Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Esad Halk Tv ve Yurt Gazetesine konuştu
İşte o röportaj
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
04-10-2013 10:55 - 1175 Okunma

  Suriye de yaşanan çatışmaların bir boyutu da medya üzerinden yürütülüyor. Egemen güçlerin kontrolünde ki medya, Suriye'ye dair pek çok yalanı dünya kamuoyuna sunarak, halkın bakışını kendi yalanları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyor. Son kimyasal saldırı yalanı da büyük bir kampanyayla sunuldu. Yan yana dizilmiş ölü çocuk bedenlerinin vahşet görüntüsü Suriye devletinin katliamı olarak, savaş çığlıkları eşliğinde yayınlandı. Suriye'de çatışmaların başladığı günden bu yana benzer pek çok yalanın ortaya çıkması ve yaşanılan gerçeklerin kamuoyu tarafından bilinmesi için her türlü çabayı gösterdik. Onlarca haber yaparak Suriye gerçekliğinin olanca çıplaklığıyla bilinmesi için özen gösterdik.


Suriye Devlet Başkanı Esad ile röportaja, Suriye'de yaşanılanların gerçek yüzünü ilk ağızdan, sorunun asli muhatabından öğrenmek için gittik. Kafamızda ki tüm soruları saygı çerçevesinde sorduk. Beşar Esad tüm sorularımıza zaman sınırlaması getirmeden içtenlikle yanıt verdi. Kamuoyunun merak ettiğini düşündüğümüz tüm konularda sorularımızı Beşar Esad'a yönelttik. Türkiye hükümetine ve Başbakan Tayyip Erdoğan'a bakışını, yaşadıkları süreci ve Türkiye hükümetinin Suriye politikası üzerine düşündüklerini, kimyasal silah kullanıp kullanmadıklarını, Kürtlerin durumunu, kardeşi Mahir Esad'ın öldürüldüğü söylentilerini açıkça sorduk. El Kaide gibi radikal İslamcı terör gruplarını nasıl temizlemeyi düşündüğünü, gelecekte nasıl bir Suriye göreceğimizi, geçmişten ders çıkarıp çıkarmadığını, BAAS partisinin süreçte hatasının olup olmadığını, hatta diktatör olup olmadığını sorduk.

Suriye'de cezaevinde gazeteci, akademisyen, siyasetçi olmadığını, hiç bir idam cezasını onaylamadığını, Müslüman Kardeşler'e bile idam cezası uygulamadıklarını detaylıca anlattı. Benim önemsediğim bir soru ise, Devlet Başkanı Beşar Esad kimliğinden sıyrılarak kendisini tanımlamasını istediğim soru oldu. Net yanıt almak istediğim bu soruya beklediğim netlikte olmasa da, genel çerçevede beklediğim bir yanıt geldi. Röportaj öncesi çay sohbetinde Türkiye'deki son durumları ve Türkiye halkının Suriye konusunda ki duyarlılığı üzerine konuştuk. Özellikle güneyde yaşayan halkın Suriye'nin sorunlarından çok fazla etkilendiğini, kaygılandığını ifade ettik.

Türkiye halkı ile Türkiye hükümetini her fırsatta özenle ayrı tuttuğunu ifade etti. AKP hükümetinin yaptıklarından Türk halkını sorumlu tutmuyordu. Tam tersine Türkiye halkının Suriye de savaşa karşı çıktığını bildiği çok açıkça defalarca belirtti.

Başkanlık Sarayının stüdyo olarak hazırlanmış bir bölümünde gerçekleştirdiğimiz röportaja çok kalabalık gelmediğini gözlemledim. Birkaç kişi vardı sadece yanında ve dev bir koruma ordusu görmedim.

Hakkında her gün vurulduğu iddiaları yayılan Esad'ın Şam'da bu kadar rahat olması, gerçekte yaşanılanların abartıldığı boyutta olmadığını gösteriyordu. Sakin olduğu gözlenen sarayıngirişinde de, tanklar, zırhlı araçlar hiç abartılı güvenlik önlemine rastlamadım. Herkesin kullandığı bir ana caddenin hemen yanından giriş yaptığımız sarayın içinde de çok az sayıda güvenlik görevlisi dikkatimi çekti.  Halk TV ile birlikte gerçekleştirdiğimiz ve bir saat 20 dakika kadarsüren görüşmemizin Suriye'de neler oluyor sorusuna  yanıt oluşturacağını düşünüyorum.

Türkiye'nin Suriye'ye ilişkin tutumunu nasıl değerlendirebiliriz? Suriye'ye ilişkin duruşları, davranışları ve politikalarını nasıl değerlendirebilirsiniz?

Beşar Esad:
Bu süreç içinde iki Türkiye’den söz edebiliriz. İlki ve daha önemli olanı, Türk halkıdır. Öyle ki bu halk; Erdoğan ve hükümetinin tüm yalanlarının üstesinden gelerek, Suriye'de olup biten gerçekliği anlamayı başardı. Batılı ve Türk medyasının Erdoğan’ın yalanlarını pazarlama ve yutturma çabalarına rağmen gerçekleri öğrenmeyi başaran Türk halkının tutum ve davranışı tamamen açıktır. Bu halkın; Suriye'ye yönelik savaşa ve Erdoğan hükümetinin Suriyelilerin kanına bulaşmasına karşı tutumu da hep onurlu olmuştur. Türkiye'nin bir yanı budur. İkinci ve daha az önem taşıyan yanı ise; Erdoğan ve Suriyelilerin kanlarına gırtlaklarına kadar bulaşan hükümet üyelerinden ibarettir. Erdoğan’ın temsil ettiği bu hükümet; on binlerce Suriyelinin kanından sorumludur. Suriye'de altyapının yıkılmasından sorumludur. Sadece Suriye'de değil, tüm bölgede istikrarın baltalanmasından sorumludur. Erdoğan ve arkadaşları Mısır, Libya, Tunus ve bölgenin bir çok ülkesine müdahale ettiler. Aynı zamanda devlet ve halk olarak Türkiye'yi halkın çıkarlarına karşı bir çok başlıkta politikalara ve savaşlara bulaştırdılar. Dolayısıyla bizler günümüzde Türkiye'yi tamamen birbirleriyle çelişen iki şekilde görmekteyiz. Halk bir yönde, Erdoğan ve hükümeti de başka bir yöndedir. Bunun bir diğer kanıtı ise Erdoğan’ın Suriye’deki teröristlere destek vermesi değil ayni zamanda Mısır ve öncesinde Irak’ın iç işlerine çok tehlikeli bir şekilde müdahale etmesidir.

Sayın Cumhurbaşkanı; El Kaide ve Nusra Cephesi gibi terör grupları Türkiye sınırına yayıldı. Sayıları binleri bulan çok sayıdaki çeteler önümüzdeki süreç içinde Suriye'ye olduğu kadar Türkiye sınırlarına da bir tehlike teşkil edecek midir sizce?

Beşar Esad:
Bu radikal ideolojiler temelde ülkeleri ya da sınırları tanımazlar. Halkları da kabullenmezler. Yalnızca bu ideolojiye sahip olanları kabul ederler. Şayet bu ideolojiye sahip olan Asya’nın en doğusunda olsa bile onlara göre 'kardeş' sayılır. Ama bu bölgede bu ideolojiye sahip olmayan herhangi biri onlara göre öldürülmelidir. Onlar açısından Suriye ile Türkiye arasında fark yoktur. Bu ideolojiye sahip olanlara göre onlar bu bölgede yayılmalı ve radikal İslami devletlerini kurmak için bulundukları bölgeyi genişletmelidirler. Onlar ancak bu şekilde Allah'ın rızasını alacaklarını düşünürler. Ancak bir rastlantı olarak iki gün önce uluslararası medya ; Suriye'nin kuzeyinde bulunan kimi radikal terör gruplarının, kendi değimleriyle Türkiye'yi 'kafirlerden' kurtarmak için cihat başlattıklarına ilişkin haberler çıkmaya başladı. Dolayısıyla bu ideolojiye toplumu yakan bir alev olarak bakarsak bu alevin genişleyerek ateşe dönüşeceği kesindir. Yani Suriye'nin alevler içinde olduğu bir zamanda Türkiye'nin esenlik içinde ve rahat olarak kalması mümkün değildir. Bu imkansızdır. Nitekim sizler de Suriye'deki krizin yansımalarını hissetmeye başladınız. Benzer şey Irak, Lübnan, Ürdün ve tüm komşular için geçerlidir. Bu konuyu fazla düşünmeye gerek yoktur. Gerçek şu ki bu teröristlerin bir kısmı Suriye toprakları, bir kısmı da Türkiye sınırlarında mevcuttur. Suriye'nin kuzeyindeki çatışmalarında da onlara ateş desteği sağlanmaktadır. Türkiye sınırlarının farklı bölgelerinden girmek için manevralarda bulunup gerek ordu gerekse halka saldırıyorlar. Yakın gelecekte bu teröristlerin Türkiye'ye etkileri olacak ve Türkiye bunun bedeli ağır ödeyecektir. Terörü bir kart gibi cebinize koymanız mümkün değildir. Çünkü terör akrep gibidir, cebinize koyduğunda ilk fırsatta sizi ısıracaktır.

Bir zamanlar Adalet ve Kalkınma Partisi ve çevresiyle oldukça iyi ilişkileriniz vardı. Hatta Erdoğan, size ‘kardeşim Esad’ olarak hitap ediyordu. Şu an ise gerek Erdoğan gerekse de Davutoğlu sürekli olarak: ‘her görüşmede ve her fırsatta Esad ile temaslarımızda; demokratik reformlar yapması gerektiğinden söz ediyorduk. Bir çok kez ona söyledik ama o yapmadı.' diyorlar. Tam olarak sizden neler istediler? Buluşmalarınızda neler oluyordu?

Beşar Esad:
Krizden önce Erdoğan hiçbir zaman reform yada demokrasi konularından söz etmedi. Hiçbir zaman da bu konularla ilgilenmedi. Onun tek bir hedefi vardı. Bu hedef de ona göre Suriye ve Türkiye halkları arasındaki ilişkilerden çok daha önemliydi. Erdoğan’ın tek amacı; Müslüman Kardeşler'in Suriye'ye dönmelerini sağlamak idi. Erdoğan’ın Suriye ile ilişkilerinde temel ve ana amacı tam olarak buydu, yani Suriye ile Müslüman Kardeşler'i barıştırmak, bazen de Müslüman Kardeşler'in bir kısmını Suriye'ye geri getirmek. Bunun dışında hiçbir şeyi gözü görmüyordu. Olaylar başladığında ise aynı konuyu kullanmaya çalıştı. Fakat bu defa gerekçe reformlar idi. Örnek olarak krizin başında cezaevlerinden serbest bırakılanlardan söz ettiğinde; onun asıl ilgilendiği Müslüman Kardeşler'den kaç kişinin serbest bırakıldığıydı. Diğerlerinin ise onun için hiçbir önem ve değeri yoktu. Erdoğan’ın aklı budur işte. Kapalı, dar , bağnaz ve dürüstlüğü tanımayan bir mantık. Dolayısıyla kendisi ve Davutoğlu’nun tüm söyledikleri tamamen yalanlardan ibarettir. Bu birincisi.

İkincisi ise; hep, Suriye'ye geldiklerini ve bizlerin reformlar konusunda kendilerine vaatlerde bulunduğumuzu söyleyip durdular. Hangi sıfatla bunlar yapıldı. Sanki Erdoğan sultan, ben de onun valisi miyim? Türkiye bağımsız bir devlettir, biz de bağımsız bir devletiz. Erdoğan, kriz başında bizlerin ne yapabileceğimizi sordu. Biz de vizyonumuzu ve geleceğe yönelik siyasi planlarımızı anlattık. Fakat hiçbir zaman demokrasiden söz etmedi ve bizler de hiçbir vaatte bulunmadık. Suriye'de yaşananlarla ilgili söyledikleri her şey yalan. Gerçeği budur işte. Aramızda olup biten her şey bundan ibaret.

 HALK TV:

Sayın Cumhurbaşkanı; İlk başta, üç yıldan beri evrensel saldırılara maruz kaldığı bu süreç içinde Suriye'de bizleri kabul etmenizden dolayı teşekkür ediyoruz. Başta, tüm dünyanın gözünün Suriye'ye yönelmesiyle neden Suriye'nin bu evrensel saldırıların hedefi seçildiğini sormak istiyorum?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bunun bir çok nedeni var. Hiç şüphesiz Ortadoğu'nun coğrafi konumu önemlidir, ve tarih boyunca hep çatışma yeri olmuştur. Bu da yeni bir şey değildir. Türkiye de Suriye gibi durumdadır. Çünkü bu coğrafi konumda bizimle ortaktır. Fakat, Arap – İsrail çatışmasının tarihiyle bağlantılı olan şeyler de vardır. Ayrıca Batının Arap haklarına karşı İsrail'in yanında olması unutulmamalıdır. Bu durumun bir yanı. Diğer yanı ise; Suriye'nin bağımsız tutumudur. Öyle görünüyor ki Batı bu süreç içinde onun iradesi yada hegemonyası dışında olan egemen devletlerin olmasını kabul etmemektedir. Bunların dışında Suriye'nin on yıl öncesinde Irak’a yönelik savaşa karşı tutumu ve daha öncesinde Afganistan’a işgaline karşi politikasi gibi başka nedenler de vardır. O zamanlarda Suriye terörle mücadeleden yana bir tutum aldı. Fakat aynı zamanda askeri anlamda teröre karşı savaş düşüncesini reddetti. bu nedenle, temelde Suriye'nin tutumu ve Suriye hükümetinin yada Suriye devletinin siyasi rolünden rahatsız olan bu devletler bir birleriyle anlaştı. Anlaştı ve yaklaşık iki yıldan beri Arap aleminde başlayan olayları fırsat bilerek Suriye'de kaos yaratma ve Suriye'yi zayıflatma kararı aldı. Fakat bu devletlerin daha büyük bir hedefi vardır. Bu hedef sadece ulkenin siyasal durumu değil aynı zamanda halk’in sosyal yapisidir, yani bölgemizde var olan ortak yaşamı değiştirmek istiyorlar. Boyle bir plan;Suriye, Irak, Lübnan, Türkiye ve bölgedeki diğer devletleri de hedef alıyor. Bu demografik yapı ve toplumsal dokumu değiştirmeleri halinde, batili ulkeler söz konusu devletlerin siyasi performanslarını da değiştirebilecekler. Böylece halklarimiz ve milletlerimiz, onların istedikleri gibi yönetlenbilecek sürülere çevrilmiş olacaktır.


HALK TV:

Türkiye'nin bu konulara ilişkin siyasi tutumunu nasıl değerlendirebiliriz? Bu konuda Türkiye'yi nereye konumlandırabilirsiniz? Suriye'ye ilişkin tutumları, davranışları ve politikalarını nasıl değerlendirebilirsiniz?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bu süreç içinde iki Turkiye’den söz edebiliriz. İlki ve daha onemli olanı, Türk halkıdır. Öyle ki bu halk; Erdoğan ve hükümetinin tüm yalanlarının üstesinden gelerek ve ilk Suriye'de olup bitenlerin gerçeğini bilmeyi başardı. Batılı ve Türk medyasının Erdoğan’ın yalanlarını pazarlama ve yutturma cabalarina rağmen gerçekleri öğrenmeyi başaran Türk halkının tutum ve davranisi tamamen açıktır. Bu halkın; Suriye'ye yönelik savaşa ve Erdoğan hükümetinin Suriyelilerin kanına bulaşmasına karşı tutumu da hep onurlu olmustur. Türkiye'nin bir yanı budur. İkinci ve daha az önem taşıyan diger yanı ise; Erdoğan ve Suriyelilerin kanlarıyla kafalarına kadar batan hükümet üyelerinden ibarettir. Erdoğan’ın temsil ettigi bu hükümet; on binlerce Suriyelinin kanından sorumludur. Suriye'de altyapının yıkılmasından sorumludur. Sadece Suriye'de değil, tüm bölgede istikrarın baltalanmasından sorumludur. Erdogan ve arkadaslari Mısır, Libya, Tunus ve bölgenin bir çok ülkesine müdahale ettiler. Aynı zamanda devlet ve halk olarak Türkiye'yi halkın çıkarlarına karşı bir çok konuya politikalara ve savaşlara bulaştırdılar. Dolayısıyla bizler günümüzde Türkiye'yi tamamen birbirleriyle çelişen iki şekilde görmekteyiz. Halk bir yönde, Erdoğan ve hükümeti de başka bir yöndedir. Bunun bir diger kaniti ise Erdogan’in Suriye’deki teroristlere destek vermesi degil ayni zamanda Misir ve oncesinde Irak’in ic islerine cok tehlikeli bir sekilde mudahele etmesidir.


HALK TV:

Sayın Cumhurbaşkanı; Uluslararası kamuoyu, sizlerin kimyasal silah kullanmanız konusunda tüm dünyayı ayağa kaldırdı. Bu silahı kullandınız mı?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Hayır, bu silahı kullanmadık. Basit ve net bir şekilde diyebilirim ki, bu silahı kullanma gereğimiz bile yoktu. Bunu kullanmaya izin verecek koşullar yoktu. Devlet yada silahlı kuvvetler tarafından bu silahı kullanma iradesi yoktu. Tamamen kesin ve net olarak soyluyorum, hayır bu silahı kullanmadık. Gerçekte bu silahı kullanan, terör gruplarıydı. Bu silahlar raporun Suriye devletine karşı çarpıtılmış ve teröristlerden yana taraflı olması amacıyla Birleşmiş Milletler komisyonunun Suriye'ye ulaşmasından iki gün sonra kullanıldı. Bizim açımızdan durum gayet net ve açıktı.

HALK TV:

Devlete tabi herhangi bir tarafın sizin bilginiz dahilinde yada haricinde bu silahları kullanma ihtimali var mıdır?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Hayır. Çünkü kimyasal silahlar, Suriye'de olduğu gibi dünyanın herhangi bir ordusunda klasik askeri birliklerin elinde bulunmaz. Bu silahlar uzman birliklerin kontrolündedir. Bu silahları hazırlamak da teknik açıdan karmaşık bir operasyondur. Bu silahları kullanıma hazır diğer silahlar gibi kullanmak mümkün değildir. Böyle bir operasyonun bir dizi süreçleri vardir. Genel kurmaydan gelecek merkezi bir emir olmadan kullanılması imkansızdır. Dolayısıyla pratiksel açıdan bu kesinlikle imkansızdır.

Nitekim bundan dolayi ABD bu konuda hic bir ciddi kanit sunmamisiti. İngiliz parlementerler de basbaka’nin yalanlarina inanmadilar.

HALK TV:

Diyelim ki, kimyasal silahlarınız Birleşmiş Milletlere teslim ettiniz. Bu, Cenevre sürecini hızlandıracak mıdır? Ayrıca bu bağlamda olumlu bir rolü olacak mıdır?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Ben konu ile Cenevre konferansi arasında bir bağlantı görmüyorum. Fakat şayet Amerikalılar, Rusya ve Amerika arasında sağlanan anlaşmayı ifade eden Uluslar arası Güvenlik Konseyinin kararını Cenevre II yönünde bir adim olarak görüyor, yada Cenevre II’ye ulaşmak için siyasi bir gerekce olarak kullanacaklarsa durum farklıdır. Ama pratikte iki konu arasında bir bağlantı yoktur. Kimyasal silah konusu, Cenevre II konusundan farklıdır. Cenevre II, Suriye'nin kendi iç siyasi süreciyle bağlantılıdır. Diğer yandan da komşu devletler tarafından teröristlerin akışına ilaveten para ve silahlarla desteklenmelerinin kesilmesiyle bağlantılıdır. Dolayısıyla pratik olarak iki konu arasında direkt bağlantı yoktur.

HALK TV:

Sayın Cumhurbaşkanı; Dünyanın dört bir yanından yurdunuzda savaşmak için silahlı radikal İslamcı teröristler gelmektedir. Sizce hedefleri nedir? Sadece Baas rejimini düşürmek mi? Yoksa, Suriye'de ve genel olarak bölgede yani Ortadoğu’da İslami şeriata dayalı İslami bir devlet kurmak mı?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Hayır. Baas, onlar için önemli değildir. Onlar, kendilerine benzemeyen her insandan kurtulmak istiyor. Bunlar, karanlık ve islama dusman ideolojinin sahipleridir. Onlar radikal olmayan, yada öldürmeyen, kafa kesmeyen ve ölüleri parçalamayan ve genel olarak şiddet içermeyen herhangi bir ideolojiye inanmayanlari Müslüman olarak gormuyorlar. Onlara göre İslam’a hizmet etmek, kendilaeine karsi olan herkesi yok etmekten ibarettir. Dolayısıyla kurmak istedikleri devlet, evet dediğin gibi kendi kavramlarıyla İslam devletidir. Ama tabii ki ne bu devletin, ne de onların ideolojilerinin İslam ile hiçbir ilgileri yoktur. Fakat hedefleri budur. 80’den fazla ülkeden ve dünyanın muhtelif yanlarından cihat için, sözünü ettikleri devleti kurmak için geliyorlar. Gerektiginde de tum Suriye halkini en kanli ve vahsi bir sekilde oldurebilirler.

HALK TV:

Sayın Cumhurbaşkanı; Dünyanın her yanından Suriye'de yönetime ve halka karşı savaşmak için terör grupları, yani uluslar arası cihat grupları geliyor. Sayılarının 70 bin civarında olduğuna ilişkin elimizde bilgiler mevcuttur. Bunları bertaraf etmek için ne gibi planlar yapıyorsunuz?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bu teröristlerin sayılarına ilişkin kimsenin elinde net bir rakam yoktur. Bunun da bir çok nedeni vardır. Birincisi; bu teröristler başta Türkiye olmak üzere komşu devletlerden Suriye'ye girmektedirler. İkincisi de; bu sınırların tamamı kontrol altında değildir. Bu da, belli olmayan sayıların girip çıkmalarına yol açıyor. Her şeye rağmen önemli olan sayıları değildir. Asıl mesele, öldürdüğümuz kadar terörist kadar yenileri sinirlardan sokuluyor. Dolayısıyla, sabit bir terörist sayısından değil de, sürekli yenilenen terörist gruplarindandan söz ediyoruz. Fakat şu anki tahminlere göre sayıları birkaç on bini buluyor. Bu rakam 40 bin mi, 50 bin mi, altmış yada yetmiş bin mi belli degil.

HALK TV:

Suriye halkı bu İslamcı radikal terör gruplarına nasıl bakıyor? Bu konuda araştırmalar yaptınız mı? Suriye halkı bunları destekliyor yada şeriatla hükmedilmeyi istiyor mu?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Genel olarak hayır. Suriye on yıl önce işgal edilen Irak’ta olup bitenlerden etkilendi. Daha önce de Suriye’de radikal gruplar vardi. Bu gruplar surec icinde gelisip guclendi ama hep sınırı bölgelerde kaldı. Çünkü toplum bunları reddediyor. Bu ise, toplumun kültürüne ve mevcut inanç ve ideolojisiyle ilgilidir. yani Suriye devletin ideolojisine bağlı degildir. Dolayısıyla pratik olarak diyebiliriz ki, bu gruplar hala sınırlı gucte. ancak bu teröristlerin dışarıdan girmeleriyle kimi bölgelerde bu gruplar ideolojilerini pazarlamayı başardılar. Özellikle de çocukların arasinda. Yani 8 yaşında bir çocuğa getirip kaçırılmış bir insanı kes dediklerinde, bu çocuk büyüyüp genç olduğunda ondan ne bekliyebiliriz. Maç seyreder gibi bir mutluluk içinde sevinç bağrışmalarıyla kaçırılmış insanların önlerinde kesildiği çocuklardan gelecekte ne bekleyebiliriz. Büyüdüğünde bu nesilden ne bekleyebiliriz. sorun 20 yada 30 geçenler de değildir. Bizler gelecek nesillerden söz ediyoruz. Burada krizi aşsak bile, ilerde karşılaşacağımız bu büyük sorunu göz ardı etmemiz mümkün değildir. Her şeye rağmen ; Suriye halkı bunlara karşı olmasaydı ta ilk başlardan beri Suriye'yi kontrolleri altına alabilirlerdi. Bunların gücü ve zayıflığı, halkın onları kucaklamasında yada reddetmesindedir. Suriye halkı baştan beri bilinçli olup onlari kucaklamadi . Dolayısıyla Suriye'nin sınırlı bölgelerinde sıkışmış olarak kaldılar. Bu bolgeler ise genel olarak bati’dan da buyuk destek aldiklari Turkiye sinirina yakin bolgelerdir.

HALK TV:

Sayın Cumhurbaşkanı; Kaide ve Nusra Cephesi gibi terör grupları Türkiye sınırlarında yayıldı. Sayıları on binleri bulan çok sayıdaki bu terör grupları önümüzdeki süreç içinde Suriye'ye olduğu kadar Türkiye sınırlarına da bir tehlike teşkil edecek midir?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bu radikal ideolojiler temelde ulkeleri ya da sınırları tanımazlar. Halkları da kabullenmezler.. Yalnizca bu ideolojiye sahip olanları kabul ederler. Şayet bu ideolojiye sahip olan Asya’nın en doğusunda olsa bile onlar gore kardeş sayılır. Ama bu bölgede bu ideolojiye sahip olmayan herhangi biri onlara gore öldürülmelidir. Onlar açısından Suriye ile Türkiye arasında fark yoktur. Bu ideolojiye sahip olanlara göre onlar bu bölgede yayılmalı ve Radikal İslami devletlerini kurmak için bulundukları bölgeyi genişletme gereğine inanırlar. Onlar ancak bu şekilde Allahın rızasını alacaklarını düşünürler. Ancak bir raslantı olarak iki gün önce uluslararası medya ; Suriye'nin kuzeyinde bulunan kimi radikal terör gruplarının, kendi değimleriyle Türkiye'yi kafirlerden kurtarmak için Türkiye'de cihat başlatmaya ilişkin haberler çıkmaya başladı. Dolayısıyla bu ideolojiye toplumu yakan bir alev olarak bakarsak bu alevin genişleyerek ateşe donuşecegı kesindir. Yanı Suriye'nin alevler içinde olduğu bir zamanda Türkiye'nin esenlik içinde ve rahat olarak kalması mümkün değildir. Bu imkansızdır.nitekim Sizler de Suriye'deki krizin yanısmalarını hissetmeye başladınız. Benzer şey Irak, Lübnan, Ürdün ve tum komşular için geçerlidir. Bu konuyu fazla düşünmeye gerek yoktur. Gerçek şu ki bu teröristlerin bir kısmı Suriye toprakları, bir kısmı da Türkiye sınırlarında mevcuttur. Suriye'nin kuzeyindeki çatışmalarında da onlara ateş desteği sağlanmaktadır. Türkiye sınırlarının farklı bölgelerinden girmek için manevralarda bulunup gerek ordu gerekse halka saldırıyorlar. Yakın gelecekte bu teroristlerin Türkiye'ye etkileri olacak ve Türkiye bunun bedeli agır ödeyecektir. Terörü bir kart gibi cebininize koymanız mümkün değildir. Çunku terör akrep gibidir, cebininize koyduğunda ilk fırsatta seni ısıracaktır.


HALK TV:

Önemli demokratik adımlar attığınızı biliyoruz. Fakat geriye ve tüm olanlara baktığımızda; daha önce çok partili sisteme geçmemeniz, seçimler yapmamanız, demokratik anlamda reformlar yapmamanızdan dolayı pişman oldunuz mu? Yada hiç özeleştiri yapıyor musunuz? Neden daha önce bunları yapmadığınızı sorguladınız mı?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bizler krizin başından beri politikamızı birden fazla eksen üzerine yapılandırdık. Birincisi; şayet belirli bir yöntemle reform talep edenler olsa bile bu yöntemin ayrıntıları bizi memnun etmemesine rağmen bu reformları sürdürmeye karar verdik. Çünkü biliyorduk ki o günlerde reform talep edenler, bu taleplerini kaos yaratmak için bahane olarak kullandılar. Yine de Suriye'de bir çok polıtık akımın üzerinde uzlaşama sağladığı reformları sürdürme kararı aldık. Bundan daha önemlisi de; reformlar anayasa aracılığı ile yasalaştırıldı. Anayasa da halkın referandumuyla kabul edildi. Dolayısıyla sorun hükümet yada Cumhurbaşkanı sorunu değildir. ortada ulusal bir sorun var.

İkincisi; Teröre gelince; anayasada devletin görevi halkı korumak ve teröre karşı savaşmaktır. Yani halkı terörden korumaktır. Baştan beri Suriye halkını savunma ve terörle mücadele etme kararı aldık. Bu kararın yanlış olduğunu kim söyleyebilir? Bize göre Suriye'de politikalar başından beri net ve açıktı. Fakat ayrıntılara gelince, tabii ki her zaman ayrıntılarda bazı yanlışlar olabilir. Bu da gayet dogaldır. Önemli olan hataları nasıl değerlendirebilirsin? Sonuçlar olmaksızın hataları değerlendirmen mümkün değildir. Kriz son bulmadan önce de sonuçları objektif bir şekilde değerlendirmek de imkansızdır. Özellikle de Suriye'de yaşananların büyük bir kısmının dış faktörlere oldugunu hatırlasak. Krizin başında daha fazla olmak üzere iç faktörler de vardır. Fakat günümüzde pratik olarak Suriye'de yaşananların büyük bir kısmı dış nedenlerden dolayı. Dolaysıyla Dış faktörlere dayalı olarak iç hataları nasıl değerlendirmek mantıklı degildir. Bu sözler gerçekçi değildir. Dolayısıyla bu konuyu Allahın izniyle kriz bittikten sonra çok daha saglıklı değerlendirebiliriz.

HALK TV:

Şimdi de sayın Cumhurbaşkanı; 40 yıldan beri Baas Partisi bu devleti yönetiyor.kendi özel vizyonuyla halkın siyasi ve sosyal yaşamını yönlendiriyor. Son gelişmeleri düşünmemiz halinde; Baas Partisinin çağın gelişmeleriyle uyuşmadığını ve halkın ideallerinden uzak kaldığına inanıyor musunuz? Yada dar bürokratik kalıplar içinde kaldığını düşünüyor musunuz? Şayet gelişmelerde iç dinamiklerin rolü olduğunu söylersek, durumların gelişmelerine ilişkin analiziniz nedir?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Elbette her devletin gelişime ihtiyacı vardır. Her partinin de. Bir parti uzun bir süre devleti yönetirse, bu partinin diğer partilerden daha fazla gelişim ve yenilenme ihtiyacı olur. Çünkü partiyi geliştirmek, devletin geliştirilmesine yansıyacaktır. Biz bunu 2005 yılında partinin genel kongresinde tartıştık. Özellikle siyasi alanlarda gelişme ve kalkınma içinde net bir plan belirledik. Kalkınma süreci karmaşık bir süreçtir. Sizler Türkiye’de demokratik açılıma başladınız ve yanılmıyorsam ilk serbest partiler 1950 yılında kuruldu. Yani yaklaşık altmış yıl önce. Sanıyorum Türkiye'deki demokrasinin ileriye doğru adım atması gerekiyor. Öyle ki en azından 3 nesilden söz ediyoruz. Bizler Suriye'de bu açılım politikasını sadece on yıl önce başlattık. Kalkınma ve gelişmeye gerekli zamanı vermek gerekiyor. Özellikle de kalkınma; sırf kanunlardan yada anayasadan ibaret değildir. Suriye'de her vatandaşın hakkını gözeten sosyal bir süreçtir. Özellikle Türkiye ve Suriye gibi bir çok mezhep, ırk ve din içeren devletlerde gelişim, oldukça karmaşık bir süreç olup insanların birbirlerini kabullenmelerine dayanmaktadır.

Aynı zamanda bu süreç içinde ilerlediğimiz bir zamanda Suriye'de reformları etkileyen dış faktörler vardır. 2000 yılının sonlarında reform sürecinin Suriye'de başlamasıyla Filistin'de intifada başladı. Ardından 11 Eylül olayları oldu. Afganistan ve Irak savaşları oldu. Lübnan'da kaos başladı. 2006 yılında İsrail Lübnan'a, ardından da Gazze’ye saldırdı. Başka bir değişle peş peşe yaşanan bu olaylar Suriye'nin her daim dış baskıların altında kalmasına yol açtı. Aynı süre içinde özellikle kaide Örgütü tarafından olmak üzere sınırlar üzerinden radikal islamcı ideolojinin saldırısı mevcuttu. Bu da demokrasi ilkesine tamamen karşı çıkmaktadır. Öyle ki bu ideoloji bağnaz bir ideoloji olarak, sadece bir renge ve bir şekle inanıp başkalarını kabullenemez.

Sen sonuç olarak siz reform sürecinde ileriye doğru ilerlerken, Fakat yurtiçi ve yurtdışında ters yönde ilerleyen başka güçler mevcuttur. Dolayısıyla bu sürecin tamamlanması kolay bir konu değildir. Öyleyse sorumluluk yüklemek doğru değildir. Hiç şüphesiz reformların yapılmasında olacak herhangi bir gecikmenin sorumluluğunu devlet üstlenmelidir. Fakat reformların hızına ilişkin sorumluluk ise halk, devlet ve kurumlarıyla tüm ulusa düşmektedir.

HALK TV:

Sayın Cumhurbaşkanı; Bir zamanlar Adalet ve Kalkınma Partisi ve çevresiyle güzel ilişkileriniz vardı. Hatta Erdoğan, sizlere ‘kardeşim Esad’ olarak hitap ediyordu. Şu anise gerek Erdoğan gerekse Davutoğlu sürekli olarak: ‘her görüşmede ve her fırsatta Esad ile temaslarımızda; demokratik reformlar yapması gerektiğinden söz ediyorduk. Bir çok kez ona söyledik ama o yapmadı. Tam olarak sizden neler istediler? Buluşmalarınızda neler oluyordu?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Krizden önce Erdoğan hiçbir zaman reform yada demokrasi konularından söz etmedi. Hiçbir zaman da bu konularla ilgilenmedi. Onun tek bir hedefi vardı. Bu hedef de ona göre Suriye ve Türkiye halkları arasındaki ilişkilerden çok daha önemliydi. Erdoğan’ın tek amacı; Müslüman Kardeşlerin Suriye'ye dönmelerini sağlamak idi. Erdoğan’ın Suriye ile ilişkilerinde temel ve ana amacı tam olarak buydu. yani Suriye ile Müslüman Kardeşleri barıştırmak, bazen de Müslüman Kardeşlerin bir kısmını Suriye'ye geri getirmek. Bunun dışında hiçbir şeyi gözü görmüyordu.  Olaylar başladığında ise aynı konuyu kullanmaya çalıştı. Fakat bu defa gerekçe reformlar idi. Örnek olarak krizin başında cezaevlerinden serbest bırakılanlardan söz ettiğinde; onun asıl ilgilendiği Müslüman Kardeşlerden kaç kişinin serbest bırakıldığıydı. Diğerlerinin ise onun için hiçbir önem ve değeri yoktu. Erdoğan’ın aklı budur işte.  Kapalı dar  ve bağnaz ve dürüstlüğü tanımayan bir mantık. Dolayısıyla kendisi ve Davutoğlu’nun tüm söyledikleri tamamen yalanlardan ibarettir. Bu birincisi.

İkincisi ise; hep, Suriye'ye geldiklerini ve bizlerin reformlar konusunda kendilerine vaatlerde bulunduğumuzu söyleyip durdular. Hangi sıfatla bunlar yapıldı. Sanki Erdoğan  Sultan, ben de onun  valisi miyim? Türkiye bağımsız bir devlettir, biz de bağımsız bir devletiz. Erdoğan, kriz başında bizlerin ne yapabileceğimizi sordu.  Biz de Vizyonumuzu ve geleceğe yönelik siyasi planlarımızı anlattık. Fakat hiçbir zaman demokrasiden söz etmedi ve bizler de hiçbir vaatte bulunmadık. Suriye'de yaşananlarla ilgili,Erdoğan teröre verdiği  desteğin dışında hiç bir şey yapmadı.  Krizin başından itibaren de aramızdaki güven kayb oldu. Suriye ve halkıyla ilgili söyledikleri her şey yalan. Olanların gerçeği budur işte. Aramızda olup biten herşey bu.

HALK TV:

Davutoğlu'un aynı şey … Aynı sözler aynı sözlem Erdoğan ile benzerlik görüyor musunuz ??

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Aralarında hiç bir fark yok.. biri yalan söylüyor diğeri ikinci bir yalan ile  o yalanı tamamlıyor.Bu şekilde rolleri paylaşıyorlar..Ama aslında rol aynı.

HALK TV:

kısa dönem önce sınırda bir Suriye helikopteri düşürüldü bu tartışmaya sebep oldu biz yazdık ve dedik ki helikopteri Türk uçakları değil yerden atılan bir füze düşürdü.TSK biz gazetecilerin iddiasını yalanlamadı.. Bu işin asli nedir..?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bu helikopter teröristlerin Suriye'ye girdiği bölgeleri gözetmek için o bölgede uçuyordu . Çok sayıda terörist'in Türkiye'den sızacağı  haberi alındıktan sonra helikopter ile keşfi için gönderildi. biz herşeyi açıklıkla anlattık .Bu helikopter Türk hava sahasına girdi.Takriben 1 yada daha az km'lik bir mesafe ile Türk sahasına girdikten sonra uyarıldı.  Suriye tarafına geri döndü ve  dönerken vuruldu.  Nitekim  Suriye hava sahasına girdikten sonra düştü.  Teröristeler ise pilotları Suriye topraklarında yakaladılar ve başlarını vahşice kestiler. Yani her şey  Suriye hava sahası içinde oldu. Ancak biz Türk uçağını Suriye'de düşürüldüğü zaman Erdoğan gibi yalan söylemedik . Suriye hava sahasına girmedi yalanını söylediği zaman biz şeffaftık. Biz evet helikopter Türk hava sahasına girdi dedik. Ancak uyarılması mümkündü helikopter dönerdi ve konu kapanırıdı . Düşürülmesi Erdoğanın en baştan beri bu meseleyi kullanmak istediğini gösteriyor. Türk uçağının düşürlmesinide o kullanmaya kalkıştığı gibi.. Türk halkına ( Türkiye- Suriye halklarının düşman olduğu) propagandası yapmak istiyor..Erdoğan Türk halkını korkutmak için bir canavar arıyordu o da ona gore Suriye idi. İkincisi Türk halkı Erdogan'ın Suriye politikasına destek versin diye bu oyunla sergileniyor. Helikopterin düşürülüş hikayesi budur. Bu nedenle de Türk halkı  bu hikayeye inanmadı.

HALK TV:

Havadan mı karadan  mı vuruldu ?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Havadan Türk uçakları tarafından düşürüldü..

HALK TV:

Savaş sürecesinde yüzbinlerce Suriyeli sınırı geçip Türkiyeye sığındı ve su anda Türkiyede Suriyeli Suriyeli sığınmacılaarın kaldığı çok kamplar var.. Bu kamplarda ve dışında yaşanlar var.Elimizde bu sığınmacıların Suriyeye dönmeleri için bir plan varmı ??

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Biz onlara bir çok kez geri dönmeleri için çağrıda bulunduk.. Lübnan'daki bazı sığınmacılar Ürdün ve Türkiye'den dönenler oldu. Ancak Türkiye  onları dönmemeleri için korkutuyor çünkü onları istiyor. Bunlar Suriye'ye dönseydi Erdoğan neden bahsedecekti? BM’yi ya da büyük devletleri provoke etmek için hep sığınmacıları kullandı ve kullanıyor. Bu sığınmacıların bir kısmı kendi topraklarından terör nedeniyle kaçmıştı. terör nedeniyle Suriye içinde göçen ve Suriye dışına göçenler oldu. bunların dönebilmeleri için oradaki teröristleri bitirmeliyiz . Kesinlikle Suriye dışındaki bütün sığınmacıların Suriyeye dönmelerini isteriz. Çevre ülkelerinin tüm engellenmelerine rağmen bu amacı gerçekleşmek için uğraşıyorlar.

HALK TV:

TR- Suriye ilişkileri eski şekline dönebilir mi? Eğer olursa akp ile mi akp siz mi  olur? Tr –Suriye ilişkilerinin doğal haline dönmesi için esaslar nelerdir?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Suriye_Türkiye ilişkilerini iyi irdelemek lazım bu ilişkiler AKP ile değil Sezer zamanında başladı.ilişkiyi başlatan Sezer'dır. Haziran 2000 tarihli Şam ziyareti ile birlikte bu ilişkiyi geliştirmeye çalıştık her alanda… AKP Türkiye'nin tümünü temsil etmiyor; bu mantıklı değil; ilişkimiz halklar arası  ilişkidir. Bu nedenle biz daima bu süreçte ekonomik ilişki olması için uğraştık. Sınır boyunca bir ilişki  devletlerin etkisinden uzak ilişkiler amaçladık. Kimse Türkiye ve Suriye'de hangi partinin iktidara geleceğini hangisinin gideceğini bilemez ve o halde şunu demeliyiz bu yaptığımız halkların ilişkisi açısından tarihi bir şeydi şimdi olan ise Türkiye ve Suriye üzerinde uçan kara bulutlardır.. AKP’ye gelince :

AKP Türk halkının Suriye halkından uzaklaştırmayı başaramıyacak… Yani Türk halkı Suriyede ne olduğunu anlayınca ilişkiler kriz öncesinden çok daha güçlü hale gelecektir.. Çünkü Suriyede yaşadığımız bu kriz gelecek nesillerin anımsayacağı bir tecrübedir ve nesiller sonra Suriye halkı bu kriz sürecinde Türk halkı yanında durdu diyecek.Bu nedenle bugün yöneticiler ile halkı birbirinde ayrd etmemiz gereklidir . Özellikle Erdoğan davutoğlu ve onlarla birlikte hareket edenleri. Bunların hataları nedeniyle ilişkinin bozulmaması gereklidir. İlişkilerimiz eskisi gibi değil daha güçlü bir şekilde yeniden kurulabilir. Ama AKP nin olması yada olmaması Türk halkının kararıdır. Çünkü biz Türk halkının tecrübelerine saygılıyız ve müdahale etmeyiz.. Bizim için önemli olan iki halkın yararına çalışan devlettir. Yöneticiler değil. Erdoğan Müslüman kardeşler hükümetiymiş gibi davrandı. Oysa bizim Suriye’de Müslüman kardeşler ile olan tecrübemiz kötü bir tecrübedir.1950 lerden 1980 lerin başına kadar bu dönemde binlerce Suriyeli öldü. İhvan fırsatçılığı ve yıkıcılığı öngören ilkeleri nedeniyle bu hep böyle. Bu hükümet  yani (akp) de aynı aklı temsil ediyor. Biz bunların böyle olduğunu biliyorduk . Ancak Türk halkının tercihi bu olduğuna göre tercihlere saygı duyarız dedik..

HALK TV:

Sayın başkan Suriyede çatışmalar başladıktan sonra selefi terör örgütleri Türkiye Suriye sınırı ve TR'de konuşlandı ve selefi örgütlerin var olduğu yerler Adana, Mersin, Hatay gibi yerlere yerleşti ve buralarda çoğunluk alevilerdir. Tabii buralarda büyük tedirginlikler yaşandı. Bu savaşın mezhepsel bir savaş olduğunu söyleyebilir miyiz? Ve bu bütün bu bölgeyi kapsar endişesi var mı?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Suriye’de mezhep söylemli olarak olaylar büyütülmeye çalışıldı.Çünkü mezhepsel söylemlerin toplumu parçalama ve kesimler arasında savaşı alevlendireceğini hesabı yapılyordu.

Ancak gerçekte bu söylem başarılı olamadı. Çünkü Suriye halkının sosyal yapısı tarihi boyunca mezhepçi olmadı. Bu kez terör örgütleri bütün mezheplerden insanları öldürmeye başladı. Bu örgütler en başta söylendiği gibi sadece azınlıklara saldırmadı. Türk, Arap ve Batı medyasında yer aldığı gibi  onların cinayetlerini herkes gördü. Bu nedenle meselenin mezhepsel mesele olduğuna inanmıyorum. Özellikle eğer devlet, halkı gibi uyanıksa ve daima yurtsever bir  mantık ile davranıyorsa.

Sorun sizin Türkiye’de komşu olduğumuz için ve biz gelişmelerin ayrıntılarını takip ediyoruz. Türkiye’de olan biz Suriye’ye etki ediyor. Çünkü teröristler her Türkü öldürecekler, ayrım yapmadan. Belli mezhepleri gözetmeden. Sorun başbakan Erdoğan bizzat kullandığı mezhepçi söylemdir ve ben dünyada bu mezhep mantığı ile konuşan başka bir başbakan olduğunu duymadım. Her yönetici ülke mantığı ile konuşur. İlk defa ben bir yöneticinin halka hitap ederken inanç ve mezhep ayrımı yaptığını gördüm. Günümüzde Türkiye’deki asıl tehlike budur. Gerçekten de Erdoğan Suriye’deki bu radikalleri destekliyor ve ikincisi bu, Türkiye’yi doğrudan ve dolaylı olarak etkileyecektir.. Erdoğan’ın bizzat yarattığı tehlike bu çetelerin yarattığı tehlikeden çok daha beterdir. bizi Türkiye için endişelendiren budur: başbakanın mezhepsel söylemleridir.

HALK TV:

Sayın başkan İran cumhurbaşkanı Ruhani ABD’ye gitti ve obama ile buluştu. Diyalog kapısının açılması Suriye meselesinin çözümü için faydalı olur mu? Yani ABD ile İran ile diyaloğun Suriye’ye faydası olur mu?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Evet ve olumlu bir şekilde. Ancak bir şartla ve bu şart Amerika’nın bu yakınlaşmada samimi olmasıdır. ABD’nin en yakın müttefikleri Batılı devletler bile dünyada hiç kimsenin ABD’nin samimi olduğunu söyleyebileceğini sanmıyorum. Ve inanıyorum İranlılar bunu çok iyi biliyorlar. Ancak İran ile gerçekten bir yakınlaşma olursa ve İran bölgede önemli bir devlet olduğu için bu yakınlaşma, bölgenin genel istikrarı için çok önemlidir çünkü eninde sonunda Suriye’ye olumlu yansıyacaktır. Bu nedenle biz bu yakınlaşmaya olumlu bakıyoruz. Ancak Amerika’nın niyetlerine dair çok sayıda şüphelerimiz var. Ve özellikle ilişkide olduğu ülkenin egemenliği ile ilgili.. Sorun; ABD kendisinden emir alan ve kendi haklarının aleyhine bile olsa tartışmasız  teslim olanlarla çalışmaya alışmış. İran bu devletlerden birisi değil. İlişki nasıl olacak? Ben ABD’nin kendi uygarlığı ve tarihi ile, yaptıkaları ile övünen ve kendi kendine saygı duyan İran gibi bir ülkeyi kabul edebileceği konusunda şüpheliyim.


HALK TV:

Pekala. Bu diyalog konusunda neden endişe duyuyorsunuz. Bu şüphenizin sebebi daha önce diyordunuz ki AKP sadıktı ve dönüştü. Bugün de ABD İran yakınlaşmasına dikkatli yaklaşmanızın sebebi AKP’ye güvenmeniz ve sonra ihanet etmesi mi?


Cumhurbaşkanı el-Esad:

Hayır Erdoğan’ın Suriye’ye yaptığı bizim için sürpriz değildi. Dediğim gibi Erdoğan’ın düşünsel arka planında arkasında müslüman kardeşler düşüncesi var. ve müslüman kardeşler tarihi hep fırsatçı bir tarihtir. ayrıca; Erdoğan’ın  ne olduğunu  çok iyi biliyoruz. Birçok aşamada fırsatçılığı ortaya çıktı. Ancak biz sonuçta onunla, komşu ve büyük bir devletin başbakanı olarak ilişki kurduk. Bizim önemsediğimiz bir devlet. Elbette. Göremediğimiz yönleri oldu. Yani bu fırsatçılığının insanlık dışı bir aşamaya ulaşacağını tahmin etmemiştik. Sahtekarlığa varan karanlık bir düşünme biçimi. Biliyorduk bazı şeyleri. Ancak hepsini ve bu kararını  bilmiyorduk. Bu sürprizdi. Ancak doğaldır ki eğer müslüman kardeşler ile ilişki içinde iseniz tüm bunlar süpriz olmamalıdır. Çünkü 50’lerden gelen bir tecrübeden bahsediyoruz. Müslüman kardeşler ile tecrübelerimiz sadece 80’lere ve 70’lere uzanmıyor. 50’lere dayanıyor. Bu nedenle Erdoğanın yaptıkları kesinlikle sürpriz değil. Tabii kişisel ilişkinin hiçbir önemi yok. biri gider diğeri gelir. Önemli olan biz Türkiye- Suriye ilişkilerini Erdoğan’ın yaptıklarından nasıl koruyabiliriz. Türk halkı kardeşimizdir. Bunun üzerinde durmak önemlidir. Bunun dışında bir endişemiz ya da pişmanlığımız yok.

HALK TV:

 Pekala siz cumhurbaşkanısınız. Sürpriz değil, çünkü ihvan’a yakın bir hükümet diyorsunuz. Ancak biz gördük ki siz çok samimi görünüyordunuz. AKP ve hükümeti aşmıştı bu. Aileler olarak çok yakındınız ve siz de diyorsunuz size “kardesim Esad” diye hitap ediyordu. Aranızdaki ortak noktalar nelerdi? Bizim bunu gazeteciler olarak halk adına bilmemizde fayda var. Üstelik bu dostluk çok soru işareti yarattı. İhvan ile ilişkisi olduğunu bilmenize rağmen ilişkiniz sürmüştü.

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Bu doğru. Ben önceki soruda resmi açıdan cevap verdim. Resmi ilşikinin kişisel ilişkiden önemli olduğunu anlattım. Ancak pratikte biz doğuluyuz. Ve kişisel ilişkilerden etkileniriz. yani iki devletin çıkarları için kişisel ilişkilerden faydalanırız. Benim ilşikimin bu şekilde olması gerekyordu. Ancak sorunuz olayın ahlaki ve insanı boyutunu da gündeme getiriyor. Örneğin bir insan kardeşlikten düşmana nasıl dönüşür? Suriye halkına kardeşlikten bahseden ve görünüşte İsrail’e karşı Filistin halkının yanında yer alan bir insan nasıl onbinlerce Suriyeliyi öldüren teröristleri destekleyen birine dönüşür? Bu gösterir ki o düzgün biri değil. Ancak Türk halkının bilmesi gereken önemli nokta Erdoğan'ın ne denli bağnaz olduğudur. İnsan kapalı ideoloji ve taassuba yönelince kişilik sorunları yaşayan birine dönüşür. Açıkça ben normalde resmi ilişkide bunun üzerinde durmam. Ancak eğer Türk halkı şahsi ilişkiyi merak ediyorsa deriz ki: Erdoğan düzgün biri değil ve en düşük seviyede bir ahlaki  değerlere bile sahip değil. Çünkü az bir ahlaka sahip olsaydı ve birisi ile siyasi anlaşmazlığa düştüğünde ondan uzaklaşmak ile yetinebilirdi. Ve sorunu şahsi çerçevede tutardı.  Oysa bu durumda Suriye halkının suçu ne? İnanıyorum ki Erdoğan’da hem kişisel sorunlar hem de ihvan ideolojisinden kaynaklanan sorunların bir karışımı var.

HALK TV:

Sayın başkan Türkiye’de dikkatle takip edilen bir Kürt meselesi var. Çünkü Türkiye bu konuda sorun yaşıyor. Kürt ulusal birlik partisinin Suriye’nin kuzeyindeki durumu ve devam eden çatışmalar ile ilgili durusu nedir? Devlete karşı savaştı mı? Eğer öyle ise tüm kürtler bu savaşa katıldı mı yoksa sadece bir kısmı mı katıldı? Devleti mi el kaide’yi mi destekliyorlar? Bize bu konuda bilgi verebiliri misiniz?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Komşu ve batılı devletler tarafından desteklenen teröristlerin Suriye’ye yoğun saldırısından dolayı halk tarafından da bir mücadelenin yapılması kaçınılmazdı. Yani sadece ordu ve polis yeterli olmazdı. Özellikle uzak bölgelerde silahlı kuvvetlerin olmayabileceği bu uzak bölgelerde Suriye halkından köylerin ve şehirlerin, yerleşim merkezlerinin savunması için birlikler oluşturuldu. Kürtlere gelince: onlar da her Suriyeli gibi kendilerini savunuyorlardı. Özellikle en baştan beri  vatan ve devletin yanında yer alarak güçlü bir duruş sergilediler. İnanıyorum ki bu bölgelerdeki Kürtlerin çoğu bu vatanı görevlerini yerine getiriyorlar. Bu nedenle olanları tek bir partiye bağlamak doğru değil. Olay bir partiden daha fazlasını kapsıyor. yani Kürtler halk olarak bir duruş sergiliyor. Tıpkı toplumun diğer kesimlerinde olduğu gibi. Ancak şimdi bu teröristlere karşı mücadelemizde her oluşumu destekleriz. Kürtler de dahil. Vatanı koruyan herkesi destekleriz. Her parti ve oluşumları ile birlikte.

HALK TV:

Pekala sayın başkan sorun ne şekilde çözülürse sözülsün Kürtlerin Suriye’deki durumu ne olacak? Aynı zamanda savaştan bahsediyoruz. Kürtlere federal ya da özerklik için el kaide’ye karşı savaşları karşılığında söz verdiniz mi ve genel olarak ortadoğu coğrafyasında Kürt meselesine bakış açınız nedir?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Şüphe yok ki bazı Suriyeliler ile bazı Kürtler arasında 2004’te Suriye’nin kuzey doğusunda olan olaylardan dolayı bir güvensizlik vardı. Ancak inanıyorum ki bu kriz Kürtlerin vatanseverliğini ortaya koymuştur. Bu şu anlama gelir: ileride hangi yönetim olursa olsun herkes bu dönemi hatırlayacaktır. Nasıl? Bu bir başkan veya hükümetin görüşü olmamalı. Suriyeliler masaya oturmalı ve Suriye’de gelecek rejimin nasıl olacağına karar vermeli. Federasyon ya da konfederasyon ile ilgili söylenenler, başkanlık sistemi, parlamenter system veya hangi rejim olursa olsun şüphe yok ki halkın oylayacağı bir anayasaya göre olmalıdır.

Bu konular şu anda gündemde değil. Suriye’de sadece medyada var. herkes şu anda vatan savunması için savaşıyor. Eğer teröristleri alt edemezsek bu sözlerin hiçbir anlamı yok. Suriye’de bütün siyasi, etnik ve dinsel ve diğer grupların da ortak görüşü budur. Daha sonra bu konunun ayrıntılarına girebiliriz ancak hepsi Suriye halkının genel görüşüne bağlı olmalıdır. Ve ben şu anda Suriye halkının (bu meseleye) nasıl baktığını söyleyemem. Çünkü bu konuları kendi aramızda konuşmuyoruz. Ancak inanıyorum ki eğer Suriye bu krizi geçerse eskisine göre daha iyi bir şekilde milli birliğini güçlendirecektir. kürtlerin vatanseverliğini pekiştiren bu krizin ortaya çıkardığı gerçekler.

HALK TV:

Sayın başkan Hizbullah’tan çok bahsediliyor. Suriye’deki varlığı ve çatışmalara katılması. Hizbullah Suriye’de devam eden çatışmalara ne oranda katılıyor? Ne kadar faal? Suriye’ye askeri yardımı ne oranda? Ve Suriye’de ne şekilde varlar?

Cumhurbaşkanı el-Esad:

Varsayalım ki bütün Hizbullah Suriye’ye gelmek istedi. Hizbullah’ın Lübnan’a göre büyüklüğü nedir? Lübnan’ın Suriye’ye göre büyüklüğü nedir? Size bir oran vereyim: Lübnan’a komşu Humus’un yüzölçümü Lübnan’ın iki katı büyüklüğündedir. Hizbullah’ın Suriye’de bulunması size mantıklı geliyor mu? Bu olamaz, onlar ve biz istesek bile.. Humus tarafında Lübnan topraklarında varlar. Teröristler kendilerine Lübnan topraklarında saldırıyor. Çünkü bu partinin veya ona tabi olanların Suriye’nin tarafında durduğunu öne sürdüler. Bu nedenle bu partiye tabi olanlara saldırıda bulundular. Füze attılar, bombaladılar ve suikastler yaptılar. Ve bu durum bir yıldan fazla sürdü. Hizbullah’ın bu duruma cevap vermesi kaçınılmazdı. Suriye ile Hizbullah arasında bu bölgede teröristlerin bitirilmesi amacı ile işbirliği oldu ve bunda başarılı olduk. Ama aramızdaki askeri ilişki ya da zaman zaman İran ile var olduğu söylenen ilişkiler yeni değil, onlar daima bize gelir biz onlara gideriz, yardımlaşırız, ve tecrübe paylaşırız. Bu doğaldır. Çünkü bizim için tek düşman vardır: İsrail. Hem Suriye topraklarını işgal etmiş hem de Lübnan’a saldırıyor. Aramızda yardımlaşma olması doğaldır. Hizbullah’ın Suriye’deki varlığının aslı budur. Evet Suriye’de mevcuttu ancak kendini korumak için sınıra yakın belirli bir bölgede. Çünkü sınırın diğer tarafında  biz vardık Suriye halkını korumak için…Ama işin garip tarafı Hizbullah bize olan desteğinden söz edenler her nedense onlarca ülkenin on binlerce yabancı terörist silahlandırıp Suriye'ye sokmasını görmüyor.

Halk Tv-Yurt Gazetesi

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
04-10-2013 10:55 - 1175 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
29-04-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım