Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
KÂBEDEN DOĞAN RAHMET GÜNEŞİ
İbrahim ŞEREN

İnsanlığın en sevecen, şefkatli babası, dahilerin dahisi, İlahi rahmet Hüması, muttakilerin Emiri ve İmamı, evren’in sırrı, on bir hak İmamın (a.s) babası, Kabe’nin rahmet güneşi ve ilahi konuğu, gerçek ariflerin mihrab’ının şahidi, şehidi ve İmamı, ilim beldesinin kapısı, Hayber’in fatihi, Resulullah’ın (s.a.a) öz benliği, Kuran’ı natık, Resulullah’ın hak vasi ve halifesi, insanlığın hak İmamı Hz. Ali bin Abu Talip’in (a.s) mübarek ve kutlu veladetlerini öncelikle İmamı zaman Hz. Mehdi (a.c.f ) başta olmak üzere; tüm taklit mercilerimize, İslam alemine, özellikle o hazretin dostlarına ve aşıklarına ve ulemamıza tebrik arz ederim.

Allah cümlemize ziyaret ve şefaatlerini nasip eylesin. O hazrete layık olan dostlarından ve buyruklarına amel edenlerden eylesin.

  Her şeyin kutsallığı ve kutsal oluşu,önem ve değeri ancak ve ancak yüce Allah tarafından ve yüce Allahın izin verdikleri Nebiler, Resuller, onların hak vasileri ve hak halifeleri tarafından belirlenmesi gereklidir. Hiç kimse kendi başına bir şeyin kutsallığını, değer ve makamını Allah’ın izni olmadan belirleme ve açıklama hakkına ve yetkisine asla sahip değildir. Bu nedenle mekanlardan, kitaplardan,aylardan, gecelerden,insanlardan ve yönlerden  kutsal,önemli ve değerli olanlarını yüce Allah belirlemiş ve insanlığa Elçileri ve Resulleri tarafından açıklamıştır.

Örneğin; mekanlardan Kâbe, Allah’ın evi ve kutsal mekanı olarak Kur’an’da Bakara Suresi’nin 96. ayetinde belirtilmiş ve Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır:

إِنَّ أَوَّلَ بَيۡتٍ۬ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِى بِبَكَّةَ مُبَارَكً۬ا وَهُدً۬ى لِّلۡعَـٰلَمِينَ.فِيهِ ءَايَـٰتُۢ بَيِّنَـٰتٌ۬ مَّقَامُ إِبۡرَٲهِيمَ‌ۖ وَمَن دَخَلَهُ ۥ كَانَ ءَامِنً۬ا‌ۗ

“Şüphe yok ki ilk kurulan ev, Mekke'deki evdir. Kutludur ve âlemlere doğru yolu gösterir. Oradadır apaçık deliller ve İbrahim'in durağı ve kim oraya girerse emin olur.” (1)

Haram aylarla ilgili Allah Tevbe suresinin 36. ayetinde şöyle buyurmuştur:

إِنَّ عِدَّةَ ٱلشُّہُورِ عِندَ ٱللَّهِ ٱثۡنَا عَشَرَ شَہۡرً۬ا فِى ڪِتَـٰبِ ٱللَّهِ يَوۡمَ خَلَقَ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضَ مِنۡہَآ أَرۡبَعَةٌ حُرُمٌ۬‌ۚ

“Ayların sayısı, gerçekten de Allah katında on ikidir ve göklerle yeryüzünü yarattığı günden beri Allah’ın takdirinde bu, böyledir. Onların dört tanesi haram aylardır. Budur dosdoğru hesap.”(2)

Bu haram ve hürmeti gerekli olan aylarsa şöyledir “Zilkade- Zilhicce- Muharrem ve Recep” aylarıdır.

 Gecelerdense “Kadir gecesini” bin yıldan üstün kılarak Kadr Suresi’nde Allah şöyle buyurmaktadır:

بِسۡمِ ٱللهِ ٱلرَّحۡمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّآ أَنزَلۡنَـٰهُ فِى لَيۡلَةِ ٱلۡقَدۡرِ (١)وَمَآ أَدۡرَٮٰكَ مَا لَيۡلَةُ ٱلۡقَدۡرِ (٢)لَيۡلَةُ ٱلۡقَدۡرِ خَيۡرٌ۬ مِّنۡ أَلۡفِ شَہۡرٍ۬ (٣)تَنَزَّلُ ٱلۡمَلَـٰٓٮِٕكَةُ وَٱلرُّوحُ فِيہَا بِإِذۡنِ رَبِّہِم مِّن كُلِّ أَمۡرٍ۬ (٤)سَلَـٰمٌ هِىَ حَتَّىٰ مَطۡلَعِ ٱلۡفَجۡرِ (٥)

Rahman ve Rahîm Allah Adıyla

Şüphe yok ki indirdik Kur’ân'ı Kadir gecesi. Ve ne bildirdi sana, nedir Kadir gecesi? Bin aydan daha da hayırlıdır Kadir gecesi.O gece melekler ve Rûh, takdîr edilen her iş için, Rablerinin izniyle inerler. Esenliktir, o gece, gün ışığıncaya dek sürer.

Ayet-i kerime de görüldüğü gibi “Kadir gecesi” bin aydan daha üstün kılınmıştır.                                                                                                                                  

Kitaplardansa yüce Kuran’ı tüm semavi kitapların sonu ve en üstünü kılmıştır. Bu hususta bir çok ayet yüce Kuran’da yer almaktadır. Biz bir ayeti kerime ile yetinmeği uygun görüyoruz. Allah Hac suresinin 54. ayetinde şöyle buyuruyor:

وَلِيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ أَنَّهُ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤۡمِنُواْ بِهِۦ فَتُخۡبِتَ لَهُ ۥ قُلُوبُهُمۡ‌ۗ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِلَىٰ صِرَٲطٍ۬ مُّسۡتَقِيمٍ۬

“Bir de bu suretle kendilerine bilgi verilenler, bilirler ki Kuran, Rabbinden gelen bir gerçektir ve artık inanırlar ona, gönülleri, onunla tevâzuya erişir ve şüphe yok ki Allah, inananları elbette doğru yola sevk eder.(3)

Yönlerdense “Kıbleyi” bütün yönlere üstün kılmıştır ve yüce İslam Peygamberine öğle namazı esnasında mübarek yüzlerini Beyt’ul-Mukaddes’ten Mescid’ul- Haram’a çevirmelerini emretmişlerdir. Bu hususta Allah Kuran’da Bakara Suresi’nin 144.ayetinde şöyle buyurmuştur:

قَدۡ نَرَىٰ تَقَلُّبَ وَجۡهِكَ فِى ٱلسَّمَآءِ‌ۖ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبۡلَةً۬ تَرۡضَٮٰهَا‌ۚ فَوَلِّ وَجۡهَكَ شَطۡرَ ٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِ‌ۚ وَحَيۡثُ مَا كُنتُمۡ فَوَلُّواْ وُجُوهَكُمۡ شَطۡرَهُ.

“Gerçekten de yüzünü göğe çevirip arandığını görmekteyiz. Seni, razı olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Hadi, yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir. Siz de Nerede bulunursanız bulunun, yüzlerinizi o tarafa döndürün.”(4)

Böylece Allah Resulü ve ümmetinin kıyamete kadar devam edeceği yönü “Kıbleyi” açıklamış ve Resulünü razı etmiştir.

insanlar arasında nebilere ve Resullere ve onların vasilerine ayrı bir makam ve kutsallık vermiştir. Özellikle Resulullah (s.a.a) ilgili Allah Enbiya Suresi’nin 107. ayetinde şöyle buyurmuştur:

وَمَآ أَرۡسَلۡنَـٰكَ إِلَّا رَحۡمَةً۬ لِّلۡعَـٰلَمِينَ

Ve biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”(5)

Bu kısa açıklamadan sonra ana konuya dönecek olursak şu soruyu sorma ve cevaplama zorunluluğu doğacaktır.

Sorumuzsa şöyledir:

Neden Allah’ın Resulü’nün hak vasi ve halifesi, müminlerin İmamı ve Emiri Hz. Abu Talib oğlu Hz. Ali (a.s) “Kabe” de dünyaya gelmiştir ve Buna Allah neden izin vermiştir ?

 

Öncelikle bilinmelidir ki,”Kabe” de Hz. Ali’den (a.s) önce ve sonra hiç bir kimse dünyaya gelmemiştir ve gelmeyecektir. Yine herkesçe bilinmektedir ki, “Kabe doğum evi” değildir. Kuran Kabe’yle ilgili şöyle buyurmuştur:

“Şüphe yok ki ilk kurulan ev, Mekke'deki evdir. Kutludur ve âlemlere doğru yolu gösterir. Oradadır apaçık deliller ve İbrahim'in durağı ve kim oraya girerse emin olur.”(6)

Buna rağmen neden Allah kendi evinde bu kutlu ve bereketli doğumun 13 Recep Cuma günü bisetten 10 yıl öncegerçekleşmesine ve üç gün bazı hadislerde ise dört gün “Kabe” de kalmasına izin vermiştir?

Bunun yalnız ve yanlız Hz. Ali (a.s) veya değerli anneleri için bir fazilet olmasından dolayı olduğunu düşünmenin sıradan bir şey olduğu çok açık ve nettir. Çünkü bir ilahi emir ve hikmetin olduğu apaçıktır. Bu kutlu ve bereketli doğumun Kabe’de gerçekleşmesinin apayrı sırrı ve hikmetinin olduğu da aşikardır. Bu nedenle bu kutlu ve bereketli viladetin asıl nedenine inmek gereklidir.

Bu sorunun cevabını ayet ve hadislerle anlatmaya çalışacağız. Hz. Ali’nin (a.s) lütuf,inayet ve teveccühlerine mazhar olması ümidi ve duasıyla.

Yüzlerce Şia ve Sünni muteber kaynaklarda  Hz. Ali (a.s) değerli anneleri Esat kızı Fatıma(s.a) doğum anlarında Kabe’nin karşısına gelerek şöyle dua da bulunduğu yer almaktadır:

«رب انی مؤمنة بک و بما جاء من عندک من رسل و کتب، و انی مصدقة بکلام جدی ابراهیم الخلیل، و انه بنی البیت العتیق،فبحق الذی بنی هذا البیت، و بحق المولود الذی فی بطنی لما یسرت علی ولادتی؛

“ Ey Allah’ım! Ben sana ve senin gönderdiğin bütün peygamberlere ve onlara indirdiğin bütün semavi kitaplara iman etmiş biriyim. Bu evin Kabe’yi, yapan Halil İbrahim Ceddimi tasdik edenlerdenim. Allah’ım! Bu evin Kabe’yi yapanın hürmetine ve karnımda taşıdığım bebeğimin hürmetine bu veladet ve doğumu bana kolaylaştır.” (7)

Bu dua üzerine Kabe’nin duvarı yarıldı ve Esat kızı Fatıma(s.a) oradan Kabe’nin içerisine girdikten sonra duvar aynı halini alarak duvardaki yarık kapandı.

Buna tanık olanlar hayretler içinde kalmaktaydılar. Olup biteni anlamaya çalışıyorlardı. Bu tarihi haber, Mekke’de yankılanmaya başlamıştı.  

Üç gün bazılarınca dört gün Hz. Ali (a.s) değerli anneleriyle birlikte  içeride kaldılar. Aslında bu ilahi sırrı ve hikmeti, Hz. Ali’nin (a.s) hayatı ve üstlendiği ağır sorumluluklar kısmen de olsa açıklamaktadır. Bu nedenle sevgisi ibadet,özlemi rahmet,hürmeti mağfiret,zikri Allah’ı anmak, itaati Allahın itaati,hasretiyle gönülleri yakan,o sevgiden sevgi ondan, o aşktan aşk ondan hasıl olmuştur.

Değerli babaları Hz. Ebu Talip (a.s), insanları bu büyük nimet karşısında ziyafete davet ederken öncelikle “Kabe’yi yedi kez tavaf etmeye davet ediyor ve şöyle buyuruyor:

وَقالَ هَلُمُّوا وَطَوِّفُوا بالبَيْتِ سَبْعا وَادْخُلُوا وَسَلِّموا عَلی عَلی وَلَدِي.

“ Ey insanlar öncelikle Kabe’yi yedi kez tavaf etmek için acele ediniz ve oğlum Ali’ye selam vererek ziyafet için evime buyurunuz.”  

Hz. EbuTalipBudavranışıyla aslında Hz. Ali’nin (a.s) insanlığın imamı olduğuna açıklık getirmekteydi.çünkü Allah’ın evinin kalbini ve tevhidin ruhunu Hz. Ali’nin (a.s) velayet ve imameti teşkil etmektedir ve bunu da değerli babaları insanlığa açıklamaktadır.

Değerli anneleri Kabe’den ayrılırken aslında içeride olup bitenden bir nebzede olsa haber veren engin manaya sahip şu cümleyi duydu:

 فَطُوبی لِمَنْ اَطاعَهُ وويلٌ لِمَنْ اَبغَضَه وَعَصاهُ.

“ Ne mutlu sana itaat edene. Ve yazıklar olsun sana buğz ve muhalefet edene.”

Değerli anneleri bu cümleyi tekrarlayarak Kabe’den ayrıldı.

Hz. Ali’nin (a.s) Kabe’de dünyaya gelmesi, Hz. Ali (a.s) için bir şeref olmaktan daha ziyade aslında Kabe için bir şereftir. Çünkü Hz. Ali (a.s) Kabe’ye değer verdi. Kabe onun değerine asla bir zerre değer katmamıştır.

Çünkü Kabe tevhidin eviyse Hz. Ali (a.s) tevhidin İmamı, ruhu. hücceti ve koruyucusudur. Nitekim Resulullah’ın (s.a.a) mübarek omuzlarına çıkarak putları Kabe’nin üzerinden temizlemiştir. Yine tevhidin asıl şartı Hz. Ali (a.s) ve on bir hak evladının yani Masum İmamların velayetinde saklıdır. Açıklayacağımız hadisler ve ayetlerde bu daha net anlaşılacaktır.

Evet, yöne kutsallık kazandıran ondaki gerçek değere bağlıdır. Kabe’ye kutsallık kazandıran aslında Hz. İbrahim’in Kabe’nin inşasından sonra yaptığı duasında saklıdır. Bu hususta Allah Bakara Suresi’nin 124. ayetinde şöyle buyurmuştur:

 وَإِذِ ٱبۡتَلَىٰٓ إِبۡرَٲهِـۧمَ رَبُّهُ ۥ بِكَلِمَـٰتٍ۬ فَأَتَمَّهُنَّ‌ۖ قَالَ إِنِّى جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامً۬ا‌ۖ قَالَ وَمِن ذُرِّيَّتِى‌ۖ قَالَ لَا يَنَالُ عَهۡدِىٱلظَّـٰلِمِينَ.

O zamanlar Rabbi, İbrahim'i bazı sözlerle sınadı. O, bunları yerine getirip tamamlayınca dedi ki: Ben seni insanlara imam edeceğim. İbrahim, soyumu da imam et dedi. Allah, benim ahdime dedi, zalimler nail olamazlar.” (8)

Bu ayette dikkatimizi çeken husus Hz. İbrahim’in( a.s. ), ilk etapta zürriyetini hatırlatıyor olmasıdır: "Ey Allah'ım, benim neslim nasıl olacak? O'na şöyle cevap veriliyordu “: "Ahdim zalimlere erişmez." Burada "İmamet" makamı ve meselesini bizzat Allah “AHDİM” olarak adlandırmıştır. Bu “Ahdin” asla zalimlere verilmeyeceğini Allah çok açıkça beyan etmiştir. Hz. Ali’nin (a.s) Kabe’de dünyaya gelmesiyle alemleri nurlandırması,Peygamberimiz (s.a.a) Mübarek kucaklarına Hz. Ali’yi (a.s) alırken kendilerine selam verip Peygamberliğine şahadet vermesi de bir çok hadiste yer almaktadır.

Hz. İbrahim’in, (a.s) duasının karşılığında bu “Ahdin”, neslinden zalim olmayanlara verilmesinin gerçekleşmesi değil midir sizce ? Allah, İmameti, Hz. İbrahim’in neslinde kalıcı olarak karar kılmıştır ve Zuhruf suresinin 28 ayetinde şöyle buyurmaktadır:

وَجَعَلَهَا كَلِمَةَۢ بَاقِيَةً۬ فِى عَقِبِهِۦ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ.

“ Ve bu sözü ardından geleceklere devamlı kalacak bir miras bıraktık ki gerçeğe dönsünler " (9)

Bu ayette Hz. İbrahim  (a.s) hakkındadır . Allah İmameti ve “Ahdini” Hz. İbrahim’in ( a.s. ) neslinde gerçek bir kalıcılık olarak bıraktığını beyan etmektedir.

Bu nedenle de on iki İmam’ın (a.s) İmameti, hakkaniyeti ve devamlılığı da bu ayet ve diğer bir çok ayetlerden açıkça anlaşılmaktadır.

Evet, Müslümanlar günde beş vakit namazlarında Kabe’ye yönelerek aslında en kutsal anlarda okunan tevhidi nida ve Muhammedi (s.a.a) ezanıyla birlikte abdest alarak yüce Yaradanın huzuruna durmaları ve yüzlerini Kabe’ye yönelterek; aslında, Kabe’den alemlere doğan rahmet güneşi ve İmamı Hz. Ali’ye (a.s) -yani Allah’ın buyurduğu “Ahdim” ve İmamet halkasının biricisi olan Hz. Ali’ye (a.s)- biat etmelerini Allah murat etmiştir. İnsanlar bu hayati gerçekle uzlaşsalar da uzlaşmasalar da bu hayati ve nurani gerçek, her gün beş kez onların önüne en kutsal anlarda ve zamanlarda sunulmaktadır.   

Keza Hac zamanlarında Kabe’yi tavaf ederken okunan dua ve zikre çok dikkat etmeliyiz.  “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, Lebbeyke lâ şerike leke lebbeykİnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'lmülke lâ şerike leke"diyerek yedi kez tavaf etmeleri aslında Tevhidin ardından vilayeti Emir el Mümin’in Hz. Ali (a.s) ile biat ve ahitlerini yenilemeleridir. Allah’ın insanlığa sunmuş olduğu nimetin tamamlandığını ve bu nimetin karşısında onun evini tavaf ederken şükür ve hamd etmelerini buyurmuştur. Ve Allah bu nimetin hangi nimet olduğunu insanlığa Maide suresinin 3. ayetinde açıklayarak şöyle buyurmuştur:

ٱلۡيَوۡمَ يَٮِٕسَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن دِينِكُمۡ فَلَا تَخۡشَوۡهُمۡ وَٱخۡشَوۡنِ‌ۚ ٱلۡيَوۡمَ أَكۡمَلۡتُ لَكُمۡ دِينَكُمۡ وَأَتۡمَمۡتُ عَلَيۡكُمۡ نِعۡمَتِى وَرَضِيتُ لَكُمُ ٱلۡإِسۡلَـٰمَ دِينً۬ا‌ۚ

 “Bugün kâfirler, dininiz yüzünden meyus olmuşlardır artık sizden, korkmayın onlardan, benden korkun. Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak Müslümanlığı verdim de hoşnut oldum.”(10)

İnsanlığa verilen bu büyük nimetin, “Velayet”in karşılığında Allah Kabe’yi tavaf ederken bile hamd etmelerini istemesi aslında insanların velayet nimetini unutmamalarını bildirmektetir.

Yine Allah Kabe’den dünyamızı ve alemleri aydınlatan Hz. Ali (a.s) ile ilgili Yasin suresinin 12. ayetinde şöyle buyurmaktadır:

وَكُلَّ شَىۡءٍ أَحۡصَيۡنَـٰهُ فِىٓ إِمَامٍ۬ مُّبِينٍ۬

ve her şeyi apaçık bir İmam da sayıp yazdık, takdîr ettik.”(11)

İbn’i Abbas dedi ki: “Biz her şeyi apaçık bir İmamda saymışız” ayeti indiğinde iki kişi gelip Resulullah (s.a.a) sordular ki:” Ey Resulullah, Kuran’ da geçen bu İmam, Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır”? Resulullah (s.a.a):” Hayır, dedi.” O anda babam (Hz. Ali) Resulullah (s.a.a) huzuruna geldi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) Hz. Ali’yi göstererek şöyle buyurdu: “İşte, Allahın her şeyin ilmini içinde saydığı İmam şudur. Ne mutlu o insan ki Ali’yi hayatında ve ölümünden sonra sevene, vay olsun o kişiye ki Ali’ye hayatında ve ölümünden sonra kin ve buğz duyana.”(12)

Hadislerde ise İmamı Rıza (a.s) dan nakledilen meşhur altın silsileli olan hadis şöyledir:

كلمة لا إله إلا الله حصني فمن قالها دخل حصني ومن دخل حصني أمن عذابي، لكن بشروطها وأنا من شروطها

Hz. İmam Rıza (a.s) babaları aracılığıyla Hz. Ali (a.s)'dan o da Hz. Resulullah (s.a.a)'den naklettiği hadiste Hz. Resulullah şöyle buyuruyor:

“Allah Teala buyuruyor: “Sizden her kim, la ilahe illallah kelimesini ve şahadetini halis kalple söylerse, benim kaleme girmiş olur ve kim benim kaleme girerse, azabımdan emin olur. Ancak şartıyla ve ben onun şartıyım.” (13)

Yani İmamet ve velayet tevhidin şartıdır.

Allah-u Teala şöyle buyurmuştur:

“Ali bin Ebu Talib’in velayeti benim kalemdir; kim kaleme girerse azabımdan kurtulur.”(14)

Yine hadislerde Hz. Ali (a.s) velayetiyle ilgili şöyle yer almıştır.

Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:

“Miraç gecesi beni göğe götürdüklerinde Peygamberleri topladılar, ben de onlarla beraber oturdum. Bir melek gelerek bana şöyle dedi: Allah-u Teala buyuruyor ki; “Bu peygamberlerden ne üzere gönderildiklerini sor.” “Ne üzere gönderildiniz?”diye sorduğumda; “Senin velayetin ve Ali bin Ebu Talib’in velayeti üzere gönderildik” dediler.”(15)

Peygamberimiz (s.a.a) Hz. Ali (a.s) fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:

Eğer ormanlar kalem, denizler mürekkep, cinler hesap eden, insanlar katip olurlarsa, Ali bin Ebu Talib’in faziletlerini sayamazlar.”(16)

İmamı Muhammedi Bakır (a.s) şöyle buyuruyor:

اِنَّما اُمِرَ النّاسُ اَنْ يَأْتُوا هذِهِ الاَحْجارَ فَيَتَطَوّفُوا بِها، ثَمَّ يَأْتُونَنا فَيُخْبِروُنا بِوِلايَتِهِمْ وَيَعْرِضُوا عَلَيْنا نُصْرَتَهُمْ

“İnsanların Kabe’yi tavaf etmelerine emir olunmalarındaki sebep,bizlere gelerek velayetimizi izhar etmeleri ve bizlere yardımcı olacaklarının sözünü vermeleri içindir.”(17)

Yani biz Ehli Beyt’in (a.s) velayeti ile  ve biz Ehli beyt’e yardım da bulunarak Kabe’yi tavaf etmeyi bütünleştirin.

Hz. Fatıma (s.a) değeri babasından şölen ak etmiştir:

حضرت زهرا (سلام الله علیها): مَثَلُ الإمام مَثل الکعبة إذ تُؤتی وَ لا تَأتی

Hz. Zehra'dan (Allah'ın selamı O'na olsun) nakledilen bir rivayete göre Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: İmam Kâbe gibidir, ona gidilir, o insanlara gitmez.” (18)

Allah cümlemize velayeti Ehl’i Beyt (a.s) iman edenlerden ve sadakatle inanlardan eylesin.

--------------------------------------

ÂL-İ İMRAN SURESİ 96-97 Ayetler

TEVBE SURESİ 36. Ayet

HAC SURESİ 54. Ayet

Bakara Süresi 144. Ayeti

ENBİYÂ’ SURESİ 107. Ayet

ÂL-İ İMRAN SURESİ 96-97 Ayetler

Bihar ul Envar C35 –Şerif Radinin Hasaisi Emirel müminin   El Gadir C 6 S 22

Bakara Süresi 124. Ayet

ZUHRUF SURESİ 28. Ayet

MÂİDE SÜRESİ3. Ayet

YÂ SÎN SURESİ12. Ayet

Es-Seyyid Haşim el-Bahrani el-Hüseyni’nin “el-Burhan fi-tefsir-i Kuran”Tahran bas.1415 c.5, s.7 Hüseyn bin Ahmed el-Hüseyni “Tefsir-i İsne Aşar” Tahran 1. bas.1363  c 11 Hafız Recep el-Bersi “Meşariku Envâr’ül Yakîn Fi Esrâr Emirül

Uyun-u Ahbar-i Rıza  S 145

Şevahid’ut- Tenzil, c.1,s.170. Emali-yi Saduk, s.195

Tefsir-i Ebu’ul- Futuh, c.10,s.92. Şevahid’ut- Tenzil, c.2,s.223. Menakıb-i Harezmî, s.221.

Menakıb-i Harezmi, s.2 ve 235

Uyun-u Ahbar-i Rıza c 2 S 262

Bihar'ul Envar, c: 36,s: 353

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
07-04-2017 12:32 - 2895 Okunma
İbrahim ŞEREN yazarın diğer yazıları [ Tümü ]
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR 16-12-2019 tarihinde eklendi
Üstad! Gözlerimiz Hep Sizi Arayacak 10-02-2018 tarihinde eklendi
RAMAZAN ÖZLE BULUŞMA AYIDIR 06-06-2017 tarihinde eklendi
Peygamber’ler Kâbe’si Hz. Hüseyin (a.s) 29-04-2017 tarihinde eklendi
KÂBEDEN DOĞAN RAHMET GÜNEŞİ 07-04-2017 tarihinde eklendi
MİLLİ DİNİ BİRLİK VE KARDEŞLİĞİMİZ 27-12-2016 tarihinde eklendi
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM (HÜSENİ ERBAİN 25-11-2016 tarihinde eklendi
HORASAN ŞAHI İMAM RIZA’DAN (A.S) VİLAYETE DAVET(2) 27-08-2016 tarihinde eklendi
HORASAN ŞAHI İMAM RIZA (A.S) SAADETLİ VİLADETLERİ (1) 13-08-2016 tarihinde eklendi
İMAMI CAFERİ SADIK (A.S) ŞEHADETLERİ 30-07-2016 tarihinde eklendi
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
19-03-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım