Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
İslam Fıkhına Amel
Taklit Hükümleri

Taklit nedir nasıl amel edilir?

 1.Mesele- İnsanın İslam dininin temelleri (usul-u din/temel inançlar) hususundaki inancı ilim ve delile dayalı olmalıdır. Taklit, ilimsiz ve delilsiz olarak başkasına uymaktır ve buda usul-u dinde batıldır. Ancak usul-u din ve zarurî (Müslümanların hepsinin kabullendiği tartışma götürmeyen kesin) hükümlerin dışındaki hükümlerde ve yine istinbatın gerekli olduğu hükümlerin mevzularında ya müçtehit olup kendi vazifelerini delillerden çıkarabilmeli ya bir müçtehidi (şartları ileride açıklanacağı gibi) taklit etmeli ya da üzerine düşen görevini yerine getirdiğinden emin olabilecek bir şekilde ihtiyat yoluyla amel etmelidir. Örneğin müçtehitlerden bazılarının görüşüne göre haram, bazılarının görüşüne göre de haram olmayan bir işi yapmamalı ve yine bazılarına göre farz ve bazılarına göre caiz bilinen bir ameli de yapmalıdır. Böylece müçtehit olmayan ve ihtiyata uyamayan kimselerin bir müçtehidi taklit etmeleri gerekir.
 
2- Taklit etmek, önceki meselede geçtiği gibi, bir müçtehidin fetvalarına göre amel etmek demektir. Taklit edilecek müçtehit erkek, akıllı, Şia-i İsna Aşeriyye (12 imam Şiası), helâlzade, yaşayan (mümeyyiz olduğu dönemde o müçtehidin yaşamış olması), adil ve farz ihtiyata göre baliğ olmalıdır. Adil ise; üzerine farz olan farizaları yerine getirip, ona haram olan şeylerden sakınan kimsedir. Adaletin nişanesi şudur; zahirde iyi bir insan olmasıdır. Şöyle ki, onunla aynı mahallede yaşayan halktan, komşularından veya onunla ilişkisi olan kimselerden onu sorduklarında, iyi bir insan olduğunu tasdik ederler. İhtiyaç duyulan meselelerde müçtehitler arasında kısmi de olsa görüş farklılığı olduğu bilindiği takdirde, insanın taklit ettiği müçtehit a''lem olmalıdır. Yani Allah''ın hükümlerini ve akıl ve şeraitin doğurduğu vazifeleri anlamada kendi zamanının müçtehitlerinin hepsinden daha bilgili olmalıdır. Ancak a’lem (bilgili) olmayanın sözü ihtiyata uygun olursa durum farklı olur.
 
3- Müçtehit ve müçtehitler arasında en bilgili olanını bir kaç yolla tanımak mümkündür: a) İnsanın kendisinin bu hususta kesin bilgi edinmesi; meselâ, kendisi ilim ehlinden olup müçtehidi ve en bilgili olanı tanıma gücüne sahip birisi olması gibi. b) Müçtehidi ve müçtehitler arasında en bilgili olanını tanıma gücüne sahip iki adil ve âlim şahıs, bir kimsenin müçtehit veya müçtehitler arasında en bilgili olduğunu tasdik etmeleri ki, bu da diğer iki adil âlimin onların sözlerine karşı çıkmaması şartıyla olur. Hatta daha güçlü görüşe göre, bir kimsenin müçtehit ve a''lem oluşu, doğru sözlü olduğuna güvenilen bir bilirkişinin sözüyle de -sözlerinin aksi zannedilmediği takdirde- ispatlanır. c) Müçtehit ve müçtehitler arasında en bilgili olanını tanıyabilecek güçte olan ve sözleri insana güven veren bir grup ilim ehlinin, (ulemanın) bir kimsenin müçtehit veya müçtehitler arasında en bilgili olduğunu tasdik etmesiyle.
 
4- İki müçtehit veya ikiden fazla müçtehit arasında genelde karşılaşılan fetvalarda kısmi de olsa ihtilaf olduğunu bilen, onların ilimde eşit olduğunu bilirse veya şer’i delillere göre eşit oldukları belirlenirse, fetvası ihtiyata uygun olana göre amel etmelidir. Eğer onların birinin fetvası ihtiyata uygun olmaz ise, örneğin; biri namazı seferi ve diğeri de tamam kılmaya dair fetva verirse her ikisini de yapmakla ihtiyat etmelidir. İhtiyat etmek mümkün olmazsa veya meşakkatli olursa, örneğin; biri bir amelin vacip oluşuna diğeri ise haram oluşuna fetva verirse, ihtiyat gereği fetva vermede daha takvalı olana göre amel etmelidir, ama bu konuda da eşit olurlarsa ihtiyar sahibidir.
 
Bu durumun dışında kalan hal de (yani müçtehitlerin eşit oldukları durumda) böyledir, -ister en bilgin olanın varlığı bilinip ama hangisi olduğu belirlenmesin veya en bilginin varlığı muhtemel olsun- ihtiyat mümkün olursa ve meşakkat olmayacaksa ihtiyat etmelidir. Eğer ihtiyat etmek mümkün olmaz veya zor olursa, en bilgin müçtehidin varlığı malum olup da belli olmadığı takdirde, en bilgin olduğuna dair ihtimal verilenin fetvasına göre amel etmelidir. Ama eşit olurlarsa fetva vermede daha dikkatli olanın fetvasına uymalıdır ve bu yönde de eşit olurlarsa ihtiyar sahibidir.
 
En bilgin müçtehidin varlığı muhtemel olursa, ihtiyat gereği bilginliğine ihtimal verdiği veya daha bilgin olma ihtimali kuvvetli olanın fetvasına uymalıdır. Ama böyle olmaz ise, ihtiyat gereği fetva verme de daha dikkatli olana uymalıdır, bu konuda da eşit oldukları takdirde ihtiyar sahibidir
 
5- Müçtehidin fetvasını elde etmenin dört yolu vardır: 1) Müçtehidin kendisinden işitmek. 2) Müçtehidin fetvasını nakleden iki adil kişiden işitmek. 3) Sözünün yanlışlığı zannedilmediği takdirde güvenilir bir kimseden veya sözünden emin olduğu birinden işitmek. 4) Müçtehidin, doğruluğuna güvenilen ilmihâl kitabında görmek.
 
6- İnsan müçtehidin fetvasının değiştiğine dair kesin bilgisi olmazsa, ona göre amel edebilir; fetvasının değiştiğine ihtimal verirse, araştırması gerekmez.
 
7- En bilgili müçtehidin fetva verdiği konuda, onun mukallidi, yani onu taklit eden kimse, o konuda başka bir müçtehidin fetvasına uyamaz. Ama eğer fetva vermez de İhtiyata uygun, şu şekilde amel etmektir derse, meselâ; ihtiyat, namazın üçüncü ve dördüncü rekâtında üç defa” “Subhanellahi velhemdulillahi vela ilahe illalahu vellahu ekber” söylenmesidir derse, mukallit, ya farz ihtiyat denen bu ihtiyata göre amel etmeli ya da o müçtehitten sonra diğer müçtehitlerden daha bilgili olan ve bir defa söylenmesi yeterlidir söyleyen müçtehidin fetvasına amel etmelidir. En bilgili müçtehit; "Hüküm, üzerinde teemmül edilmesi (genişçe araştırılması) gerekir veya şüpheli bir hükümdür" derse, yine aynı durum geçerlidir.
 
Bu risalede açıklanan müstehaplara amal etme ve mekruhları terk etmede reca (sevap ümidi) kastı yapılmalıdır.
 
8- En bilgili müçtehit, bir konuda fetva verdikten sonra veya önce o hususta ihtiyata uygun bir hüküm açıklarsa, meselâ, "Necis kap, bir defa kür suda yıkanırsa pak olur; ancak üç defa yıkamak ihtiyata uygundur" derse, onu taklit eden şahıs bu konuda ihtiyata amel etmeyebilir. Buna, "müstehap ihtiyat" denir.
 
9- İnsanın taklit ettiği müçtehit dünyadan giderse ve ihtiyaç duyulan meselelerde kısmi de olsa fetva farklılığına sahip oldukları bilindiği takdirde, hayatta bulunan müçtehidin ondan daha bilgili olduğu ispat olursa, hayatta olan müçtehide dönmesi gerekir. Ama vefat eden müçtehidin en bilgin olduğu sabit olursa hayatta olan müçtehidin vefat eden müçtehitten daha bilgin olduğu kendisine sabit olana kadar vefat eden müçtehide uymalıdır. Onun hayatı döneminde, ister onun fetvasına uymayı üstlensin ister üstlenmesin, ister amel etsin ister etmesin, ister onun fetvasını öğrensin ister öğrenmesin, fark etmez.
 
10- Vazifesi bir meselede hayatta olan müçtehide taklit olan birisi, dünyadan giden müçtehide tekrar taklit edemez.
 
11- İnsanın genelde müptela olduğu meseleleri öğrenmesi vaciptir.
 
12- İnsan, hükmünü bilmediği bir konuyla karşılaşırsa, ihtiyat etmeli veya daha önce şartları söylendiği gibi taklit etmelidir. Eğer genelde karşılaşılan meselelerde en bilgin olmayanın kısmi de olsa, bilgin olanla farklılığını bilirse ve bilgin olanın fetvasına ulaşamıyorsa ve en bilginin fetvasına ulaşana dek ihtiyat mümkün olmaz ise veya zorluk doğurursa en bilgin olmayana taklit edebilir.
 
13- Bir kimse, müçtehidin fetvasını başka birine söylerse, müçtehidin fetvası değiştiğinde, fetvanın değiştiğini ona iletmesi gerekmez; ama fetvayı söyledikten sonra hata yaptığını anlar ve bu fetva o şahısın uyulması gerekli bir hükmü ihlal etmesine sebep olacaksa mümkün olduğu takdirde yaptığı yanlışlığı gidermesi gerekir.
 
14- Amellerini bir müddet taklit etmeden yapan bir mükellefin amelleri, gerçeğe uygunsa veya şu anda taklit etmesi gereken müçtehidin fetvalarına uygun olursa doğrudur.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
17-09-2012 17:19 - 1052 Okunma
Taklit Hükümleri yazarın diğer yazıları [ Tümü ]
İslam Fıkhına Amel 17-09-2012 tarihinde eklendi
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
05-05-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım