Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Hocalı Soykırımı Sefaköy Kültür Merkezi’nde Anıldı (FOTO)
Hocalı Soykırımı, Sefaköy Kültür Merkezi'nde Haydar Aliyev Azerbaycan Okulu’nun düzenlediği programla anıldı.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
26-02-2020 16:58 - 1708 Okunma
Hocalı'ya Adalet Haftası etkinlikleri çerçevesinde başta Azerbaycan olmak üzere dünyanın dört bir yanında anma törenleri düzenleniyor.
 
 
 
 
Türkiye'de düzenlenen en kapsamlı etkinliklerden biri de Haydar Aliyev Azerbaycan Okulu’nun organizasyonuyla 23 Şubat Pazar günü Küçükçekmece Sefaköy Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Yakın tarihin en büyük soykırımının anıldığı törene  başta Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda, Doğu Anadolu'da gösterdiği başarılar dolayısıyla "Şark Fatihi" olarak anılan Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir, Zehra Ana Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Meftune Atam, CAFERİDER Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Babur, Ak Parti İstanbul Milletvekili Türkiye - Azerbaycan Dostluk Grubu Başkanı Şamil Ayrım, Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, AK Parti Küçükçekmece İlçe Başkanı Mustafa Korkut, Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul İl Başkan Yardımcısı İsmail Akgöz, Küçükçekmece  İlçe Başkanı  Seyfettin Tiryaki, CAFERİDER siyasiden sorumlu yönetim kurulu üyesi Ahmet Atabey, İpekyol Medya Grubu Başkanı Seyfullah Türksoy,  TÜMKİAD Başkanı Nihat Tanrıkulu, Halkalı Merkez Mahallesi Muhtarı Yusuf Ergül, Doruk Medya Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Atam, Başakşehir Şahintepe Muhtarı Hüseyin Uçar, Gül Gençlik Derneği Başkanı Metin Talayhan, Azerbaycan-Türkiye Dayanışma ve Kardeşlik Cemiyeti’nin Başkanı Tuğrul Hıdırlı ve İstanbul'un dört bir yanından genç yaşlı yüzlerce  kişi katıldı.
 
Şehitler için saygı duruşu yapıldı ve Haydar Aliyev Azerbaycan Okulu öğrencileri tarafından Türkiye ile Azerbaycan'ın milli marşları okundu.
Katılımcılara Haydar Aliyev Azerbaycan Okulu’nun yıl içerisindeki faaliyetlerini anlatan bir video klip izletildi.
 
 
 
Klibin ardından Haydar Aliyev Azerbaycan Okulu  günün anlam ve önemiyle alakalı bir konuşma yaptı. Karasu, “Bir vatan borçlu olduğumuz Doğu’nun fatihi Kazım Karabekir paşamızın mahdumesi Sayın Timsal Karabekir hanımefendi, Türkiye 
Caferileri Lideri Sayın Selahattin Özgündüz, AKP İstanbul milletvekili Sayın Şamil Ayrım, MHP milletvekili sayın Arzu Erdem hanımefendi, Zehrana Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Sayın Meftune Atam hanımefendi, MHP İlçe Başkanımız sayın Seyfettin Tiryaki, sivil toplum kuruluşlarımızın güzide yöneticileri ve İstanbul’un dört bir yanından salonumuzu dolduran siz kıymetli misafirlerimiz; Hocalı Şehitlerini Anma Programı’na teşriflerinizden dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Videomuzda da izlediğiniz gibi Haydar Aliyev Azerbaycan Okulu 2013 yılında eğitim hayatına başladı. Yedinci yılımıza girdiğimiz bu eğitim dönemimizde 250 öğrencimiz bulunmaktadır. Zehraana Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği okulumuzun kuruluşundan bugüne kadar bir anne şefkatiyle okulumuzu bugünlere getirdi. Bu süreçten sonrası içinde biz eğitimcilere duyduğu güven ve itimat neticesinde bir bayrak değişimi kararına varıldı. Okulumuz önümüzdeki günlerde temelleri atılacak Azerbaycan Eğitim ve Kültür Derneği’mizin bünyesinde faaliyetlerine devam edecektir. Bugüne kadar ki hizmetlerinden dolayı Zehraana Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin kıymetli başkanı sayın Meftune Atam hanımefendinin şahsında tüm yönetici ekibine çok teşekkür ediyoruz. 
Ayrıca bize desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Sayın Selahattin Özgündüz’e, AKP Milletvekilimiz sayın Şamil Ayrım’a ve diğer destekçilerimize çok teşekkür ediyoruz.
Kıymetli misafirlerimiz, Hocalı’da Ermeni mezaliminin gerçekleştirdiği soykırımın acılarını yüreğimizde hissederken işgalci Ermenistan’ın geçmiş dönem Cumhurbaşkanı Sarkisyan Ermeni çocuklara cennet vatanımızın Ağrı Dağı’nı göstererek “Biz Karabağ’ı aldık, gelecek nesilde Ağrı Dağı’nı alacaktır.” Deme hadsizliğinde bulunmuştur. Bizim de en büyük gayemiz yetiştiğimiz öğrencilerimizin Karabağ konusunda hak sahibi olmalarıdır. Hocalı şehitlerimizi andığımız bugünlerde, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz şehitlerimizi ve bugün Van depreminde kaybettiğimiz vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyoruz, saygılarımla.”dedi.
 
Doruk Medya tarafından hazırlanan Hocalı Şehitleri adlı klip  izleyicilere duygu dolu anlar yaşattı.
Zehra Ana Haydar Aliyev Azerbaycan Okulu öğrencileri coşkulu şiirler okudu. 
 
 
Arzu Erdem;  “Türk’ün Türk’ten Başka Dostu Yoktur”
 
 Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekili Arzu Erdem bir konuşma yaptı. Erdem şunları siyledi, “Karabağ Savaşı’nın en kanlı safhası olan ‘Hocalı Şehitleri’nin anma gününün organize edilmesinde emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. ‘Hocalı Katliamı’ Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığı gerçeğini göstermiştir… Bizler bu acıyı unutmayacağız ve unutturmayacağız. 
 Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Bölgesi’nde, 26 Şubat 1992’de çoğunluğunu çocuklar, hamileler ve yaşlıların oluşturduğu 613 kişinin Ermeniler tarafından şehit edildiği vahşet olayı Hocalı’ya, Müslümanlara ya da sadece Türklere karşı yapılmadı. Bu bütün insanlığa karşı işlenen bir suçtu.
 Biz Türkler yıllar boyunca çok acılar çektik, çok katliamlar gördük ama hep geleceğe baktık. Her zaman için bu dünyada var olacağız, insanlık için güzel şeyler yapacağız. Tarih boyunca hiçbir zaman başka milletler gibi bağırmadık, isyan etmedik çünkü biliyoruz ki geleceğe vuracağımız damgalar çok daha etkili olacak. 
Hocalı şehrine Ermeniler tarafından saldırı oldu. Ermenilerin 5- 6 binden fazla askeri vardı ama Hocalı’da bizim askeri kuvvetimiz yoktu. Hocalı’yı, Hocalılar savundu ancak gücümüz yeterli olmadı. Hocalı dört yıl boyunca düşmanla savaştı. Sonra düşman çok güçlendi ve soykırım yaptı. Bir gecede Hocalı yakıldı, yıkıldı, yer yüzünden silindi. Şehit olan 83 çocuğun, 106 kadının suçu neydi?
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli beyefendi, “Hocalı’da insanlığın gözü önünde soykırım suçu işlenmiştir. En aşağılık, en vahşi cinayetler Hocalı’da yaşanmıştır.” Demiştir.
 İnsanlığın gözü önünde soykırım suçu işlenmiştir. En aşağılık en vahşi cinayetler Hocalı’da yaşanmıştır. Birleşmiş Milletler soykırım suçunun önlenmesine ilişkin sözleşmenin 2. Maddesi objektif bir şekilde adam gibi yorumlanırsa Hocalı’da bir soykırım suçunun varlığı muhakkak tescil edilecektir. Soykırıma teşebbüs edenlerin cezalandırılacağı da hüküm altına alınmıştır. Soykırım suçunu yargılayacak uluslararası mahkemeler bellidir. Konunun muhatapları tarafından gayet iyi bilinmektedir. Ermeni katiller, Rus askerleri ile birlikte 20. Yüzyılın soykırım suçlarından birisini kasten işlemilerdir. Şu güne kadar kanı yerde kalmıştır. Hocalı’nın çığlığı insanlık vicdanında cevap ve karşılık bulamamıştır.”
 
 
 Şamil AYRIM Ermeni çeteleri, 26 Şubat 1992'de 613 masumu katletti"
 
 Ak Parti İstanbul Milletvekili Türkiye - Azerbaycan Dostluk Grubu Başkanı Şamil Ayrım şunları söyledi; “Çok değerli milletvekilim, Türkiye Caferileri Lideri saygın Selahattin Özgündüz, hanımefendiler, beyefendiler hoş geldiniz. Hassasiyetiniz için hepinize teşekkür ediyorum.
 Bugün gerçekten önemli bir gün. Bizler topraklarımızı tutarken şehitler vermiş bir ecdadın torunlarıyız. Burada Doğu’dan gelen herkesin muhakkak ailesinde şehitler vardır. Ailelerinden dinlemişlerdir. Ama biz hiçbir zaman kin tutmadık. Ve biz bu topraklardayken birlik beraberliğin önemini, bayrağın önemini, ezanın önemini gösterdik. 
 Yıllardır Hocalı’ya adalet diye haykırıyoruz. Bir haksızlık var. Kanıtları olan bir katliam var. Küçük, büyük, kadın, erkek demeden işkencelere maruz kalmış insanlar var. O günleri biz bugün gibi hatırlıyoruz. Unutmamız mümkün değil. Ama maalesef Birleşmiş Milletlerin almış olduğu karar var. O karar şunlardır:
1. Ermenistan işgalci devlettir, tecavüzcü devlettir. Derhal bu toprakları terk etmesi gerekmektedir.
Ama maalesef dünya ikili standartlarını uyguluyor. Yapacak ne var? Donanımlı olacağız, daha çok çalışacağız. Biz Ermeni milleti değiliz. Doğan çocuğumuzun kulağına “Türk benim düşmanımdır.” Demiyoruz. Ve buradaki Ermeni vatandaşlarımızı da kendi vatandaşlarımızdan ayırt etmiyoruz. Bizim canımız diye kucaklıyoruz. Biz böyle asil bir milletiz. Bundan dolayı sizlerden ricam çocuklarınızı iyi yetiştireceksiniz, davanıza sahip çıkacaksınız. Biz haklıyız.
 Biz aynı milletin iki devletiyiz. İki tane onurlu, ayakta, dik duran devletiz. Bundan dolayı değerli kardeşlerim biz birbirimizi seveceğiz öncelikle. Biz bu davayı gücümüzle, siyasetimizle, ekonomimizle gösteriyoruz. Bugün Azerbaycan ve Türkiye arasında dostluktan öte bir ilişki var. İki kardeşin ilişkisi var. Şu anda dünyanın imrendiği projeler gerçekleştirilmektedir.
 Ben geçen gün seçimlerde Azerbaycan’daydım. Gerçekten Azerbaycan istikrardan yana tavrını ortaya koydu, yeni parlamentosunu seçti. Ondan sonra bizim hayatımızda unutamayacağımız bir toplantı gerçekleşti. Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev, Türkiye Dostluk Grubunu kabul etti. Azerbaycan halkının çok bilinçli olduğunu gördük. Bu söylemlerimiz kendilerinin çok hoşuna gitti. Ve sözlerinin ortasında bunu söyledi: “Recep Tayyip Erdoğan beni ilk kutlayan insan oldu, o bir dünya lideridir biz onun arkasındayız.” 
 Bakınız bunu Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı söylüyor. Neden söylüyor? Siz siz olun bizim aramızı bozmak isteyen hainlere yol vermeyin diyor. Bu gençlerimizin istikbali için Azerbaycan -Türkiye ilişkilerini bozacak insanlara fırsat vermememiz gerekiyor.
 Birbirimize kenetlenelim, hepinizi saygıyla selamlıyorum ve Allah’a emanet ediyorum. Hocalı’yı unutmadık, unutturmayacağız.” Dedi.
 
 
Özgündüz; Edirne’den Kars’a kadar güzel yurdum diyorsak, “Paşam Emrindeyim.” Cümlesine borçluyuz”
 
Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz de duygu dolu bir konuşma yaptı. Özgündüz şunları söyledi; “Buradaki tüm misafirlerimizi selamlıyorum, hepiniz hoş geldiniz. Özellikle Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir’i aramızda görmek gerçekten çok özel bir duygu.
 Bugün Edirne’den Kars’a kadar benim güzel bir yurdum var diyorsak, küçük sihirli bir cümleye borçluyuz. O cümlede “Paşam Emrindeyim.” Cümlesidir.
 Tutuklamak üzere vazifelendirilen Kazım Karabekir paşamız bu milli mücadelenin anahtarını Mustafa Kemal Atatürk’e böyle verdi. Tutuklayıp götürebilirdi, bunun için görevlendirilmişti. Ama o rütbece kendisinin daha üstün olmasına rağmen Mustafa Kemal’de o zafer ışığını gördü ve “Paşam emrindeyim.” Dedi ve o zaferin anahtarı oldu. Yani bu yurdu tekrar Türk yurdu yapan o paşanın o sözüydü. Bunun için sizi aramızda görmek beni heyecanlandırdı. 
 Evet dostlar, bugün bize karşı işlenmiş büyük bir soykırım nedeniyle buradayız. Bizim soydaşımıza, canımıza, karşı işlenen bir soykırım münasebetiyle buradayız. ¬O zamanda yaşananları alıp masaya koysunlar, enli boylu ölçsünler. Eğer yine de derlerse bu soykırım değil biz sözlerimizi geri alacağız. Ama eğer soykırımsa gereğinin yapılmasını istiyoruz, çifte standart uygulanmasına tamamen karşıyız. 
 Bu mecliste oturan siz değerli canların babaları, anaları Ermenilerin yaptıklarıyla ilgili hikayeleri anlatmışlardır mutlaka. Kendimizi korumak adına Tehcir Kanunu’nu yapmışız ama bizim kitabımızda soykırım yazmaz, Türk’ün kitabında yoktur bu terim.
 İlişkilerin iki tarafı vardır. Komşularımız adalarda bizlere sorun çıkarıyorsa, kardeşlerimiz Kıbrıs’ta soykırım riski ile yaşıyorlarsa, bir diğer komşumuz doğudaki altı ili kendisinin olarak görüyorsa, en yüksek dağımı kendi milli değeri olarak görüyorsa bu ilişkilerin ikinci tarafında bir problem var demektir. Bunlar olurken nasıl “Sıfır Sorun” diyebilirim. İki tarafta aynı görüşte olacak ki sıfır sorun olsun. 
 Benim toprağımı kendi toprağı olarak görüyorsa, Karabağ’ı işgal edecek densizliği gösteriyorsa ve biz bunları görmüyorsak, kendi dertlerimiz varken bu dertler yerine Batı Şeria’yı görürsek Türk dünyasını kendimizden uzaklaştırırsak elimize hiçbir şey geçmez. Araplar bizi ne lider olarak görürler ne de bize kardeş olurlar. İngiliz ile beraber olup yüz altmış bin Mehmetçiğimizi arkadan bıçaklamadılar mı? Bu Araplardan bize kardeş olmayacağını anlamak için sırtımıza kaç hançer yememiz lazım?
 Tamam, Kur’an bizlere bütün Müslümanların kardeş olduğunu söylemiştir ama bu kardeşlik iki taraflı olmalıdır. Kardeşim beni sürekli sırtımdan bıçaklıyorsa ve düşman safına geçiyorsa ben onunla nasıl geçineyim?
 Ben bir Azerbaycan Türk’ü olarak buradayım. Ve cebimde de ay yıldızlı Türkiye Cumhuriyeti kimliğiyle bulunuyor. Objektif olarak soruyorum ki bu devleti Azerbaycan Türklerinden daha çok seven bir halk tanıyor musunuz?
 Bizimle Azerbaycan’ın hakikaten kaderi birdir. Azerbaycan olmadan bir birlik mümkün müdür? Mümkün olmadığını göreceksiniz. Öyleyse bu mezhep fitnesini milletin arasına sokan kişilere birileri dur demeyecek midir?
 Gururla söylüyorum ki ben bir Ali Şia’sıyım. Ama Oğuz’un evlatlarını bana düşman tanıtan dininiz de mezhebiniz de sizin olsun. Müslüman olduğu günden bugüne kadar Muhammed ve hanedanına gönülden bağlı olan Oğuz ve evlatlarına bütün milletler kurban olsun. Şu Arap hayranlığından biraz kurtulun. Bize Muhammed Mustafa ve hanedanı yeter, başka Arap’a ihtiyacımız yok. Düşman mı olalım? Hayır ben bunu demiyorum. Ama Araplardan önce önümüzde kendimizin sorunlarına odaklanmamız gerekiyor. Ermenilerin dinlemediği Doğu sınırı sorununu çözmemiz gerekiyor, adalarımızın sorunu çözmemiz gerekiyor.
Allah birliğimizi, dirliğimizi bozmasın, bozmaya çalışan kim varsa Allah cümlesini yok etsin.” dedi.
 
 
CAFERİDER Başkanı Hasan Babur; “Her Azerbaycan Türk’ü bir kova su dökse Ermenistan’ı sel götürür”
Caferilik İnancını Tanıtma, Araştırma ve Eğitim derneği CAFERİDER’in Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Babur şunları söyledi;  “Azerbaycan Okulu’nun değerli müdürü, Türkiye Caferileri Lideri Değerli Selahattin Özgündüz, vekillerim, çok değerli hanımefendi ve beyefendiler hepinizi saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz şeref verdiniz. 
 Yıl 1992, Hocalı’da soykırım yapılmış… Almanya’nın başkenti Berlin’de üniversite okumak için Azerbaycan’dan gelen bir kardeşimiz var. Bugün de İstanbul’da yaşıyor. Almanya’da büyük bir toplantı yaptık, protesto ettik ve büyük bir yardım kampanyası gerçekleştirdik. Ve bunun haber değerli liderimize geldi. Değerli liderimizin de büyük bir miktar katkısıyla Azerbaycan’a gittik ve o günkü hükümetine teslim ettik, o günden beri Azerbaycan ile ilişkilerimiz devam ediyor.
Almanya’da böyle bir program vardı. Orada küçük bir konuşmam oldu, şunu ifade ettim: Ermenistan’ın etrafı Azerbaycan Türkleri ile çevrilidir. Her Azerbaycan Türk’ü bir kova su dökse Ermenistan’ı sel götürür, Yaşasın Azerbaycan yaşasın Karabağ!” dedi.
 Ve ardından sözlerine okuduğu şiir ile devam etti…
 
 
Timsal KARABEKİR; “Cihan yıkılsa Türk yılmaz!”
 
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda, Doğu Anadolu'da gösterdiği başarılar dolayısıyla "Şark Fatihi" olarak anılan Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir kurtuluş savaşını kısaca özetledi. Timsal Hanım şunları söyledi: “Sizleri saygı, sevgi ve hüzünle selamlıyorum.  Dünya milletlerinin gözü önünde bir soykırım gerçekleşti ve dünyanın kılı kıpırdamadı. Yürekler gerçekten acıyor, şehitlerimize rahmet diliyoruz ve inanıyoruz ki Karabağ’a Türk’ün bayrağı asılacaktır.
 Ermeni’nin oyunu sadece Hocalı’da değildi. Bundan önceki durumları Kazım Karabekir’in satırlarından bahsetmek istiyorum sizlere:
 Kazım Karabekir Çanakkale’de savaşıyor, Kut’ül Amare’de İngilizlerle savaşıyor ve yurdumuzun doğusuna geldiği zaman Ruslar kırk yıl süren o esaret döneminden Brest Litovsk Antlaşmasıyla yurdumuzu terk eden silahlarını ve yerlerini Ermenilere bırakıyorlar. Hani Türk’ün kardeş bildiği, dost bildiği Ermenilere…
 Ermeniler, Rusların kırk yılda yapmadıkları zulmü kardeş bildikleri Türklere yapıyorlar. Kazım Karabekir’in anılarında diyor ki: “Allah benim gözlerimle gördüklerimi yer yüzündeki kimsenin gözlerine göstermesin.” Acılar yaşanmış, ıstıraplar yaşanmış…
 Kazım Karabekir Anadolu’ya geldiği zaman kurtardığı yerleri şöyle anlatıyor: Erzincan, Erzurum, Sarıkamış, Kars ve ötesi… Ötesi Azerbaycan’dır. O fotoğrafları görseniz yürekler kaldırmıyor…
 Aralarından bir tanesini yüreklerinizi acıtacağını bile bile sizlere nakletmek istiyorum. Erzincan’ı kurtarmış sıra Erzurum’a gelmiş: “İstanbul Kapı’dan Erzurum’a girdiğim zaman halk beni gülerek karşılıyor. Dişlerini görecek yakınlıktayım. Ortada bir gariplik farklı, bu insanlar hiç kımıldamıyorlardı. Daha da yaklaştığım zaman dehşetle gördüm ki her biri Ermeniler tarafından kazığa oturtulmuşlardı. Istıraptan kasılmıştı çehreleri ve öyle can vermişlerdi. Allah benim gördüklerimi dünya üzerinde kimseye göstermesin.” 
 Ve Kazım Karabekir Erzurum’u kurtarıyor, Kars’ı kurtarıyor ama bu şehirler yanmış, yakılmış. Ve Sarıkamış’ı kurtardıktan sonra “En büyük başarım, şehitlerimin kanı yerde kalmadı.” Diyor. Ve Nahçivan’a gidiyor. Burada bir Türk şairi Hüseyin Cavit Bey ile yakın arkadaş oluyor. Bu Hüseyin Cavit Bey ki “Türküm!” dediği için Sibirya’da ıstırapla can vermişti. Ve orduyu teşkilatlandırıyor, Nahçivan’ın kurtuluşuna destek oluyor, okullar açılıyor, Bakü’ye kadar gidip oradaki canlara yardım ediyor.
 Buradan sonra İran’ın Tebriz’e gidiyor. Ama buradayken “Geri dön” emri alıyor. Mondros Ateşken Antlaşması dolayısıyla geri dön emri geliyor.
 Ateşkes ne demektir? Bugün bir ilkokul çocuğu bile ateşkesin anlamını size söyleyebilir. İki devlet arasındaki savaşın durması anlamına gelir. Ama Osmanlı için ateşkes “Gel vatanımı zapt et.” Anlamına gelmiştir. Baştaki padişah aciz, elleri bağlı durumda. İngiliz’i, Fransız’ı, İtalyan’ı İstanbul’un başına üşüşmüş. 
 Çanakkale geçilmez diye destan yazan askerimin başın çökmüş uğursuz bir ateşkes antlaşması, Çanakkale geçilmiş. Kazım Karabekir’in satırlarından naklediyorum: “Batum’dan gemiye binerken buralarda bulduğum hafif Japon toplarını geminin şaftına yükledim, Trabzon’a bıraktım.” Bu cümlelerle bir milli mücadelenin olacağı anlaşılıyor. 
 Kazım Karabekir İstanbul’a geldiği zaman durum içler acısı. İngiliz’i, Fransız’ı, İtalyan’ı küstah bir tavırla donanmalarının toplarını padişahın sarayına mevzilendirmişler. İşte o an Kazım Karabekir bir milli mücadele yemini ediyor. O yeminden sonra artık o yabancı zırhlıları bostan korkuluğu gibi geliyor. Baştaki egemen güçler yabancı. 
 Kazım Karabekir’in notlarından naklediyorum: “1918 yılının Kasım ayında İstanbul’a geldiğimde Harbiye Nazırı Abdullah Paşa’nın yanına çıktım. Ona Ermeni mezarlarını gösteren belgeler gönderdiğimi ve neden bastırmadığını sordum. İlerde Ermeniler bu belgelerle Türkleri soykırımla suçlayabilir diyor.” 
 Yüz bir yıl önce bu uyarıyı yapıyor. Ve ardından bu belgeler hem Osmanlıca hem de Fransızca bastırılıyor. Fransızca da bastırılıyor ki ecnebilerde neyin ne olduğunu bilsinler, anlasınlar. Devletin bütçesinde yeteri kadar para olmadığı için kendi imkanıyla bastırıyor.
 İkinci önemli ziyareti Mustafa Kemal Paşamıza oluyor. Mustafa Kemal Şişlideki konağında hasta yatmakta. Bir kulak ameliyatı geçirmişken Kazım Karabekir onu ziyaret ediyor. “Paşam, İstanbul’da kalmakla hiçbir şey elde edemeyiz. Kurtuluşun anahtarı doğudadır, doğuya gel.” Demiştir. “Ben on beşinci kolordumla Erzurum’a gidiyorum. Sizi tüm kolordumla destekleyeceğim.”
 “Bu da bir fikir” der Mustafa Kemal Paşa.
 “Hayır paşam” der Kazım Karabekir “Bu bir karardır.” Diye ekler. 
 “İyi olduğum an size mülaki olacağım.” Der Mustafa Kemal Paşa. 
 Vedalaştıktan sonra Gülcemal Vapuruyla Trabzon’a çıkar. Trabzon’a çıktığı anda dudaklarından şu cümleler dökülür: “Şu andan itibaren olay Mehmetçiğin namlusunun ucundadır. Ben ve ordum milletimin hakkına milletime vermeye gelmiştir, ölümümüz pahasına!”
 Ve Mustafa Kemal Paşamız hepimizin bildiği gibi büyük yetkilerle Üçüncü Ordu Müfettişi olarak Anadolu’ya çıkar. Fakat kendisine verilen görev acı, İngiliz diyor ki padişaha “Eğer Anadolu’da ufak bir Türk harekâtı olursa orayı da abluka altına alırım.” 
Bu nedenle padişahın Atatürk’e verdiği emir: “Türklerin isyanını bastır, Türklerin silahlarını topla.”
O yüce insan her göreve razıdır yeter ki ayaklarını Anadolu topraklarına bassın. Ve Anadolu’ya ilk çıkan beşli Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Mustafa Kemal Atatürk, Rauf Orbay, Refet Bele. Beş inanmış kişi, rahmetli Cemal Kutay onlara “beş altın bir yerde” derdi.
Mustafa Kemal tabi ki Türk’ün silahıyla, isyanıyla ilgilenmeyecektir, Amasya Genelgesi ile dünyaya haykırır “Vatan bir bütündür bölünemez, millet bir bütündür bölünemez.”
Fakat İngilizler bu cümleleri İstanbul’da duydukları zaman çok sinirlenirler. Biz Türkleri susturması için onu oraya gönderdik ama o daha çok yüreklendiriyor. Ve Padişahtan, Atatürk’ün tutuklanmasını isterler. Ve padişah bu görevi Kazım Karabekir’e verir.
Mustafa Kemal Paşa Erzurum’a gelmiştir. 7-8 Temmuz gecesi, uzun, acı bir gecedir. Sabaha kadar uyumayan paşa ordudan istifa etmeye karar verir. Zaten görevden alınma yazısı da gelmiştir. 9 Temmuz günü Rauf Orbay ile bir masada otururken sinirlidir, hiçbir askeri yetkisi kalmamıştır. O sırada odaya en güvendiği subayı Kazım Dirik giriyor. “Askerlikten istifa ettiniz, bundan böyle ben kimden emir alacağım?” der.
 Mustafa Kemal Paşa hem üzgün hem sitem dolu bir şekilde: “Askerlikten istifa edince bir saat önce sen her şeysin diyen kişiler bir saat sonra sen yoksun” diyor.
O sırada içeri Cevat Abbas giriyor ve Mustafa Kemale “Kazım Karebekir bir bölük askerle sizi tutuklamaya geliyor” diyor.
Rauf Orbay anılarında diyor ki “Bir an sarardı Mustafa Kemal”. Çünkü biliyor Kazım Karabekir’in aldığı emri, gelecek ve onu tutuklayacak. Çok geçmeden Kazım Karabekir içeriye Atatürk’ün bulunduğu odaya giriyor.
Atatürk dahil herkes aldığı emri uygulamasını beklerken Kazım Karabekir Paşa, Askerlikten istifa etmiş ve artık sivil olan Mustafa Kemal’in önünde bir asker selamı veriyor.
“Paşam” diyor “Dün olduğu gibi bugün de ben ve bütün kolordum emrinizdeyim. Sizi koruması için de bir bölük asker getirdim” diyor. İki dost duygulanıp sarılıyorlar.
 Erzurum konusunda Türkler Ermenilere kötü davranmamışlardır. Amerikan raporlarında ve arşivlerinde bile durum buyken Amerika aldığı kararlarla bizleri sinirlendirmektedir. Sevr Antlaşmasını gözlerimizin önüne getirdiğimiz zaman Osmanlı’dan kalan onca topraktan sadece Ankara ve çevresi Türklere verilmektedir. Tüm doğu ise batılı devletler tarafından Ermenilere peşkeş çekilmektedir. Kazım Karabekir’e meclis tarafından verilen “Düşmanı püskürt” emriyle ikinci kez Kars’ı düşmandan kurtarmıştır. Ve dünya döndüğü sürece şanlı bayrağımız Kars kalesinde dalgalanacaktır. 
 Ve Ermeni general yurttan gitmeden önce bir veda mektubunu Kazım Karabekir’e vermiştir. Bu mektupta “Bundan böyle herhangi bir Ermeni artık ne silahıyla ne de gözüyle Türk’e karşı gelmeyecektir.” Tabi Ermeniler sözlerinde durmadılar, Hocalı Katliamında da bunları gördük. 
 Dünü unutmayalım ki yarına hakkımız olsun. Sonu Kazım Karabekir’in şu sözüyle gelmek istiyorum: “Cihan yıkılsa Türk yılmaz!” dedi.
 
Tören Haydar Aliyev Azerbaycan Okulu öğrencilerinin Asker marşıyla son buldu.
 
 
 
 
 
 
 
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
26-02-2020 16:58 - 1708 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
16-05-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım