“Türkiye’deki bütün inanç kesimleri kendi tarihlerinde ve kültürlerinde var olan bütün değerleri ile birlikte hiçbir ötekileşme yaşamadan kendilerini ifade edebilmeli. Hem çağdaş hukuk, hem inanç değerlerimiz bunu bize emrediyor”
“Bizim inanç değerlerimiz bize bunu emrediyor. Herhangi bir inanç mensubu kendisini nasıl tanımlıyorsa, içinde inancının gereklerini yerine getirmek için toplandığı mekânlar ne ad veriyorsa özgürdür. Bu ülkede bırakın Sünni vatandaşımız kendi Sünniliğini yaşasın, Alevi vatandaşlarımız kendi Aleviliğini yaşasın, varsa ateist dostumuz o da kendi değerlerini kendisi yerine getirsin. Bunun üzerinden bir ideolojik tartışma başlatarak birbirimiz üzmemiz doğru değildir.”
Yukarıdaki cümleler Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez’in 23 Temmuz’da basın mensupları ile bir araya geldiği bir iftar yemeğinde yaptığı konuşmadan alıntıdır. Diyanet’in belki de yarım asır önce söylemesi gereken bu doğru ve samimi sözleri, uzun bir karanlık dönemden sonra da olsa, açıkça söyleme cesareti gösteren Sn. Görmez’i kutluyor ve samimiyetle inanan bir din adamının dini, insani ve vicdani sorumluluğunu yerine getirdiği için teşekkür de ediyoruz.
Sn. Görmez bu sözleri ile, inançta yeri olmasa da günlük yaşama girmiş bir kötü alışkanlığın, yani inancı siyasete araç etme gayretlerinin artık sonlandırılmasının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu da vurgulamış bulunuyor. Din adamından beklenen de budur. Bizler bu görüşleri paylaşan çok sayıda ilahiyatçımız olduğunu biliyoruz ama bunu kamuoyu önünde cesaretle açıklamak Sn. Görmez’e nasip oldu. Önemli bir dönüşüme kapı açıldı. Umuyoruz ve diliyoruz ki bundan böyle kimse inanç üstünden siyaset yapmaktan fayda ummasın, yanlışlardan vazgeçilsin, inancımız da, ülkemiz de bu kötü hastalıktan kurtulsun.
Birçok yerde söylemiş ve yazmış idik. Türkiye’de 30-40 yıl öncesine kadar siyaset adamları toplumda uyum ve barış ararlar, o zamanki Diyanet yöneticileri ise inancın egemenliği üzerinde durur ve siyasetin önünü keserlerdi. Aradan geçen zaman içinde roller değişti, dünya ile daha yoğun temas ve iletişim içinde bulunan daha farklı ilahiyatçı kuşakları yetişti. Şimdilerde ilahiyatçılar toplumda huzur ve barış ararken, siyasetçiler 40 yıl önceki köktendinci, tutucu mollaların rolünü üstlenmiş durumda. O zaman siyasetçiler ilahiyatçıların ya da mollaların tutucu görüşlerini aşamıyordu. Şimdi iş tersine döndü, ilahiyatçılar ilerici, güncel ve bugünkü dünyanın gerçeklerini görüyor ama bu defa da siyasetçiler ellerindeki hakimiyet aracını kaybetmek istemedikleri için, geçmişte kullanılan modası ve çağı geçmiş araçlara, dinsel vesayete sıkı sıkıya tutunarak, siyasi otoritelerini inanç üstünden pekiştirmeye veya sürdürmeye gayret ediyorlar.
Bizler o zamanlar toplumda huzur ve barış arayan siyasetçilerin yanında oluyor ve o zaman Diyanet’e de hakim olan görüşün karşısında yer alıyorduk. Tarihimiz boyunca her zaman olduğu gibi, bugün de toplumda huzur ve barış arayan görüşün yanında olacağız. Sn. Görmez’in söylediklerine candan katılıyoruz. Alevisi veya Sünnisi, hangi inançtan gelirse gelsin inancı bir güç kaynağı olarak gören, toplumu kendi kontrollerinde tutmak için bir araç gibi kullanmak isteyenlere kim olurlarsa olsunlar, nerede olurlarsa olsunlar karşı durmaya devam edeceğiz.
İnanç, yaratan ile yaratılan arasında bir konudur, kimsenin bir başkasının inancına karışmaya hakkı yoktur. Tarihi konuşmasında bu gerçeklere de değinen Sn. Görmez , Kuran’da da emredildiği gibi, herkesin hakaret edilmeden, küçük görülmeden ve aşağılanmadan, dilediği gibi inanmak, inanmamak ve inancını ifade etmek hakkı olduğunu çok net bir şekilde ifade etmiştir, bu önemli mesajın siyasetçilerimize de ulaşmış olduğunu umut ediyoruz.
Ülkemizin çoktandır ve çok fazla gerek duyduğu bu gerçekçi, çağdaş ve aydınlık anlayışın bugüne kadar devletin inanç üzerinde vesayet aracı olarak kullandığı ya da kullanmaya çalıştığı bir kurumun başkanı tarafından dile getirilmesinin, bir temel insan hakkı olan İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ konusunda atılması gereken adımları hızlandıracağı kanısındayız.
Hıristiyan, Yahudi, Alevi, Sünni, Şafi, Süryani, Ortodoks, Katolik, Keldani, Ezidi inananların, inançları ne olursa olsun, özgürce inançlarını sürdüreceği, din adamlarını eğitebileceği, ayrımsız ve eşit yurttaşlık haklarına kavuşacağı günleri bu söylemler yakınlaştıracaktır.
Samimiyetle inananların, ülkemizde ve diğer Orta Doğu ülkelerinde, yüce İslam dininin günlük siyasete alet edilmesini, eninde sonunda el birliği ile durduracağına inanıyor ve Sn. Görmez’e bu samimi ve dürüst beyanları için tekrar teşekkür ediyoruz.
|