Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
57 Yıl Nöbet Tutan Iğdırlı Hasan Onbaşı'nın Hikayesi
Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said TERZİOĞLU, İsrail dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Çarşısı’nda rüzgar gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılaraBen ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said TERZİOĞLU, İsrail dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Çarşısı’nda rüzgar gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
14-09-2015 09:08 - 4747 Okunma

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Osmanlı ordusu Kudüs'ten çekilirken (9 Aralık 1917) Mescid-i Aksa'yı koruması için nöbetçi bırakılan Onbaşı Hasan'ın yürekleri titreten öyküsü 

Tam 57 yıl nöbetine sâdık kalan Osmanlı askerini, merhum tarihçimiz İlhan Bardakçı 1972 yılının 12 Mayıs günü Mescid-i Aksa'nın  merdivenlerinde görür ve yıllar sonra bu inanılmaz karşılaşmayı kaleme alır. Sayesinde haberdar olduğumuz canlı tarih âbidesini şöyle dile getirir rahmetli tarihçimiz: 

O’na Mescid Ül Aksa'da Rastladım. 

Mevki: Kudüs. 

Mekân: Mescid ül Aksa.

Tarih: 21 Mayıs 1972 Cuma.

Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said TERZİOĞLU, İsrail dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Çarşısı’nda rüzgar gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara 

çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksa’nın önüne kavuşturur. Mir’ac mucizesinin soluklanıldığı ilk Kıble’mize yani… Hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hala bizim lakabımızla anılır. “12 bin şamdanlı avlu” derler oraya. Yavuz Selim 30 Aralık 1517 Salı günü Kudüs’ü devlete katmıştır da, ortalık kararmıştır. Yatsı namazını o avluda kılar. Kendisi ve bütün ordusu beraber. Şamdanları yakarlar. Tam 12 bin şamdan… O isim oaradan kalmadır. Sekiz on basamaklı merdiveni adımladınız mı, o mukaddes Mescid’in bağdaş kurduğu ikinci avluya ulaşırsınız.

O’nu merdivenin başında gördüm. İki metreye yakın bir boy. İskeletleşmiş vücudu üzerinde garip bir giyisi. Palto?.. Hayır, Karput, pardösü veya kaftan? Değil. Öyle bir şey işte. Başındaki kalpak mı, takke mi, fes mi? Hiçbirisi değil. Oraya dimdik, dikilmiş. Yüzüne baktım da, ürktüm. Hasadı yeni kaldırılmış kıraç toprak gibi. yüzbinlerce çizgi, kırışık ve kavruk bir deri kalıntısı. Yanımda bizim eski vatandaşımız İstanbullu yusuf’a sordum:


“Kim bu adam?” dedim.


Lakaydı ile omuz silkti. “Bilmem.” diye cevap verdi. “Bir meczup işte. Ben bildim bileli, yıllardır burada dururmuş. Çakılı gibi, hala duruyor ya… Kimseye bişey sormaz. Kimseye bakmaz, kimseyi görmez.”


Nasıl, neden, niçin hala bilmiyorum. Yanına vardım. Türkçe “Selamünaleyküm baba” dedim.


Torbalanmış gözkapaklarının ardın sütrelenmiş gibi jiletle çizilmişçesine donuk gözlerini araladı. Yüzü gerildi. Bana, bizim o canım Anadolu Türkçemizle cevap verdi:
“-Alekümüsselam oğul…”


Donakaldım, ellerine sarıldım, öptüm öptüm…


Anlattı ki ben de size anlatacağım…


Ama evvela biliniz. O canım Devlet çökerken, biz Kudüs’ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hakimiyetten sonr abırakırız. Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. Tutmaya imkan yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor, Devlet, zevalin kapısında. İngiliz girinceye kadar geen zamanda içinde yağmalanmasın diye orada bir ardçı bölüj bırakırız. Adet odur ki kendi zabteden galip, asayiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz.


Anlattı, dedim ya. Gerisini tamamlayayım.


“-Ben, dedi, Kudüs’ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan ardçı bölüğünden…”


Sustu. Sonra, elindeki silahın namlusuna sürdüğü fişekleri ateşler gibi zımbaladı.


“-Ben, o gün buraya bırakılmış 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makinalı Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan’ım.”
Yarabbi!… Baktım, bir minare şerefes gibi gargin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi.


Ellerine bir kere daha uzandım. Gürler gibi mırıldandı:


“-Sana, bir emanetim var oğul. Nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?”
“-Elbette, dedim, buyur hele…”
Konuştu:
“-Memlekete avdetinde yolun Tokat Sancağı’na düşerse… Git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası(Önyüzbaşı) Musa Efendi’yi bul. Ellerinde benim için öp. Ona de ki…”


Sonra, kumandanı olduğu takımın makinalısı gibi gürledi:


“-O’na de ki, gönül komasın. “11. MAKİNALI TKAIM KOMUTANI IĞDIRLI ONBAŞI HASAN, O GÜNDEN BU YANA, BIRAKTIĞIN YERDE NÖBETİNİN BAŞINDADIR. TEKMİLİM TAMAMDIR KUMANDANIM!…” dedi dersin.”
Öleyazdım.

Sora yine dineldi. Taş kesildi. Bir kez daha baktım. Kapalı gzleri ardından, dört bin yıllık Peygamber Ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi. Ufukları gözlüyordu. Nöbetinin başında idi. Tam 57 yıl kendisini unutuşumuzdaki nadanlığımıza rağmen devletine küsmemişti.”

YILLAR SONRA 

Bu hatıramı, TV'deki uzun dizimin birisinde anlattığım vakit, zamanın Genelkurmay Başkanı beni aramıştı. "Bu aziz askeri bulmak için" aracı olmamı istiyordu. Hasan Onbaşı bizdendi O halde unutulmak kaderi idi. Öyle de oldu zaten. Aramadık ki, bulalım. Bulunamazdı zaten. O ki, göklere başvermiş bir ulu selvi idi. Ve bizler ki, başımızı kaldırmış olsak bile, uzandığı feza ufkuna yetişemeyecek cılız otlara dönüşmüştük. Biz, sadece unuturduk. Unuttuğumuz diğerleri gibi o nöbet noktasındaki elmas 
mânâyı da unutmuştuk Bilmem şu an ne yapıyorsunuz sevgili dostlar.

Ben sizlere Onbaşı Hasan’ı takdim ederim 

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
14-09-2015 09:08 - 4747 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
17-05-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım