Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Vehhabiler yıkım sever
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
11-05-2013 14:03 - 1230 Okunma


Vehhabiliğin temelinde esas olarak 1328 yılında 65 yaşında ölen ve kendisini Hanbeliliğin yenileyicisi ilan eden İbni Teymiyye'nin yorumları var. Teymiyye, İlk dört halifeden ikisini, Hz. Ömer ve Hz. Ali'yi, 'hatalı kişiler', felsefe ve tasavvufu günah sayan, bundan dolayı İmam Gazali ve İbni Sina gibi alimlerin eserlerinin yasaklanması gerektiğini, kilise ve sinagogların yıkılmasının şart olduğunu savunan bir kişiydi.
Vehhabilik ilk olarak Arabistan'ın Necd şehrinde ortaya çıktığı için Necdiyye olarak da biliniyor. Nitekim mezhebe adını veren Muhammed bin Abdülvahab 1744'te Necd' te şerif olan Muhammed İbni Suud'a bu düşüncelerini kabul ettirdikten sonra (Abdülvahab aynı zamanda şerif ailesinin damadıydı...) onu Osmanlı hâkimiyetini reddederek müstakil bir devlet kurmaya ikna etti. Suud'un ölümünden sonra yerine geçen Abdülaziz döneminde ise onu Vehhabi düşüncesinin Arabistan'a hakim kılınması için şiddet kullanmaya yönlendirdi.

Vehhabilik ve şiddet
Bu telkinle harekete geçen Abdülaziz halifeliğini ilan etti, hatta işi o sırada Osmanlı tahtında oturan 3. Selim'i kendi mezheplerine uymaya davet etmeye kadar vardırdı.

Gaileler içindeki İstanbul bölgede neler olup bittiğini öğrenmeye çalışırken bu mezhep yanlıları Mekke'deki sahabe mezarlarını tahrip etmekle meşguldüler. Zira Abdülvahab'ın yorumu herkesi günahkâr saymaya cevaz veriyor, dolayısıyla karşılarına kim çıkarsa onu soyup, günah içindeki kişinin malı-canı helal sayıldığı için sevap işlediklerini sanan bedevi Arapların işine geliyordu.

1803'te Abdülaziz suikasta kurban gitti, yerine geçen oğlu Suud da, civardaki beldelere mezhep inancını kabul ettirmek için baskı yapmaya başladı. Ama tehditleri öylesine öfke davet etti ki Yemen din adamları toplanıp Vehhabiliği 'kâfirlik' olarak ilan ettiler. Bunan üzerine Suud, Medine'de ne kadar sahabe türbesi varsa hepsini iz kalmayacak şekilde yıktırdı, Peygamberin kabrinde bulunan İstanbul'dan gönderilmiş eşyanın üzerindeki kıymetli taşları söktürüp ganimet olarak hazinesine kattı.
Saldırının 2. Mahmut'u harekete geçirdiğini ve 'eşkıyanın tenkiline' Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın memur edildiğini biliyoruz. Arabistan'a oğlu Tosun Paşa'nın komutasında asker gönderen Kavalalı, onun öldürülmesi üzerine aynı göreve bu kez küçük oğlu
İbrahim'i tayin etti. Bu arada babasının yerine Arap tahtına çıkan Abdullah b. Suud,
İbrahim Paşa tarafından yakalanıp İstanbul'a
getirildi ve 1819'da kısa bir yargılamayı takiben 'isyan' suçundan idam edildi.

Osmanlı yıkılırken
1517'de İslam tarihinde ilk kez Arap olmayan bir emir halife unvanını almıştı. Ve muhtemelen Yavuz Sultan Selim, yanında eski halife ve onun ailesine mensup 1800 Arap'la

İstanbul'a dönerken uyandırdığı öfkenin asırlar boyu süreceğini hiç hesap etmemişti.
Osmanlılar, Mekke ve Medine'nin hâkimiydiler kuşkusuz ve resmi unvanlarında sahip oldukları diğer ülkeler gibi Haremeyn'i de saysalar kimsenin bir diyeceği olmazdı. Ancak padişahlar hükümranlık alanındaki diğer beldelerin 'hâkimi' olduklarını belirttikleri halde Mekke ve Medine bölgesi için 'Hadimi Haremeyn' yani Haremeyn'in Hizmetkârı sıfatını kullanageldiler. Her hükümdar bölgeyi daha mamur halde selefine devretmek için adeta yarıştı ve iki kentin özelliğinden dolayı bölge yönetiminin bir tür 'özerklik' çerçevesinde sürdürülmesi yadırganmadı.

Lawrence'ın 'itibar'ı
Ancak 1. Dünya Savaşı'nın olağanüstü şartları Araplarda var olan Türk'e öfkeyi canlandırdı. Cidde'deki evi müze yapılan Lawrence'ın İngiltere hesabına ayaklandırdığı

kabileler cihat ilan edilmiş olmasına rağmen bölgede tutunmak için çırpınan Osmanlı ordusunu arkadan vurdu. Öyle işbirliğiydi ki bu, Araplar Türklerden 'kurtardıkları' Dimyat'a girerlerken Arap istilacıların önünde yürüme şerefini Lawrence'a verdi.

1916'da Mekke Şerifi Hüseyin kendisini Arabistan Kralı ilan etti. Oğlu Faysal'ı Irak, Abdullah'ı Ürdün krallığına getirtti. Türkiye Cumhuriyeti 1924'te hilafeti kaldırınca da halifeliğini açıkladı. Ama tam bu sırada Vehhabi düşüncesine bağlı emir Abdülaziz Hicaz'a savaş açıp Kral Hüseyin'i tahtı oğlu Ali'ye bırakıp Kıbrıs'a kaçmaya zorladı. (Şerif Hüseyin Kıbrıs'ta 1931'de öldü.) Londra, Hüseyin'e yıllık 400 bin, oğulları Irak ve Ürdün krallarına 60'ar bin pound maaş bağlamıştı. 1925'te Abdülaziz, Ali'yi mağlup edip kendisini Necd Sultanı Arabistan Kralı ilan etti; 1932'de devletin adı Suudi Arabistan Krallığı olarak değiştirildi.

 Günümüz Suud yönetimi kendisini dört ehli sünnet mezhebinden biri kabul edilen Hanbeli mezhebine mensup olarak tanımlıyor. 855'te vefat eden Ahmet Hanbel'in kurduğu ancak tarih içinde fazla taraftar bulmamış bu mezhebin Suud yönetimine hâkim olan Vehhabi düşüncesine dayanak yapılan tek yanı ise, bir konuda hüküm verirken, yorumsuz olarak Kuran'ı ve Peygamber'den nakledilen hadisleri-zayıf olanlar da dahil esas alması... (Radikal)
 

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
11-05-2013 14:03 - 1230 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
08-05-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım