Öncelikle; Âl-i Âba’nın beşincisi, on iki hak ve masum İmam’ın (a.s) üçüncüsü, gönüllerin Kâbe’si, özgürlerin imamı, tüm nebilerin ve resullerin tevessül ettiklerinde gözyaşlarını tutamadıkları Allah’ın İmamı, Kâbe’nin rüknü, imanın esası, Allah’ın konuşan Kuran’ı, alemlere rahmet olan Habib-i Kibriya’nın (s.a.a) canı ve öz benliği, zalim ve zorbacıların korkulu rüyası, mazlum ve yoksulların sığınağı ve ümidi, şehitlerin ve cennet gençlerinin efendisi, canı ve kutsal kanı İslam ve Kuran’ın bekası, evrenin sırrı ve ziyneti, Allah’ın Hücceti, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın(s.a) şanında insanlığın ve evrenin gülü ve süsü, evliya ve enbiyanın gıptayla baktığı, Hz. İmam Hüseyin’in (a.s) ve Alemdarıyla birlikte tüm Kerbela şehitlerinin ve esirlerinin yürekleri derinden parçalayan ve gözlerden yaşlar yerine kanlar akıtan ilahi arşı sarsan ve ağlatan bu büyük matem günlerini; başta matemin gerçek sahibi olan sahibimiz ve İmam’ımız İmam-ı Zaman’a (a.c.f) , O’nun hak naiplerine ve tüm Taklit Mercilerimize, İslam alemine, tüm ulemamıza, özellikle de İmam Hüseyin (a.s) aşıklarına, onun uğruna canlarını ve mallarını severek verenlere, onun nam ve şanına tertiplenen merasimlere iştirak edenlere tâziye ve tesliyet arz ederim.
Allah, İmam Hüseyin (a.s) ve değerli Ceddi Hz. Resulullah (s.a.a), değerli babası ve annesi Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (s.a) hürmetine dileklerimizi, dualarımızı, aşk ve niyazlarımızı ve matemimizi huzurunda kabul buyursun.
Allah, İmam Hüseyin’in (a.s) tüm dostlarına lütuf ve ihsanda bulunduğu rahmet ve ihsan okyanusundan, bizleri de bu matem ayında -değerli annelerinin hürmetine- yoksun bırakmasın. O’nun kutsal yolunda ve kutsal davasında bizleri de hadimlerinden olmayı lütuf buyurup kabul eylesin. Allah bu dünyada ziyaret ve ahirette şefaatlerini cümlemize nasip eylesin.
Ehlibeyt İmamları’ndan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:
"Bizim dostlarımız, sevinçli günümüzde sevinir, keder ve musibetli günümüzde hüzünlenir, matem tutarlar…"
Yine Kerbela’nın yürekleri derinden yaralayan gönülleri derinden gama, yasa boğan havası -özellikle muharrem ayının girişiyle- evrenin tümünün ve özelde inananların yeniden mateme bürünmesini ve Allah’ın Resulü (s.a.a) ile birlikte Hz. Hüseyin (a.s) ve onun vefalı yarenlerine gözyaşlarıyla eşlik etmesini sağlamıştır.
İmam Hüseyin ’in (as), Ehl-i Beyti’yle ve yarenleriyle Kerbela’nın kızgın ve ağlar çöllerinde susuz bırakılıp kılıçtan geçirildiği insanlık tarihinin o büyük felaket gününün acısı yine bizleri derinden sarsmaya başlamıştır. Sonu gelmez Hüseyni yas ve matem, muharremin girişiyle, yeniden yüreğimizi kuşatmıştır. Hüseyin (as) için akan gözyaşları kora çevirdi içimizi. Yine yerle gök Hüseyin’in (as) matemiyle hüzünlere boğuldu. Yine karalar bağladı güneş. Ve insanlarla meleklerle birlikte cümle alem Hüseyin’in (as) yasını tutmaya, ağıtlara başladılar. Yine yedi semada melekler ve tüm nebiler, veliler, özellikle de hatem-i Kibriya (s.a.a); giyindiler Hüseyin ’in (a.s) yas libasını ve cari oluyor gözlerden yaşlar…Nasıl olmasın ki? Kerbela’nın adı gelince cümle enbiya ağlar olmuş.
Masum ve mutahhar İmamlarımızın (a.s) insanlığa ruh, hayat, ebedi saadet sunan Hüseynî (a.s) evrensel hareketi, diğer bir ifadeyle Hüseynî kıyamı, diri ve canlı tutmak için kullandıkları yöntemlerden biri de matem merasimleri düzenlemek ve Kerbela’daki yürek yakan musibetler için ağlamak, ağlatmak ve o elîm ve büyük hadiseyi uygun zamanlarda hatırlatmak olmuştur.
İmam Seccad (a.s), imamet dönemi boyunca sürekli Kerbela hadisesini ve özellikle Aşura matemini canlı tutmuştur. Bu elîm ve yürek parçalayan musibetten dolayı “bekain” -çok ağlayanlardan- sayılacak ve lakap alacak kadar ağlamıştır.[1]
Alkame Hazramî şöyle nakletmektedir: “İmam Bakır (a.s) Aşura gününde İmam Hüseyin için (a.s) evinde matem merasimi düzenlerdi ve kendisi atası için ağlardı. O, gizlilik göstermeyip evde olanlara İmam Hüseyin (a.s) için matem tutmalarını ve onun musibetinden dolayı birbirlerine başsağlığı dilemelerini buyururdu.”[2]
Masum imamlar, (a.s) kendileri şehitlerin efendisinin mateminde ağlamakla kalmaz, halkı da İmam Hüseyin (a.s) için ağlamaya yöneltir ve teşvik ederlerdi.
Bir rivayette şöyle nakledilmiştir: Kim Hüseyin’e (a.s) ağlarsa veya (hatta) birini onun için ağlatırsa, onun ödülü cennettir. Aynı şekilde hüzün ve ağlama haline bürünen herkesin de ödülü cennettir.(3)
Kerbela musibetini şiire döken ve merasimlerde okuyan şairleri mersiye okumaya teşvik etmek de her zaman, masum imamların (a.s) dikkat ve özenlerine ve mükafatlandırmalarına mazhar olmuştur.
Kumeyt Esedi, Dabal Hazai, Seyid Hamiri, vb.
Hüseynî matem gerçek manada yeniden dirilişin; yeniden ilahi, evrensel ve insani değerlere bağlı kalmanın; yeniden Hüseyn’le (a.s) ve Kerbela şehitleriyle yenilenen ahdin en önemli tecellisidir. Hüseynî matem, insanı kendi benliğiyle bir kez daha tanıştırıp; kendini yeniden okumasına ve Velayet ve İmamete olan bağlılığının gereğini yerine getirmesini yeniden sağlamaktadır. Hüseynî matem insanın dünya ve ahiret saadetini kazanması için çok önemli bir fırsattır. Hüseyni matem ve yasın önemiyle ilgili ve Hüseyni matem merasimlerinin tertiplenmesine ihtimam ve özen gösterilmesi ile ilgili Peygamberimizden (s.a.a) ve masum İmamlarımızdan binlerce sahih hadis, hadis kitaplarımızda yer almaktadır.
İmam Rıza (a.s) şöyle buyuruyor:"Bizim musibetimizi yâd eden ve mazlumiyetimize ağlayan kimse, kıyamet günü bizimle beraber bizim derecemizde olur. Kimin yanında musibetimiz anlatılır ve ağlar, diğerlerini de ağlatırsa, bütün gözlerin ağlayacağı günde, onun gözü ağlamaz. Bizim emrimizin (velayet ve imametimizin) ihya edildiği bir mecliste oturan kimsenin kalbi, kalplerin öleceği günde ölmez." (4)
Evet, Hz. Hüseyin(a.s) için akan bir damla gözyaşı bile kurtuluşumuzun vesilesi olduğu gibi, bizlerin, hakka ve hakikate yönelmesini ve hüseynî şuurla bilinçle bilinçlenmemizi sağlar.
İmam Zeyn-ul Abidin (a.s) şöyle buyuruyor:
"Bir mü'minin gözlerinden Hz. Hüseyin'in (a.s) şehadeti için gözyaşı yanaklarına doğru akarsa, Allah onu uzun süre boyunca yerleşip kalacağı cennet odalarına yerleştirir. Düşmanlarımız tarafından bizlere edilen zulüm ve eziyetlerden dolayı yanaklarına akacak şekilde ağlayan mü'mini Allah, cennetteki doğruluk yerine (makamına) yerleştirir. Allah, kıyamet günü bizim için eziyete katlanan ve bir musibet sonucu yanaklarını ıslatacak şekilde gözlerinden yaş akıtan şahsın yüzünden, eziyetleri giderir, onu kendi gazap ve ateşinden uzaklaştırır."(5)
İmam Ali Rıza (a.s) şöyle buyuruyor:
"Cahiliye devri Araplarının bile savaşı haram bildiği Muharrem ayında bizim kanlarımız akıtılıp, hürmetimiz çiğnendi, çocuklarımızla kadınlarımız esir edildi. Çadırlarımız yıkılıp yakıldı, bütün mal varlığımız yağmalandı ve Resulullah'ın (s.a.a) hürmeti O'nun yakınları olan bizler hakkında gözetilmedi.
Hz. Hüseyin'in başına gelen hadise (Aşura günü hadisesi), yüreklerimizi parçalamış, yaralarımızı kanatmış, gözyaşlarımızı akıtmış, azizimizin "kerb" (üzüntü) ve "bela" çölünde hürmetinin çiğnenmesine ve haşre dek keder ve belanın üzerimize çökmesine vesile olmuştur. Ağlayanlar, İmam Hüseyin (a.s) gibisine ağlasınlar ki; O'na ağlamak, büyük günahları yok eder."
Sonra İmam Rıza (a.s) şöyle devam etti:
"Babam (İmam Musa Kazım)'ın Muharrem ayı girdiğinde, artık güldüğü görülmezdi ve üzüntü ona galebe ederdi. Muharrem'in onuncu gününe kadar durumu hep böyleydi. Onuncu gün (Aşura) olduğunda, o gün O'nun musibet ve ağlama günü olurdu ve 'Bu, Hüseyin'in (a.s) şehid edildiği gündür' derdi."(6)
Hz. İmam Mehdi (a.f), Nahiye-i Mukaddese adlı Ziyaretnamede İmam Hüseyin'e (a.s) hitap ederek şöyle buyurmuştur: "Sabahlar ve akşamlar (her zaman) sana (ve musibetine) gözyaşı dökerim. (Eğer gözyaşım kurursa) gözyaşı yerine kan ağlarım."(7)
Evet, Hüseynî matemin ve musibetin ne denli büyük ve elim olduğunu bundan daha iyi anlatacak hangi cümle olabilir ki? Hz. Hüseyin (a.s) ve fedakâr ve vefâlı yareninin yüce İslam uğruna o gün Kerbela’da katlandıkları onca büyük musibetler karşısında yürekler derinden yaralanmış; gözler, yaşlar ve kanlar akıtır olmuştur.
Yine bu bağlamda Şeyh Keşşi "Rical" adlı kitabında Zeyd-i Şehham'dan şöyle rivayet etmiştir:
"Bir gün biz Kufe'li olan bir cemaatle birlikte İmam Cafer Sadık'ın (a.s) huzurundaydık. O sırada İmam'ın ashabından olan Cafer İbn-i Affan içeriye girdi. İmam Cafer Sadık (a.s), onu saygı ile yanına oturttu ve sonra "Ey Cafer," dedi. O "Evet, sana feda olayım." diyerek karşılık verdi. İmam Sadık(a.s), "Ben senin İmam Hüseyin (a.s) hakkında şiir ve mersiyeler okuduğunu ve bu işte başarılı olduğunu duydum." Cafer "Evet ey kurban olduğum, duyduğunuz doğrudur." dedi. İmam Sadık (a.s): "Öyle ise oku." dedi.
Cafer İbn-i Affan okumaya başladı; İmam Cafer Sadık (a.s) ve o mecliste bulunanlar ağlamağa başladılar. İmam Cafer Sadık (a.s) o kadar ağladı ki, mübarek gözyaşları yüzüne ve sakalına aktı. Daha sonra Cafer'e dönerek şöyle buyurdu:
"Ey Cafer, Allah'a and olsun ki, Mukarreb (Allah'a en yakın) melekler buradaydılar; bizim gibi onlar da senin İmam Hüseyin (a.s) hakkında okuduğun sözleri (ağıtı) dinlediler ve bizden daha fazla ağladılar.
Ey Cafer, Allah-u Teâla, (mersiye okuduğun için) cenneti, bütün nimetleri ile baştan başa sana farz kıldı ve senin günahlarını bağışladı."
Sonra İmam (a.s) "Ey Cafer," dedi "daha da artırayım mı?" Cafer, "Evet efendim" dedi. İmam Sadık (a.s) buyurdu ki:
"Her kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında şiir okur, ağlar ve başkalarını da ağlatırsa, Allah Teâla bundan dolayı cenneti ona hak kılar ve onu bağışlar (8)
Hüseynî matemde dökülen bir damla yaş, insanın dünya ve ahiretini değiştirmesi için yeterlidir. Hz. Hüseyin (a.s) için akıtılan bir damla gözyaşı, insanın aydınlıkla, hidayetle, huzurla buluşması ve hayatına yeniden -doğru ve Allah’ı razı eden- yön vermesini sağlar.
Bu nedenle Muaviyet-ibn-i Veheb, İmam Cafer Sadık'ın (a.s) namazdan sonra şöyle dua ettiğini naklediyor:
"Allah'ım, Eba Abdillah-il Hüseyin'in kabrine yönelen yüzlere (ve yüzlerini o kabre sürenlere) kendin merhamet eyle. Bize acıyıp, gözlerinden yaş akıtan gözlere acı. Bizim için tutuşup yanan ve hüzünlenen kalpleri esirge. Bizim yolumuzda edilen feryat ve sızlamalara merhamet et." (9)
Yine Hz. İmam Rıza (a.s), Muharrem ayının ilk gününde yanına gelen Rayyan İbn-i Şebib'e şöyle buyurdu:
"Ey Şebib oğlu, Cahiliye Arapları bile Muharrem ayının hürmetini gözetir ve bu ayda savaş ve zulmü yasak bilirlerdi. Oysa bu ümmet, ne bu ayın ve ne de kendi peygamberlerinin hürmetini gözettiler. Onlar bu ayda Peygamber'in (s.a.a) soyundan olan birisini öldürdüler ve bu aileye mensup kadınları esir aldılar, varlıklarını yağmaladılar. Allah, bu günahlarını affetmesin!.
Ey Şebib oğlu, birine ağlayacak olursan Ali İbn-i Ebi Talib oğlu Hüseyin'e (a.s) ağla! Onun başını bir koçu keser gibi kestiler ve bunun yanı sıra ailesinden dünyada benzerleri olmayan on sekiz yiğidi de öldürdüler. Yedi kat gök ve yer onun ölümüne ağladı. Dört bin melek gökten ona yardım etmek için izin istediler, ama yere inince (ilahî takdir gereği) Hz. Hüseyin'in şehit edildiğini gördüler.
Bu melekler, Hz. Mehdi'nin (a.f) kıyamına kadar perişan, toz-toprak içinde mahzun bir halde Hz. Hüseyin'in türbesi etrafında bulunacaklar. Bunlar Hz. Mehdi (a.f) kıyam edince, onun ashabı arasında yer alırlar. Bunların şiarları "Ya le sarat-il Hüseyin" (Hüseyin'in (a.s) kanının davacıları) olacaktır.
Ey Şebib oğlu, babam babasından, o da büyük babasından rivayet etmiştir ki: "Hz. Hüseyin (a.s) şehit olduğunda, gökten kan ve kırmızı toprak yağdı."
Ey Şebib oğlu, Hz. Hüseyin'e (a.s) gözünün yaşı yanaklarına dökülecek şekilde ağlarsan; Allah, senin ister büyük olsun, ister küçük, ister az olsun, ister çok, bütün günahlarını bağışlar.
Ey Şebib oğlu, eğer Allah'ın huzuruna hiç bir günahın olmadan çıkmak istiyorsan, Hz. Hüseyin'in (a.s) kabrini ziyaret eyle.
Ey Şebib oğlu, Peygamber-i Ekrem'le (s.a.a) birlikte cennet odalarına yerleşmek istiyorsan, Hz. Hüseyin'in katillerine lanet oku.
Ey Şebib oğlu, İmam Hüseyin'le (a.s) birlikte şehit düşenlerin sevabı kadar sevap elde etmek istiyorsan, Hz. Hüseyin'i (a.s) hatırladığında "Keşke ben de onlarla birlikte olsaydım da yüce makama erişseydim." de.
Ey Şebib oğlu, cennetin yüce derecelerinde bizimle birlikte olmak istiyorsan, bizim üzüntümüzle sen de mahzun ol, sevincimizle sen de sevin ve bizim velayetimize sarıl (bizi kendine veli ve imam bil). Zira birisi gönlünü bir taşa bile kaptırırsa, Allah-u Teâla onu kıyamet günü o taşla birlikte haşreder.” (10)
Allah cümlemizin matemini Hz. Hüseyin(a. hürmetine kendi indinde kabul buyursun. Bu dünyada ziyaretlerini, ahirette şefaatlerini bizlere nasip eylesin…
(1) Vesailu’ş-Şia, c. 2, s. 922.
(2) Vesailu’ş-Şia, c. 10, s. 398.
(3) Biharu’l-Envar, c. 24, s. 284.
(4) Bihar-ul Envar,c.44, s. 278
(5) Sevab-ul A'mal. s.339, Kamil-uz Ziyaret, s.100
(6) Emaliy-i Şeyh Saduk, s.111, Bihar-ul Envar, c.44, s.283
(7) Bihar-ul Envar, c.45, s.65
(8) Rical-i Keşşi, c.2, s.574-575
(9) Bihar-ul Envar, c.101, s.8
(10 ) Bihar-ul Envar, c.44, s.285-286, Emaliy-i Şeyh Saduk, s.112, Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12, s.549