyse zaman da bir o kadar çok önemlidir. Yine Allah Hadîd suresinin 16.ayetinde şöyle buyurmuştur:

أَلَمۡ يَأۡنِ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَن تَخۡشَعَ قُلُوبُہُمۡ لِذِڪۡرِ ٱللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ ٱلۡحَقِّ وَلَا يَكُونُواْ كَٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَـٰبَ مِن قَبۡلُ فَطَالَ عَلَيۡہِمُ ٱلۡأَمَدُ فَقَسَتۡ قُلُوبُہُمۡ‌ۖ وَكَثِيرٌ۬ مِّنۡہُمۡ فَـٰسِقُونَ.

“İnananlara, o çağ gelmedi mi henüz, Allah'ı anış ve Kur’ân'dan inen şeyler, onların gönüllerini yumuşatsın da tamâmıyla korkup itâat etsinler ve önceden kendilerine kitap verilenlere benzemesinler; onların, peygamberleriyle araları, uzayıp açıldıkça kalpleri katılaştı ve onların çoğu, buyruktan çıktı.”

Evet, insan kendini yenilemede ve inişten çıkışa ne kadar erken dönüş yaparsa aslında bir o kadar geçmişini telafi etmede zaman kazanmış olur. Böylece insanın kendini yenileme açısından hayatında bazı anlar ve zamanlar önem kazanmaktadır. Bu nedenle Allah’ın kullarına lütuflarından biri de mübarek üç ayları kullarına sunmasıdır. Çünkü insan bu üç ayda isterse kendini sil baştan manevi olarak insanların gıptayla bakabileceği yerlere getirir ve her iki cihanda yani dünyevi ve uhrevi olarak kendine hayatı kolaylaştırır ve dünya ve ahiret güzelliklerini bir arada kazanmış olur. Bu nedenle Allah Kuranın Leyl Suresi’nde şöyle buyuruyor:

  فَأَمَّا مَنۡ أَعۡطَىٰ وَٱتَّقَىٰ (٥) وَصَدَّقَ بِٱلۡحُسۡنَىٰ (٦) فَسَنُيَسِّرُهُ ۥ لِلۡيُسۡرَىٰ (٧) وَأَمَّا مَنۢ بَخِلَ وَٱسۡتَغۡنَىٰ (٨) وَكَذَّبَ بِٱلۡحُسۡنَىٰ (٩) فَسَنُيَسِّرُهُ ۥ لِلۡعُسۡرَىٰ.

“Ve kim verdi ve çekindiyse. Ve en güzel sözü gerçeklediyse, Artık ona en kolay yolu kolaylaştırırız. Ve ama kim nekeslik etti ve zenginleşmeyi dilediyse. Ve  en güzel sözü yalanladıysa. Artık ona da en güç yolu kolaylaştırırız.”(Leyl suresi/ 5-10 kadar olan ayetler)

Demek ki insan, kendini yenileyerek ve doğru yola yönelterek hem dünyevi hem de uhrevi sıkıntı ve zorlukların pençesinden kendini kurtarmış olur. Bu nedenle Allah Inşıkak suresinin 8. ayetinde şöyle buyuruyor:

فَسَوۡفَ يُحَاسَبُ حِسَابً۬ا يَسِيرً۬ا.

 “Artık onun hesâbı, kolayca görülür.”

Ancak kendini yenileme derdinde olmayanlar ve sürekli günahlarında ısrar edenler ve Rablerine dönüş yapmayı düşünmeyenler için meşru olmayan hedeflerine kolayca ulaşma olanakları olsa dahi durumları her iki açıdan da vahimdir. Dünyevi ve uhrevi olarak ta sıkıntı ve zorlukların onları gözettiğini ve beklediğini asla unutmamaları gerektiğini Allah apaçık beyan etmiştir. Nitekim Allah, Müddessir suresinde şöyle buyuruyor:

فَذَٲلِكَ يَوۡمَٮِٕذٍ۬ يَوۡمٌ عَسِيرٌ.

“Artık o gündür pek güç bir gün. ”( Müddessir/9)

Yine Allah, Taha suresinde şöyle buyurmaktadır:

وَمَنۡ أَعۡرَضَ عَن ذِڪۡرِى فَإِنَّ لَهُ ۥ مَعِيشَةً۬ ضَنكً۬ا وَنَحۡشُرُهُ ۥ يَوۡمَ ٱلۡقِيَـٰمَةِ أَعۡمَىٰ (١٢٤) قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرۡتَنِىٓ أَعۡمَىٰ وَقَدۡ كُنتُ بَصِيرً۬ا (١٢٥) قَالَ كَذَٲلِكَ أَتَتۡكَ ءَايَـٰتُنَا فَنَسِيتَہَا‌ۖ وَكَذَٲلِكَ ٱلۡيَوۡمَ تُنسَىٰ

Beni anmadan yüz çevirene gelince: Dünyâda ona dar bir sıkıntılı geçim var, kıyâmet günü de onu kör olarak haşrederiz. Yâ Rabbi der, beni neden kör haşrettin, hâlbuki ben görüyordum. Böylece der, sana delillerim geldi de unutuverdin onları, işte sen de tıpkı o çeşit unutulmadasın bugün.”

Evet, bu dünyada insan kendini kör etmişse ve hakkın cilvelerini görmemişlikten gelmişse veya gördüklerini inkâra doğru götürerek basiret gözünü kör etmişse ahirette görme fikrini unutmalıdır.

Kendini yenilemeyle ilgili Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyuruyor:

قال رسول الله صلى الله عليه وآله وسلم«من استوى يوماه فهو مغبون، ومن كان آخر يوميه خيرهما فهو مغبوط، ومن كان‏آخر يوميه شرّهما فهو ملعون، ومن لم ير الزيادة في نفسه فهو إلى النقصان، ومن كان إلى‏النقصان فالموت خير له من الحياة»،

“Her kimin İki günü bir olursa zarar etmiştir; Her kimin bu günü dününden daha iyi olursa ona gıptayla bakılmalıdır; Her kimin bugünü dününden kötü olursa o lanetlenmiştir; Her kim, kendinde ilerleme görmüyorsa;  eksikliğe doğru harekette olduğu için ölüm ona daha hayırdır.” (Bihar-ul Envar C68 s 173)

Evet, önemli olan, insanın kendi ruhunu manevi derecelere ulaşması için hayatın güncel kir ve toz toprağından ve şeytanın zehirli oklarından arındırması; ruhunu, seyr-i süluk ehlinin belirlediği amellerle cilalaması ve temizlemesini sağlamasıdır. Böylece basiret gözünü de kör etmeden Enbiya ve Evliya özellikle Hatemi Enbiya Hz. Muhammed (s.a.a) ve onun Ehl-i Beyt-inin (a.s) gerçek dostlarından ve yolunda aşkla şevkle yürüyenlerin zümresinde olmakla beraber ileriye doğru mesafe almada himmet ve gayretini ve azmini geliştirdiği oranda nasiplenmiş olur.

Allah, cümlemize, ruhunu ve kendi benliğini fıtrat-ı ilahi üzerine yenileyerek dünya ve ahiret güzelliklerini kazanmada ve özellikle kendi rızasını kazanma ve ziyafetinde adap ve erkânına uygun olanlardan olmayı bizlere nasip eylesin…

İltiması dua ile…

http://www.caferider.com.tr/kendini-yenileme_m.html